AK Parti şekilleniyor
AK Parti’de yeni yapılanmanın nasıl olacağını bugün itibariyle öğreneceğiz. Aslında yapılanma az çok belli ama kesin halini görmüş olacağız.
Daha önce de birçok kez söylemiştim. Genel başkanın kim olacağının aslında hiçbir önemi yok. Önemli olan nasıl davranacağı…
Genel Başkan, büyük ihtimalle Başbakan olacak. Ve başbakan olduktan sonra da çok fazla yönetime karışmadan Cumhurbaşkanının isteği doğrultusunda görevini ifa edecek. Zaten en önce görevi de yeni anayasa üzerinde çalışmak ve bunu meclisten geçirmek olacak.
Hal böyleyken “bakan toto” oynamaya falan da gerek yok. Konya’dan bakan olmuş olmamış çok önemli değil. Önemli olan Ahmet Davutoğlu’nun Konya için vaatleri olan çevre yolu projesi, metro projesi, lojistik merkez gibi projelerin devamını takip etmek olmalıdır.
Bunlar için de anlaşılan o ki, karar mekanizması Cumhurbaşkanı Erdoğan olacaktır. Dolayısıyla Konya’dan bakan olmuş veya olmamış o bile çok büyük önem arz etmiyor.
Aslında bu durumu şöyle yorumlamak lazım: Gelinen aşamada Türkiye’nin üzerine oynanan oyunlara bakınca “güçlü bir Türkiye” şartına en fazla ihtiyaç duyduğumuz zamanlar. Dolayısıyla da böyle zamanlarda bazı durumlar çok fazla irdelenmez.
Bu zamanlar aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin “güçlü başbakanla yönetim” tarzından, “güçlü cumhurbaşkanıyla yönetim” tarzına geçişinin bir başlangıcı.
Tabii ki bu yönetim şekilleri arasında geçişten nasıl bir şey ortaya çıkacak ve hangisi daha yararlı olacak bunu zaman gösterecek. Ama bunun olacağı artık aşikar bir durumda.
AK Parti tabanı bu konuda ne yapacak derseniz. AK Parti tabanının bu konuda seçim şansı yok. Yani Cumhurbaşkanının istediği genel başkan seçilecek. Bu genel başkan aynı zamanda başbakan olacak. Ondan sonra anayasa görüşmeleri hızlandırılıp bir an önce anayasa değişikliği sağlanacak ve ardından yönetim sistemi değişecek. AK Parti tabanından beklenen yapılacaklar kısaca böyle.
Bu arada Konya’da siyasi bir birlik ve beraberlik olmayacağı için bakanlık beklentisi, MYK beklentisi falan ilerleyen süreçte pek gözükmemektedir. Yani bunun da çok fazla hesabını yapmaya gerek yoktur.
En güzeli “güçlü Türkiye” konusunda yapılacak olanlara destek vermek olacaktır.
Bu arada bu sisteme karşı çıkanlar muhakkak ki olacaktır. Mevcut sistemden beslenen, statükoyu benimseyen, değişime açık olmayan gruplar olacaktır. Ama burada anlaşılan odur ki, böyle düşünenler bile Türkiye’de sonucu değiştiremeyecektir.
Benim bu gruplara tavsiyem; nasıl olsa sonuçta bu değişiklik oluşacaktır. O zaman oluşmamasını savunmaktansa, nasıl daha iyi olacağını savunan tezler geliştirmek çok daha verimli bir iş yapılmasını sağlayacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.