CHP’nin adayı Özgür Özel’dir
CHP’de herkes bir şeyler söylüyor. İmamoğlu aday olmalıdır diyenler, Mansur Yavaş aday olmalıdır diyenler, Kılıçdaroğlu tekrar aday olmalıdır diyenler. CHP’de hangisi kimin işine gelirse kişiler de onu savunuyorlar.
Mustafa Sarıgül’ün 2005 yılındaki genel başkanlık adaylığı aklıma geliyor. O zamanı bilenler hatırlayacaklardır. Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül ABD’ye gidiyor, ABD dönüşünde, havaalanında, daha ayağının tozuyla “Ben CHP Genel Başkanlığına değil Başbakanlığa adayım” diye bir CHP Genel Başkanlığı için adaylığını açıklıyordu. Sonuçta CHP’li bildiğini yaptı ve Sarıgül’e tevessül etmemişti. Burada ABD’de ne işi vardı, neden ABD dönüşü ilk işi adaylığını açıklamak oldu gibi soruları sormaya gerek duymuyorum.
İnsanlar sanıyorlar ki, CHP’de başka kimse yok, Kılıçdaroğlu, Özgür Özel, İmamoğlu ve Yavaş gibi CHP ekolünü bilmeyen kişilerin etrafında dönen bir CHP var. Bu kesinlikle böyle değil.
Ben hiç lafı dolaştırmadan, kestirmeden söyleyeyim: CHP bu dört isim arasına sıkışmış ve daralmış bir parti değildir. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran ve de Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün emaneti olan bir partidir.
Ak Parti’yi, 2000’li yılların başından itibaren FETÖ eliyle yönetmeye çalışan Emperyalist ABD, CHP Lideri Deniz Baykal’dan da kurtulmaya çalışmış tüm oyunlara, şaibelere, hile, tuzak ve tüm direnmelere rağmen ele geçirememiş en sonunda 2010 yılında komployla Baykal’ı uzaklaştırmıştır. Bundan sonraki süreçte 2010 yılından itibaren, genel başkanlığa aday olmayacağını ilan eden; CHP ekolünden gelmeyen Kılıçdaroğlu 2023’e kadar CHP’nin başında durmuştur. CHP, Kılıçdaroğlu’nun başında bulunduğu 13 yılda bir başarı gösteremediği gibi “ucube” altılı masanın mimarı da Kılıçdaroğlu olmuştur. Kurultay’da Özgür Özel’e yenilen Kılıçdaroğlu’nun tekrar genel başkanlık koltuğuna dönme durumu siyaset içerisinde reel bir sonuç oluşturmaz. Kılıçdaroğlu yenilmiş, “yenilen pehlivan güreşe doymazmış” mantığında tekrar tekrar bu görevi istemesi her ne kadar sosyal yaşamda mümkün olsa da siyasi yaşamda karşılığı yoktur.
Mansur Yavaş bilindiği üzere CHP’ye geldiği dönemde Büyükşehir adaylığı dışında herhangi bir talebi yokken, şimdilerde “şıh uçmaz müritleri uçurur” mantığında cumhurbaşkanlığına da göz kırpmaktadır. Ama CHP’ler Mansur Yavaş’ı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olarak sevmektedirler. Bunun dışındaki bir görevde görme, istek ve talepleri yoktur. Dolayısıyla gerçek CHP’liler Yavaş’tan cumhurbaşkanı adayı olmayacağını bilirler.
İmamoğlu durumu da aslında Yavaş’ın durumundan farklı değildir. İmamoğlu’nun adı, cumhurbaşkanlığı adaylığında sanki çok geçiyormuş gibi gözükse de bunun ustaca düzenlenen bir algı operasyonu olduğunu görmemek mümkün değildir. Gerçek CHP’liler eğer algıyla yönetilmiş olsalardı, mesela 2005’te genel başkan Mustafa Sarıgül olurdu.
Ben size şunu söyleyeyim, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde Cumhurbaşkanı adayı partinin genel başkanı olur. Yani CHP’de genel başkan aynı zamanda cumhurbaşkanı adayı olur. Genel başkan dururken, öyle ısmarlama şu mu olsun, bu mu olsun diye aday belirlenemez. Bu siyasi adaba da aykırı olur, CHP’nin ekolüne de aykırı olur. “CHP’nin genel başkanı CHP’yi yönetebilir ama ülkeyi yönetemez” gibi bir anlayış CHP’lileri düşündürmelidir.
Ben CHP’ye ve CHP’lilere olan güvenimi henüz tam olarak yitirmedim. Biliyorum ki CHP’liler ısmarlama adaylara temayül göstermezler. CHP’li seçimde parti içerisinde mücadelesini verir; sonuçta, demokrasi kültürünün gereği olarak seçilen genel başkanının yanında kenetlenir. Zaten eğer CHP ve CHP’liler bunu yapamayacak duruma gelmişlerse o zaman zaten siyaseten tartışmaya gerek kalmaz, Cumhurbaşkanı Erdoğan bir dönem daha cumhurbaşkanlığı görevini o veya bu şekilde yapar. Halk da Erdoğan’ın arkasında durur.
Durum bu hale gelirse kimsenin de şikayet etmeye, bahane üretmeye hakkı kalmaz.
Dostlukla kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.