Hıfzıssıhha ve askeri hastaneler
Hıfzıssıhha ve askeri hastaneler
Koronavirüsün dünyayı yakıp kavurduğu bu tarihi günlerden geçiyoruz. Belki de 21. Yüzyılın en ilginç ve şaşırtıcı olaylarına şahitlik ediyoruz. Tüm dünya, solunum cihazı, tanı kiti, ilaç, aşı ve etkin korunma yöntemleri arıyor. Tüm bunlara da şahit olurken, Türkiye’deki bu konudaki bazı eksikliklerin ve daha öncelerden yapılan hataların şimdi gün yüzüne çıktığına da hep birlikte görüyoruz. Yakın tarihimiz olduğu için askeri hastanelerden başlamak istiyorum. 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) başta olmak üzere tüm askeri hastaneler kapatıldı. Belki vatandaşlar olarak hepimizi de bu kararı destekledik. ‘Zaten ne işe yarıyorlardı’ diye düşündük. Askeri hastaneler zaten vatandaşa hizmet vermiyordu diye bu zamana kadar gelmelerini bile anlamsız bulduk. Bugün koronavirüsle mücadele eden tüm ülkelerin askeri hastaneleri bugün devreye girdi. Sahra hastaneleri, doktorları, hemşireleri ve personeliyle Sağlık Bakanlığı’nın en büyük yardımcısı oldu ve virüsle mücadeleyi en iyi şekilde yapmaya çalışıyorlar. Türkiye hariç neredeyse tüm ülkelerde askeri doktorlar, askeri personel, Askeri hastanelerde mücadelenin ortasında görev yapıyorlar. Her halde şimdi şapkayı öne alıp düşünüyoruzdur, “Darbe girişimi neden askeri hastaneleri kapatılmasına yol açtı” diye. Halen birçok şey için geç değil ve bu yanlışımızdan da en kısa sürede dönmek ümidiyle…
Diğer bir konu da Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü’nün kapanması. 1928’de kurulduktan sonra 2011 yılına kadar birçok hastalığa ilaç buldu. Serum dahi, birçok tıbbı malzeme üretimi yaptı. 1931 yılında, ağız yoluyla uygulanan BCG Aşısı üretimine başlanıldı. 1935 yılında, Farmakoloji Şubesi kurularak yerli ve yabancı ilaçlar ile diğer hayati maddelerin kontrolüne geçildi. 1936 yılında, Hıfzıssıhha Okulu açıldı. 1937 yılında, kuduz serumu üretilmeye başlandı. 1940’lı yıllarda Türkiye, Ortadoğu ülkelerine Tifüs aşısı satacak noktaya geldi. 1942 yılında, tifüs aşısı ve akrep serumu üretimine başlandı. 1947 yılında, Biyolojik kontrol Laboratuvarı kuruldu. 1948 yılında ülkemizde ilk defa boğmaca aşısı üretimi yapıldı. 1950 yılında, İnfluenza Laboratuvarı, Dünya Sağlık Örgütü tarafından Uluslararası Bölgesel İnfluenza Merkezi olarak tanındı ve İnfluenza aşısı üretimine başlandı. 1951 yılında, ilk kez antibiyotiklerin ve bazı vitaminlerin kalite kontrolüne başlandı. 1954 yılında, İlaç Kontrol Şubesi kuruldu. 1956 yılında, tetanos aşısı daha modern metotlarla üretilmeye başlandı. 1958 yılında, ilk kez frenginin modern yöntemlerle teşhisi ele alındı. 1966 yılında, Kolera Referans Laboratuvarı kuruldu. 1974 yılında, Mikoloji Laboratuvarı açıldı. 1976 yılında BCG aşısının deneysel üretimine başlandı. 1983 yılında, kuru BCG aşısı üretimine başlandı. 1984 yılında Zehir Danışma Merkezi ve 1987 yılında AIDS Araştırma merkezi açıldı.
2011 yılında kapatılmasına kadar da kademeli olarak bazı bölümleri kapatıldı. ilk olarak 1997'de aşı üretim tesisleri faaliyetleri durduruldu. 1999'da aşı üretim tesisleri kapatıldı. 2004 yılında ise Manisa Tavuk Hastalıkları ve Aşı Üretim Enstitüsü, Bakanlar Kurulu Kararı ile kapatıldı.
Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı, 2 Kasım 2011 tarihinde Resmi Gazete ’de yayımlanan 663 sayılı kararname ile kapısına kilit vuruldu, Halk Sağlığı Kurumu'na devredildi.
İşte şimdi tüm bunların ne kadar yanlış olduğunu daha iyi anladık. İnşallah bundan sonra yeni dersler çıkarırız da yeniden güzel işlere başlarız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.