Şehidim
Daha dün gibi aklımda beşiğini salladığım günler. Bazen öyle bir ağlama tuttururdun ki, seni susturana aşk olsun. Şimdi de ben ağlıyorum oğul, sessizce içime akıtıyorum gözyaşlarımı, şehit babası ağlıyor demesinler diye.
Her zaman için aceleci bir tavrın vardı, önde gitmeye çabuk gitmeye kalkardın hep. Arada da düşer kolunu bacağını yaralardın. Şimdi de benim için acıyor oğul. Sen yine benden önce o tahta sandukanın içinde ve benim önümdesin.
Sahi aklıma geldi birden. Sen karanlıktan da korkardın. Çocukken karanlık oldu diye korkar gelir benim kollarımın arasında uyurdun. Şimdi karanlık yerdesin işte. Hadi be oğul kalk da gel yine yanıma ve kollarımın arasında uyutayım seni.
Türkler üç şeye kına yakarmış. Birincisi gelin olacak kıza yakarlarmış ki kocasına itaatkâr olsun. Kurban Bayramı’nda koça yakarlarmış ki Allah’a kurban olsun diye. Askere giden gence yakarlarmış ki vatanına kurban olsun diye.
Sen de bu vatan ve millet uğruna kanını seve seve vererek şehit oldun. Acıyı bize bırakarak mübarek bir şekilde ahrete intikal ettin. Acelen neydi be oğul? Daha senle çok oynayacak oyunlarımız, yiyecek yemeklerimiz ve görülecek şeylerimiz vardı.
Hain ve kalleş ellerde bulunan silahlar seni benden ve sevdiklerinden ayırdı be oğul. Şimdi ağlıyorum oğul, bak ağlıyorum işte. Sen önümde o tahta sandukada sessiz durunca dayanamıyorum ağlıyorum işte. Ama sen yoksun. Ellerin yok, sözlerin yok, sıcaklığın yok. Benim gözyaşlarımı kim silecek oğul?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.