Kalkınma ve devletin yeniden yapılanması
1. GİRİŞ
İçinde bulunduğumuz bin yıl Türk milletinin engin birikimi ve geçmişi nedeniyle, evrensel uygarlığın oluşumuna büyük katkısının olacağı muhakkaktır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bir takım eksikliklerin olmasına karşın Avrupa hukuk sistemi ile uyumlu, çağdaş, temel hak ve özgürlüklerden toplumun her kesiminin eşit şartlarda yararlandığı, etnik milliyetçiliğin ve dini ayırımların olmadığı, tüm vatandaşların hiçbir ayırım gözetmeksizin din ve vicdan hürriyetinin teminat altına alındığı laiklik anlayışı içinde ve ülkenin milli menfaatleri doğrultusunda hedeflerini koyan bir Cumhuriyettir. Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan bu güne değin, cumhuriyetin kurumsal yapıları ile insani değerler zemininde, evrensel topluluğun saygın bir üyesidir ve dostluğu aranan bir ülke durumuna gelmiştir.
Devletin önde gelen temel hedefi, bireyi esas alan yaklaşımdır. Eğer birey katılımcı demokrasi anlayışı içinde, çağdaş devlet normlarını yakalamış ve yarınına güvenle bakabiliyorsa; devlet ve birey barışıktır. Bunun anlamı, işleyen devlet ve işleyen demokrasi düşüncesi, ülke içinde hâkim kılınmıştır demektir. İnsanımızın beklentisi insan haklarına saygılı, ülkenin menfaatleri doğrultusunda, hukuk devleti normlarının esas alındığı; hukukun üstünlüğüne dayalı, gelecekle ilgili hiçbir kaygısı olmayan bir sistem içinde yaşamak arzusudur. Etkili işleyen ve katılımcı demokrasi anlayışının hâkim olduğu toplumlarda, istikrar olur ve devlet siyasi ve ekonomik olarak güçlenir. Bunun için, devletin hantal ve statik yapısını değiştirmek ve dinamizme kavuşturmak gerekir. İşleyen devlet ve işleyen demokrasi için, devletin üniter yapısı ve cumhuriyetin temel değerleri korunarak, yeniden yapılanmaya ihtiyacı vardır. Burada esas hedef,plan ve program bazlı ve performans amaçlı sonuç almaya yönelik, sorumluluk ve doğru inisiyatif kullanabilme cesaretine sahip ve toplam kalite anlayışını esas alan yapısal bir değişimdir.
2. EKONOMİK KALKINMA
2013 World Development Report’ una göre ekonomik kalkınma, ekonomik büyümeyi gerçekleştirme ile birlikte, bir ülkenin ya da toplumun sahip olduğu mal ve hizmetlerin toplamını; refah ve gelişmişlik düzeyini, kurumların işleyiş tarzını, özgürlüklerini, sahip olunan mal ve hizmetlerin işlevini, bireylerin sosyal, kültürel ve siyasi yaşam kalitesinin artmasını amaçlamaktadır. Küresel dalgalanmalar Türk toplumunun hayatını kötü yönde etkilemiştir. Maalesef iki yılı aşkın bir süredir Covit-19 adlı salgın hastalıkla birlikte, kötü giden ekonomi Türk toplumunun gelir dağılımı bozulmuş, insanımızın ekonomik güveni ve öz güveni kaybolmuş, motivasyonu ve performansı, ruh sağlığı, aile ve sadakat duyguları dumura uğramıştır. Tüm dünyada gelir dağılımındaki eşitsizliğin olduğu bir gerçektir. Ancak AB ülkeleri sosyal devlet anlayışı içinde bu eşitsizliği bir ölçüde dengelemişlerdir. Yanlış ekonomik uygulamalar nedeniyle, Türkiye gelir dağılımından en fazla etkilenen ülke olmuştur. Nitekim Gini endeksine göre Türkiye, gelir dağılımı bakımından AB ortalamasının çok altında kalmıştır. AB ortalaması 0,307 iken, Türkiye ortalaması 0,417’dir. Gini endeksi değişimi 0 < Gini < 1 arasındadır. 0’a en yakın değerler gelir dağılımının yüksek olduğunu, 1’ e yakın değerler ise gelir dağılımının düşük olduğu ülkeleri göstermektedir. Türkiye’de sadece bir yıl içinde kişi başına gayri safi milli hasıladan her vatandaş % 17 kayba uğramıştır. Kalkınmanın gerçekleştirilmesi, fert başına düşen milli gelirin artırılması ve refah seviyesinin yükseltilmesi için, insani ve fiziki kaynakların radikal bir biçimde harekete geçirilmesi gerekir.Stratejik Ulusal Kalkınma için, plan ve projelerin ivedilikle belirlenmesi ve uygulamaya koyulması zorunludur.
Bu gün ülkelerin savaşları, ekonomik alanlara kaydırılmıştır. Ortak hedef kalkınmak, fert başına düşen milli geliri artırmak, refahı bütün ülke düzeyine eşit şekilde yaymak, yeni ve ileri teknolojilere geçmektir. Çağımız, hızlı değişme ve gelişme çağıdır. Teknoloji ekonomik gücün simgesi haline gelmiştir. Türkiye bu transformasyona ayak uydurmak zorundadır. Uluslararası teknoloji ve sanayi yarışı, yüksek bir seyir takip etmektedir. Dünya piyasalarında rekabet ortamı yoğunlaşmakta ve pazar payını kapmak zorlaşmaktadır. Yüksek kalite, ucuz maliyet ve ileri teknolojilerin kullanımı; ülkelerin gelir seviyesini artıracağından, ülke toplumuna refah, istikrar, huzur ve iç barış getirir.
Son iki yılı aşkın bir süredir pandemi ile birlikte dünya ekonomisindeki yüksek gerilimli dalgalanmalar, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de global ekonomik kriz meydana getirmiştir. Bu kriz, Türk ekonomisini yoğun bir şekilde etkisi altına almıştır. Ekonomideki yüksek gerilimli dalgalanmalar kötü giden ekonomiyi, konjonktürel hareketlilikle birlikte daha da kötüye götürmüştür. Netice olarak faizlerin artışı, enflasyonun yüksekliği, gıda ürünleri fiyatlarındaki aşırı yükselme,Türk lirasının değerinin düşmesi, konut ve kira fiyatlarındaaşırı yükselme, işsizlik, vergi oranlarındaki artış, dış borçların yüksekliği, gelir dağılımındaki eşitsizlik ve adaletsiz bir vergi sistemi gibi unsurlar ön plana çıkmıştır. Ekonomik büyüklüğe bağlı olarak IMF’nin yaptığı tahmini sıralamada, Türkiye en büyük ekonomiler arasında 2022 yılında 22. sırada yer almaktadır. Gayri Safi Milli Hâsıla (GSMH) sıralamasında ise 7715 ABD doları ile 73. sıradadır.
Türk toplumunda, aylık ihtiyacını karşıladıktan sonra tasarruf yapabildiğini söyleyen, nüfusun ancak % 5.4’ ü kadardır. Bu ise 4.5 milyon nüfusa karşı gelmektedir. Bunun anlamı, nüfusun yaklaşık 80 milyonu hiç tasarruf yapamamaktadır. Geri kalan, ya dar gelirli, ya geçim sıkıntısı çeken veya kendi yağıyla kavrulmaya çalışan nüfus katmanlarından oluşmaktadır.
Türkiye 50 yıldan beri ortalama % 4,5 oranında kalkınmaktadır. Kalkınma hızı minimum % 10 ortalama ile devam ederse, 2030 yılında kişi başına düşen gayri safi milli hâsıla 16.604 US doları ile gelişmiş ülkelerin bu günkü ortalamasının 1/3’ üne ulaşacaktır. Bu durumda, ülkenin çok hızlı bir transformasyona ihtiyacı olduğu açıkça görülür. Diğer bir ifadeyle, bu açığın kapanması için, top yekûn bir kalkınma seferberliğini başlatmak gerekir.
3. NEDEN YENİDEN YAPILANMA
Devletin yeniden yapılanmasının temel iki boyutu, kamu ekonomisi ve kamu yönetimidir. Kamu ekonomisi kamu yönetimine bağlıdır. Etkin ve verimli işleyen bir kamu yönetimi, kamu ekonomisini düzeltir. Kamu yönetiminde öncelik verimlilik ve performans olmak kaydıyla, devletin işlevsel yapısı yeniden yapılandırılmalıdır. Her şeyi yapmaya çalışan devletten ziyade, toplumsal sorumluluğu yüklenen kuruluş ve vatandaşların, daha etkin olduğu bir yapıya kavuşturulması gerekir
Çağımızda hemen her alanda hızlı değişimler olmakta, gelişen sosyal şartlar nedeniyle, merkeziyetçilik yetersiz kalmaktadır. Bir ülke, idari yapısını çağın gereklerine uygun olarak güncelleştiremiyorsa, bedelini hantal devlet, fakirlik, sosyal kutuplaşmalar ve geri kalmışlık olarak ödemek zorunda kalır.
Türkiye' nin geleceğe umutla bakması için yeterli sebepleri bulunmaktadır. Coğrafi avantajı, köklü tarihsel birikimi, zengin kültürel varlığı, genç ve dinamik toplum yapısı,girişimci ve çalışkan ve yetişmiş eğitimli insan gücüyle, Asya-Avrupa arasında son derece önemli Jeo-stratejik konuma sahip olması,Türkiye’yi dünya üzerinde farklı bir ülke konumuna getirmiştir.Bu nedenle, Türkiye siyasi çekişmelerden uzaklaşarak birlik ve beraberlik ruhu içinde iyi idare edilmeli ve kalkınma hamlelerini daha fazla geciktirmeden yaparak, yüzyılın en güçlü ülkeleri arasına girmelidir. Aslında bu bir gereklilik değil zorunluluktur. Her değişim bir birikimin sonucudur. Türkiye bu birikime sahiptir. Bunun için üniter devlet yapısı korunarak, Demokratik Parlamenter sistem içinde “Hızlı veİleri Radikal Kararlar”ivediliklealınmalı ve üniter devlet yapısına zarar vermeksizin, "DevletYönetim Sistemi" yeniden ele alınmalıdır.
4. ÜNİTER YAPIYI BOZMADAN DEVLET YENİDEN YAPILANMALIDIR
Bilgi, kişisel ve örgütsel kararların temelini oluşturur. Karar verme konumunda olanlar, ihtiyaç duydukları bilgiye zamanında ve doğru olarak ulaşması gerekir. Bilgiye ulaşmak ancak gerekli teknolojik alt yapının hazırlanması ile mümkündür. Türkiye’de halen ulusal düzeyde toplumun zorunlu ve öncelikli verileri belirlenmemiştir. Merkez dışında kurumlar arası veri tabanları iletişimini sağlayan, teknolojik alt yapı henüz istenen düzeyde değildir. Bu nedenle, kamu hizmetlerinin bir kısmı halen merkezden yürütülmektedir. Nüfus artışı ve hızlı kentleşme nedeniyle, hizmetler yetersiz kalmıştır. Bunun sonucu çarpık yapılaşma, kent rantlarının yasa dışı paylaşımı, ihtiyaç önceliklerinin belirlenememesi, hizmetlerin denetlenememesi ve zamanında yerine getirilememesi gibi sorunlar ortaya çıkmış ve en önemlisi hizmet alanların, hizmetin bedelini ödemesi prensibi hayata geçirilememiştir.
Türkiye’de kamu hizmetleri merkezden ve yerinden yönetim esaslarına göre yürütülür. Merkezi idare bakanlıklar ve bağlı kuruluşlardan, mahalli idareler ise il özel idareleri, belediyeler, köyler, belediyelere bağlı idareler ve mahalli idare birliklerinden oluşur. Bu iki idare kuruluş ve görevleriyle bir bütün teşkil eder ve bir birini tamamlar. İdari yapının en belirgin ve etkin yapısı merkeziyetçiliktir. Yerel nitelikteki pek çok hizmet, merkezi idare tarafından yerine getirilir. Bu hususta kaynak bölüşümü söz konusu değildir. Mahalli idareler kamu hizmetlerinin ancak % 12’sini yerine getirmektedir. Çağdaş ve gelişmiş ülkelerde bu oran % 50’nin üzerindedir. Bunun anlamı şudur; mahalli idarelerin hizmetlerinden yararlananlar, ancak bedelin % 12’sini ödemektedirler. Bu durum, hizmet maliyetlerinin artmasına ve gecikmesine, kaynak israfına, önceliklerin belirlenmemesine, koordinasyon sağlanamamasına, hizmetlerin denetlenememesine, kamu ve çeşitli sivil toplum örgütlerinin kararlara katılamamasına, verimsiz çalışma ortamının doğmasına ve en önemlisi, merkezi bürokrasinin aşırı şişmesi nedeniyle, hantal bir kamu yapısının oluşmasına neden olur.
Bu gün uygulanan sistem nedeniyle, kamu kurum ve kuruluşlarının yapısı ve işleyiş tarzları bozulmuştur. Birçok kurum ve kuruluş tamamen kapatılmış, adı değiştirilmiş veya yerine yeni bir kurum oluşturulmuştur. Zaman içinde uygulamaya geçildikten sonra eksiklikler görülmüş ve düzeltme yollarına gidilmiştir. Ancak yapılan düzeltmelerin de düzeltmeye ihtiyaç duyduğu görülmüştür.Bu nedenle, Türk devleti milli kimliği içinde üniter yapısı bozulmaksızın il, ilçe ve merkezi hükümet bazında yeniden yapılanmalıdır.
Mevcut sistemdeiçinde Türkiye’de illerde valiler, ilçelerde ise kaymakamlar bulundukları makamı, devlet adına temsil ederler. En küçük il de bile 3-4 vali yardımcısı bulunur. Vali yardımcıları iş bölümü içinde fazla fonksiyonel olmayan günlük işlerle uğraşırlar. Valiler ise mülki idare amiri sıfatını kullanarakyükümlü olduğu işleri devlet adına yürütür vedavetlere, karşılamalara, kabullere, toplantılara katılır.
İlçelerde mülki idare amirleri kaymakamlardır ve yardımcıları yoktur.Türkiye’de nüfusu 250 bini aşan 90 ilçe bulunmasına karşın, maalesef kaymakam yardımcılığı kadrosu bulunmamaktadır.İzinli olduğu zaman kaymakamlık makamına, en yakın ilçenin kaymakamı vekâlet etmektedir. Kaymakamlar, valinin talimat ve emirlerini yürütmekle ödevlidir. Valiler, ilçeye ait bütün işleri doğrudan kaymakama yazarlar. Kaymakamlar da ilçenin işleri hakkında bağlı bulundukları valilerle iletişimde bulunurlar. Mevcut yapı, yasal olarak ilçe kaymakamlarının vali tarafından verilen görevleri yerine getirmesi ile ödevlendirildiği için, özgüvenlerinin daima valilik baskısı altında olduğu düşünülebilir. Bu nedenle, hizmetlerin arzulanan boyutta ve zamanında kapsamlı şekilde yerine getirilebildiği söylenemez. Özellikle Türkiye’de, “Büyük Şehir Statüsü” uygulaması yasalaştıktan sonra, ilçe ve köylerin kalkınması frenlenmiş ve ilçe belediyelerinin hizmetleri Büyük Şehir Belediye’leri tarafından tahakküm altına alınmıştır.
5.YAPISAL DEĞİŞİKLİKLER
Yerel yönetimler içinde bulunduğu durumdan kurtarılarak kalkınmada fonksiyonel hale getirilmelidir. Yerel yönetim seçimleri bir parti veya başkanlık seçimi şeklinde değil, ülke meselelerine vakıf, devletin yapısını bilen, bulunduğu il, ilçe ve bölgenin sosyo-ekonomik yapısı hakkında geniş birikimi olan, proje üretebilecek, tüm vatandaşları kucaklayacak, kurum ve kuruluşlarla eş güdüm içinde çalışabilecek bir belediye başkanınınseçimi şeklinde düşünülmelidir.
Bilindiği gibi illerde Valiler, ilçelerde ise Kaymakamlar mülki idare amirleridir. Mülki idare amirleri devleti temsil eder ve yaptığı her işten devlet adına sorumludur. Bu kadrolara genelde sosyalbilimcilerden (Siyasal bilgiler fakültesi, hukuk fakülteleri, iktisadi idari bilimler fakültesi mezunları vb.) atama yapılır. Bu kadrolara atama yapılırken engin devlet deneyimi yanında, uluslararası konjonktörü takip edecek seviyede yabancı dil bilgisi ve iyi bir ekonomi birikimine sahip oluşu dikkate alınmalıdır. Maalesef henüz kursu bitirmiş genç bir kaymakam çok şeye ihtiyaç duyulan küçük bir ilçeye atanabiliyor. Gerek yerel yönetimlerin gerekse mülki idare amirlerinin kalkınmada fonksiyonel hale getirilmesi ve dinamizm kazandırılması için, bu kadrolar içinde yapısal bir değişikliğe gidilmesi gerekir. Bunun için vali yardımcılıkları kadrosuna birer “Teknik Vali Yardımcısı (TVY)", kaymakamlıklara ise "Teknik ve İdari Kaymakam Yardımcıları (TKY-İKY)" adı ile birer kadro ihdas edilmelidir.
İller de valiye karşı sorumlu Teknik Vali Yardımcısı (TVY), ilçelerde kaymakama karşı sorumlu Teknik Kaymakam Yardımcısı (TKY) başkanlığında, üniversitelerin rektörleri (veya yetkilendirilmiş rektör yardımcısı), sanayi ve ticaret odalarının başkanları, tüm meslek kuruluşlarının başkanları, siyasi partilerin il ve ilçe başkanları, kamu sektörü yöneticileri ve muhtarlar arasında seçimle gelen ve dönüşümlü kurula katılan üç muhtar temsilcilerinin katılımları ile illerde“İl Planlama ve Eşgüdüm Kurulu (İPEK),”ilçelerde ise“İlçe Planlama ve Eşgüdüm Kurul (İÇPEK)” adı ile birer kuruluş oluşturulmalıdır (Şekil 1 ve Şekil 2). Yargı ve emniyet dışında, il ve ilçelerde bulunan tüm birimler bu kurulların içinde yer almalıdır. İl ve ilçelerde bulunan özel idareler bu kurulların sekretaryasını yürütmelidir. İPEK ve İÇPEK’in başkanlığını illerde valiye karşı sorumlu Teknik Vali Yardımcıları, ilçelerde ise Kaymakama karşı sorumlu Teknik Kaymakam Yardımcıları yürütmelidir. İl Belediye Başkanları İl Valisi, Sanayi ve Ticaret Odası Başkanları, İl Tarım Sektörü temsilcisi ve Üniversite Rektörleriİl Planlama ve Eşgüdüm Karar Organı(İPEKO), İlçe Belediye Başkanları, Sanayi ve Ticaret Odası Başkanları, Kaymakam, İlçe Tarım Sektörü Temsilcisi ve Üniversite temsilcisi İlçe Planlama ve Eş güdüm Karar Organı(İÇPEKO) oluşturularak eşgüdüm çalışma sağlanmalıdır. İl veya ilçe emniyet müdürleri ile yargı adına başsavcı gözlemci olarak bu kurullara katılmalıdır.Kurulun oluşturulması ve görevleri başlangıçta bir yönetmelikle uygulamaya koyulabilir. Zamanla görülen aksaklıklar giderildikten sonra, görev ve sorumlulukları yasa ile belirlenebilir. İlin ve ilçenin yargı ve emniyeti, sistem dışında kalmak kaydıyla her türlü kurum ve kuruluş sistem içine alınmalı, tüm ihtiyaçlar İPEK ve İÇPEK tarafından belirlenmelidir. Diğer bir ifadeyle bu kurullar icra kurulu olarak ödevlendirilmelidir. İPEK ve İÇPEK üniter yapı içinde il ve ilçelerde "Yarı Parlamenter Sistem" niteliğinde olup, yerinde yönetimmodeliolarak datakdim edilebilir.
İl Planlama ve Eşgüdüm Karar Organı (İPEKO)
Sekreter
Vali
Vali ( Başkan )
(Kurul Başkanı)
İl Belediye Başkanı
Başkanı
Teknik Vali Yardımcısı
Sanayi ve Ticaret Odası Başkanları
Üniversite Rektörü
İl tarım sektör temsilcisi
İl Planlama ve Eşgüdüm Kurulu (İPEK)
Sanayi ve Ticaret Odaları Temsilcileri
Meslek Kuruluşlarının tüm Temsilcileri
Kamu Kurum Yöneticileri
Dönüşümlü Katılımlı Üç Muhtar Temsilcisi
Siyasi Parti İl Başkanları
Üniversite Temsilcisi
Sekreter
İlçe Planlama ve Eşgüdüm Karar Organı (İÇPEKO)
Şekil 1İPEK kuruluş şeması
Vali
Kaymakam (Başkan)
İlçe Belediye başkanı
Teknik Kaymakam Yardımcısı
İl Planlama ve Eşgüdüm Karar Organı
Sanayi ve Ticaret Odası Başkanları
Üniversite temsilcisi
İlçe tarım sektör temsilcisi
İlçe Planlama ve Eşgüdüm Kurulu (İÇPEK)
Sanayi ve Ticaret Odası Temsilcileri
Meslek Kuruluşları Temsilcileri
Siyasi Parti İlçe Başkanları
Kamu Kurum Yöneticileri
Dönüşümlü Katılımlı Üç Muhtar Temsilcisi
Üniversite Temsilcisi
(Varsa)
Şekil 2 İÇPEK kuruluş şeması
İPEK ve İÇPEK tarafından bölgeye ait programlar, rapor halinde illerde TVY, ilçelerde ise TKY’na sunulur. Bu raporlar İPEKO ve İÇPEKOkurullarında görüşülür. Tüm raporlar İPEKO’da toplanarak değerlendirilir.İPEKObu raporları hükümet nezdinde ilgili birimlere gönderir. Raporların birer kopyası bölgeparlamenterlerine verilir ve takibi merkezi hükümet nezdinde bölge parlamenterleri tarafından yapılır. Raporlar adalet ve emniyet birimleri dışında kalan tüm kurumları kapsayacak şekilde hazırlanmalıdır. Bu kurulların ihtiyaç duyduğu belli bir çekirdek kadro dışında teknik ve idari kadrolar, hemen her kurumda büyük çoğunluğu atıl durumda olan elemanlardan karşılanabilir.
6. İPEK VE İÇPEK’İN GÖREVLERİ
Kalkınma hamlesi yapabilecek, işsizliğe çözüm getirebilecek, sorunlara yerinde ve zamanında müdahale ederek çözüm önerileriyle birlikte bölgenin sosyo-ekonomik yapısını iyileştirecek uygulamaları yapabilecek, İPEK ve İÇPEK' in görevlerini aşağıdaki gibi özetlemek mümkündür.
1.Bölgenin sektörelbazda envanterinin çıkarılması ve bölge şartlarına ve ihtiyaçlarına göre önceliklerin belirlenmesi,
2.Bölgenin dengeli bir şekilde kalkınması için, bölge şartlarına uygun kalkınma planlarının yapılması ve plana uygun yatırım konularının belirlenmesi,
3. Bölge plân ve programlarının uygulanmasını sağlayıcı faaliyet ve projelere destek olmak; bu kapsamda desteklenen faaliyet ve projelerin uygulama sürecini izlemek, değerlendirmek,
4. Bölge plân ve programlarına uygun olarak bölgenin kırsal ve yerel kalkınma ile ilgili kapasitesinin geliştirilmesiyle ilgili raporlar hazırlamak ve uygulamaya koyulmasını sağlamak,
5. Bölgede kamu, özel kesim ve sivil toplum kuruluşları tarafından yürütülen ve bölge plân ve programlarına uygun olarak hazırlanan tüm projeleri izlemek, işbirliğini temin etmek ve zamanında bitirilmesi için her türlü desteği vermek,
6. Bölgesel gelişmeye yönelik iç ve dış kaynaklı fonların, bölge plân ve programlarına uygun olarak kullanılmasını sağlamak,
7. Bölgenin kaynak ve imkânlarını tespit etmeye, ekonomik ve sosyal gelişmeyi hızlandırmaya ve rekabet gücünü artırmaya yönelik radikal çalışmalar yapmak,
8. Bölgenin iş ve yatırım imkânlarının, ilgili kuruluşlarla işbirliği içinde ulusal ve uluslararası düzeyde tanıtımını yapmak veya yaptırmak,
9. Bölge illerinde yatırımcıların, kamu kurum ve kuruluşlarının görev ve yetki alanına giren izin ve ruhsat işlemleri ile diğer idarî iş ve işlemlerini, ilgili mevzuatta belirtilen süre içinde sonuçlandırmak üzere tek elden takip ve koordine etmek.
10. Yönetim, üretim, tanıtım, pazarlama, teknoloji, finansman, örgütlenme ve işgücü eğitimi gibi konularda, ilgili kuruluşlarla işbirliği sağlayarak küçük ve orta ölçekli işletmeler ve yeni girişimcilere her türlü teknik desteği sağlamak,
11. Türkiye’nin katıldığı ikili veya çok taraflı uluslararası programlara ilişkin faaliyetlerin bölgede tanıtımını yapmak ve bu programlar kapsamında proje geliştirilmesine katkı sağlamak,
12.İPEK ve İÇPEK tarafından oluşturulacak internet sitesi ve bilgi Bankası ile ulusal ve uluslararası alanda ekonomi, ticari vb konularda ihtiyaç duyanların bilgiye ulaşımının sağlanması,
13.Yargı ve güvenlik sistemi dışında kalan her konuda, ihtiyaçların belirlenerek kısa ve uzun dönemler için kalkınma planlarının hazırlanması,
14.Yatırımları başından sonuna kadar takip ederek ekonomiye zamanında kazandırılması,
15.Görülen aksaklıklara yerinde ve zamanında müdahale edilerek sorunların giderilmesi,
16.Organize ve özel organize sanayi bölgeleri ile ihtisas sanayi bölgelerinin kurulması,
17.Fizıbl olan yatırım konularının, seminer ve benzeri yollarla müteşebbislere duyurulması, tanıtılması, özendirilmesi ve teşvik edilmesi,
18.Teşvikler il ve ilçe bazında düşünülmeli ve ileri teknolojilere dönük teşvikler ve istihdama dönük teşvikler olmak üzere iki şekilde değerlendirilmelidir. Her iki teşvik sistemi için İPEK ve İÇPEK tarafından kriterler belirlenmelidir. Özellikle Anadolu' da istihdama yönelik teşviklere ağırlık verilmeli ve sağlanacak istihdam sayısına göre cazip kredilendirme sistemi oluşturulmalıdır. Ayrıca bölgelerin şartlarına bağlı olarak İPEK veya İÇPEK tarafından yeni ve cazip teşvik sistemi getirilerek yatırımın ve üretimin önü açılmalı ve istihdama katkı sağlanmalıdır,
19.Türkiye' nin sanayi yapısı KOBİ'lere dayanmaktadır. Halk Bankası veya yeni bir bankacılık sistemi geliştirilerek, İPEKO ve İÇPEKOileeş güdüm içinde çalışması sağlanmalıdır. KOBİ' ler başta olmak üzere tüm yatırımların desteklenme ve kredilendirilme işlemi bu banka aracılığıyla yapılmalıdır. Ayrıca devlet bu bankaya kaynak oluşturacak imkânları sağlamalıdır. Söz konusu bankaya kaynak oluşturmak için İşsizlik Sigortası Fonu kullanılabilir. İl ve ilçelerde İPEK ve İÇPEK' e bağlı olarak KOBİ YATIRIM VE DESTEKLEME FONU kurulmalıdır. Bu fona kaynak emlak vergisi payından %1, mülkiyeti devlete ait işletmelerden alınan harçlardan %1, hazine bonosu ve devlet tahvilleri gelirlerinden % 0,5, akaryakıt vergisinden gelen gelirlerden %1, belediyelerin çeşitli uygulamalarından doğan gelirlerden %1 ve KOBİ'lerin gelirlerinin %1,5'i bu fona aktarılmalıdır. Ayrıca İşsizlik Sigortası Fonu’ndan söz konusu fona katkı sağlanabilir. Oluşturulacak fon, KOBİ' lere çok cazip şartlarda kredi sağlamalı ve ayrıca dar boğaza düşen işletmelere gerektiğinde nakdi destek vermelidir,
20.İPEK ve İÇPEK tarafından bölge şartlarına uygun olarak yazın tarımda kışın ise KOBİ' lerde çalışabilecek ÖZEL TARIMSAL SANAYİPROJELERİ ve TARIM KENTLERİ PROJELERİivediliklebaşlatılmalıdır,
21.KOBİ' lerin Pazar sorununu çözmek için Hedef Pazar Bilgi Bankası ve Sıcak Satış Merkezleri ile Pazar Araştırma Şirket İPEK ve İÇPEK içinde kurulmalıdır,
22.İPEK ve İÇPEK’leilgili olarak alt birimler oluşturarak, çalışmaların hazırlanan uzun ve kısa vadeli plan ve programlara uygun gitmesi sağlanmalıdır,
23.İPEK ve İÇPEK müteşebbise uygun yerlerde arsa üreterek, sanayi siteleri oluşturmalıdır. Arsalar müteşebbislere çok düşük ve gerektiğinde karşılıksız verilmeli ve alt yapısı kurulmalıdır. Kullanılan kredilerin faiz oranları çok düşük tutulmalı ve bölgelere göre farklılık göstermelidir,
24.Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) yeniden kurulmalı, İPEK ve İÇPEK, DPT’nin alt birimi şeklindeeş güdüm içinde çalışmalıdır,
25.İPEK ve İÇPEK, tarım ve sanayi sektöründe özel veya kamu tarafından işletilen tüm birimleri inceleyerek, etkin ve verimli hale getirilmesini sağlayarak uygun iş potansiyel oluşturmalıdır,
26.Türkiye’de işe almak ve işten çıkarmak çok zordur. Sosyalist düşünce mantığına göre hazırlanan işçilerle ilgili yasalar, aslında işçilerin aleyhinedir. Yasalar işçiyi koruyabilmekte, fakat iş sahibi olmasını engellenmektedir. Bu yasalar nedeniyle, işveren risk olduğunu düşünerek işini geliştirmeyi ve büyütmeyi tercih etmemektedir. İşverenin, işçilerle ilgili olarak hareket kabiliyeti biraz artırılmalı ve yeni yatırımlarla istihdam oluşturabilmesi için çalışmalar yapmalıdır,
27.Girişimci potansiyeli olanları ortaya çıkarılmalı ve bunlara destek vererek yeni girişimciler yaratılmalıdır,
28.Kayıt dışılık ile mücadele etmelidir,
39.Vergi ve teşviki birlikte düşünmelidir,
30.İstihdamın önündeki girdi maliyetlerinin kısılması için çalışma yapmalıdır,
31.Günün şartlarında işveren tarafından ödenen Sosyal Güvenlik Pirimi istihdamı teşvik için yarıya düşürülmelidir. Kriz ortamında bu pirim geçici olarak kaldırılabilir,
32.Çalışma saatleri 40 saatin altına indirilmelidir,
33.Tüketime dönük ekonomik model yerine üretime dönük ekonomik model İPEK ve İÇPEK tarafından teşvik edilmelidir,
34.Ar-Ge ve İNOVASYON faaliyetlerine özel olarak önem verilmeli, araştırma üniversitelerinin Yüksek Öğrenime çok hızlı kazandırılması sağlanmalıdır,
35.Katma Değeri yüksek ürünlerin üretimine hususi özen gösterilmeli, özellikle ihracatın % 60-80 arası ithalata dayalı olması nedeniyle, ithal ara ürünlerinin yerli üretimi için özel gayret sarf etmelidir,
36.AB’nin uyguladığı istihdam politikalarını yakından gözlemlemelidir,
37.İşverenlerin, ödeyecekleri yasal vergi, istihdama ve katma değer getirisine bağlı olarak alınmalıdır. Bu verginin % 1’i İPEK ve İÇPEK içinde kurulacak olan İŞSİZLİK SİGORTASI FONU’na aktarılmalıdır.
38.Küresel piyasalar ile rekabet edebilecek firmaların oluşturulması için çaba sarf etmelidir.
39.Beyin göçünü tersine çevirecek tedbirler (Hindistan’da olduğu gibi) almalıdır,
40.İnsanların iş bulmaktan ziyade iş kurmak hedefine odaklanması için çaba sarf etmelidir.
41.İl ve ilçe düzeyinde istihdamın korunması, geliştirilmesi, verimsizliğin önlenmesi, aktif iş gücü programlarının belirlenmesi ve değerlendirilmesi için İPEK ve İÇPEK içinde İSTİHDAM KURULLARI oluşturmalıdır.
42. Bölge insanın sosyo-ekonomik yapısının iyileştirilmesi ve gelir dağılımından daha çok pay alması için çalışmalar yapmalıdır,
43.İPEK ve İÇPEK, Üniversite- Sanayi İşbirliğini mutlaka sağlamalıdır,
44.İPEK ve İÇPEK tarafından belirlen tüm kadrolar (okullaşma, sağlık ocağı, hemşire, doktor, mühendis, öğretmen, bina yatımı vb.) hükümetin ilgili birimlerindenİPEKO’ya ’ gönderilmeli, il için dağıtımı İPEKO; ilçeler için ise İÇPEKOihtiyaca uygun olarak dağıtımı yapmalıdır,
45. Bu gün Anadolu’ da bulunan birçok köyün yol, su, elektrik ve sağlık sorunlarının bulunduğu bilinen bir gerçektir. Özellikle kış şartlarında birçok köye ulaşım çok güç şartlarda sağlanmaktadır. Güç koşullar, köylerin merkezi hizmetlerinden gerektiği gibi yararlanamadığı gerçeği göz ardı edilemez. Özellikle Büyük Şehir Statüsü, ilçe ve köylere yapılması gereken hizmetleri nerdeyse yok etmiştir. Bu nedenle, geçmiş yıllarda Rahmetli Alpaslan TÜRKEŞ ve rahmetli Bülent ECEVİT tarafından dillendirilen “KÖY-KENT” ve buna ek olarak “TARIM KENTLERİ” projeleriİPEK ve İÇPEK tarafından bir program ve plan çerçevesinde derhal başlatılmalıdır,
46.Bürokrasi ve Devletin hafızası olan Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), 2011 yılında kapatılarak yerine Kalkınma Bakanlığı kuruldu. Daha sonra Kalkınma Bakanlığı da kapatılarak Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bünyesinde bir Başkanlık haline getirildi ve sonra Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bünyesine alınarak maalesef”Plansız Planlama”dönemi başlatıldı.DPT’nin yaptığı Kalkınma Planları Cumhurbaşkanı tarafından belirlenen temel hedef ve amaçlar doğrultusunda Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından yapılmaktadır. Bölgeler arası eşitsizliklerin azaltılması ve bölgesel kalkınmanın sağlanması için Kalkınma Bakanlığı’na bağlı olarak açılan, Kalkınma Ajansları da Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nda oluşturulan bir Genel Müdürlüğe bağlandı. Kalkınma Ajanslarının yönetimi, aynı zamanda ajansların karar organı olan Vali,Büyükşehir Belediye Başkanı, Ticaret ve Sanayi Odası Başkanları ve Kalkınma Kurulu Üyeleri arasından seçilen 3 üyeden oluşmaktadır.Vali bu kurulun başkanıdır. Genelde bu kurullar toplanamaz ve alınan kararlarda bölgenin siyasetçileri etkili olur. Ajansların verimli çalıştığı söylenemez. Bu nedenle, Kalkınma Ajansları görevleriyle birlikte İPEK ve İÇPEK içine alınmalıdır.
7. HUKUK BAĞLAMINDA DEMOKRATİKLEŞME, KALKINMA, ÜRETİM VE YATIRIM
Türkiye'de milli gelirin % 83'ü tüketilmektedir. Tasarruf ancak %17'dir. Yeterince tasarruf yapılamadığı için yatırım yapılamamaktadır. Bu gün birçok uzak doğu ülkesi, milli gelirlerinin % 30'unu tasarrufa ayırarak yatırım yapmaktadır. Türkiye her yıl milli gelirinden en az % 25’ni tasarruf yaparak yatırım yapar ise ancak,% 7 sürdürülebilir kalkınma hızını yakalayabilir. Tasarruf yatırıma kaydırıldığı takdirde, üretim olacak ve işsizlik azalacaktır. Ancak üretimin olmaması işsizliği artırmış, yeni istihdam sahaları açılamamıştır. Kamunun yatırım yapması fikri (çok özel durumlar hariç) artık geride kaldı. Özel sektör devlet tarafından desteklenerek statik durumda olan iş gücü, dinamizme kavuşturularak üretime dönüştürülmelidir. Şu husus göz ardı edilmemelidir. Artık Ankara' dan verilen kararlarla, Türkiye yönetilemiyor ve gelişen sosyal şartlar nedeniyle, merkeziyetçilik yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle, idari yapı çağın gereklerine uygun olarak güncelleştirilmelidir. İPEK ve İÇPEK'in görevleri dikkate alınırsa, siyasetin gerçek anlamda sadece hizmet yarışı şeklinde yapılabileceği gerçeği anlaşılacaktır. Diğer bir ifadeyle, parlamenterler sadece seçim sonunda değil, her yılsonunda kendi karnelerini kendiler notlandıracaktır. Bilindiği gibi, partiler programlarına ülkede konuşulan ne varsa, hepsini alırlar ve süslü cümlelerle dillendirirler. Konuşulanların çoğu gerçeği yansıtmadığı gibi konjonktürün de buna uygun olmadığı bilinmesine karşın, siyaset neyi gerektiriyorsa o yapılır. Hâlbuki İPEK ve İÇPEK görevleri dikkate alınırsa, siyasetin gerektirdiğini değil, hizmetin gerektirdiğinin yapılmasını öngörür.
Siyasi partiler programlarda A’dan Z’ ye her konuya değinirler. Gerçekten üzerinde durulması gereken çok sayıda konu ve bir o kadar da sorunlar bulunmaktadır. Burada siyasiler gibi, gerçekçi çözüm önerileri getirmeden sorunlar sayıp dökmek yerine, günümüz dünyasında ülke kalkınmasına esas teşkil eden “Hukuk Bağlamında Demokratikleşme, Kalkınma, Üretim ve Yatırım” konusu üzerinde durmak gerekir.
Bir ülkenin kalkınmasında, toplumun sahip olduğu mal ve hizmetlerin toplamına karşı gelen gelişmişlik düzeyi, kurumların ve hizmetlerin toplum yararına kullanımı, bireylerin sosyal, kültürel, siyasi yaşam kalitesi ve refah seviyesinin artırılmasını öngörmektedir. Bu gerekli yiyecek, barınma, sağlık, güvenlik, eğitim ve iş imkânları, insani değerlere verilen önem ve özgürlükleri de kapsar.
Esas olarak kalkınma hamlesinin başlangıç noktası gelir odaklı olup, bu hamlenin sürdürülebilir kalkınmaya doğru evrimleşmesi için, hukuk sisteminin rasyonel biçimde uygulanması gerekir. Çünkü kalkınmanın refah seviyesini artırması ve topluma yayılmasını sağlayan en önemli faktör hukuktur. Diğer bir ifadeyle hukuk kalkınmanın anayasası ve tamamlayıcısıdır. Ekonomik oluşumu şekillendiren hukuk, sistem içinde bulunan ekonomikaktörlerin konumunu ve rolünü belirleyen ve yönlendiren, çok sayıda kanun, kararname, yönetmelik ve talimatname gibi kurallar silsilesini kapsar. Hukuk kurallarının ekonomik düzenin bir fonksiyonu olması nedeniyle, hukuki temellere dayanmayan hiçbir ekonomik girişim, başarılı olamaz. Ayrıca kalkınma, toplumun kurum ve kuruluşlarının kültür değerleriyle de doğrudan ilişkilidir. Kurumlar, kuruluşlar ve teknoloji, kültürün matrix ögesidir. Zira toplumun değer yargılarıyla çelişen bir kuralın uygulama şansı mümkün değildir.
Kalkınma için, sadece ekonomik faaliyetlerin yeterli olmadığı, yüksek demokrasi standardı, hukukun üstünlüğüdolayısıyla yasalar karşısında eşitlik ilkesi, yargı denetimi, istikrar ve evrensel değerler ekonomiye güven kazandırır. Bu kriterlerin toplamı hukuk devleti kavramını oluşturur. Hukukun üstünlüğü ilkesi çerçevesinde ölçümlemeye dâhil edilen 126 ülke arasında Türkiye 109. sırada, hükümetin gücünün sınırlandırılması ilkesi sıralamasında 123. ve temel hakların değerlendirilmesi ilkesinde ise 122. sırada yer almaktadır. Buradan şu sonuç, rahatlıkla söylenebilir. Kalkınma olması için yatırım gerekir. Türkiye’de iç ve dış yatırımcının yatırım yapması için önce “Hukuk Devleti Kavramı”,na istikrara, büyüme performansına ve ekonomiye güven duyması gerekir. Hiçbir siyasi mülahazada bulunmaksızın, Ülkeyi bu durumda görmek şüphesiz herkesi üzüyor. İyi planlanamayan ve değerlendirilemeyen imkânlar maalesef ülkeyi bu duruma getirdi. Demokratik yollarla hangi siyasi düşünce iktidara gelirse gelsin, saygıyla karşılamak ve ülkenin birlik beraberlik içinde, kuvvetler ayrılığı esasına ve hukukun üstünlüğüprensibine dayanan; yargının tarafsız ve bağımsızlığı ile hukuk güvenliğinin en üst düzeyde sağlandığı; katılımcı ve çoğulcu demokrasinin hâkim olduğu; uluslararası sözleşmeler ve evrensel değerler çerçevesinde temel insan hakları ile basın ve ifade özgürlüğü olmak üzere tüm özgürlüklerin garanti altına alındığı; şiddet, korku, baskı, ötekileştirme, ayrıştırma ve ayrımcılığın yaşanmadığı; hukuka bağlı, vatandaş odaklı, katılımcı, tarafsız, saydam, hesap verebilir, denetlenebilir, etkili ve verimli bir devlet yönetiminin hayata geçirildiği; herkesin insan onuruna yaraşır yaşam ve refah standartlarına ulaştığı; gençlerimizin geleceğe umutla baktığı, milletimizin barış ve huzur içinde yaşayacağı, saygın ve güçlü bir Türkiye idealini gerçekleştirmek, Türk Milleti’nin amacı haline getirilmelidir.
İPEK ve İÇPEK’in görevleri dikkate alınırsa hızlı ve stratejik bir kalkınmanın gerçekleşmesi ve hedeflere ulaşılmasının kolayca mümkün olacağı görülür. Ancak İPEK ve İÇPEK’in verilen görevleri yerine getirebilmesi için ülkede hukuk normlarının işlemesi gerekir. Yatırımın Ana yasası hukuktur. Bu nedenle, bu yazının son bölümünde özellikle yatırım ve üretimin hukukla ilişkisine kısaca değindim.
İnşallah ilerdeki yazılarımda enerji, tarım, Savunma sanayi ve Özelleştirme programlarına değinip, konuya ilişkin düşüncelerimi yazacağım. Ancak şu kadarını söylemek gerekirse enerji, tarım, Savunma sanayi ve Özelleştirmekonuları tamamen yeni baştan ele alınarak yeniden değerlendirilmeli, ivedi ve rasyonel biçimde İPEKO ve İÇPEKO içinde konuya ilişkin yeni ve fizıbl programlar geliştirilmelidir. Burada savunma sanayi ile Ar-Ge ve inovasyon konusu ayrıcalığı olan konulardandır. Türkiye’nin coğrafi konumu dikkate alınırsa Ülkenin bekası Savunma Sanayi’ye bağlıdır. Bu bölgede güçlü ve caydırıcı özelliği olan bir Türkiye’ye çok büyük ihtiyaç vardır. Savunma Sanayi alanında son 10 yılda çok başarılı ve takdire şayan çalışmalar yapıldı. Bu güne kadar yapılan çalışmaların üzerine Cumhuriyetin 125. yılı olan 2048 yılı için savunma sanayi alanında başlatılan ve devam eden projeler, katiyetle kesintisiz desteklenmeli, 2030 ve 2048 yılı için yeni ürünler ve ileri teknolojilerle ilgili projeler ivedilikle başlatılmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.