Erhan Dargeçit

Erhan Dargeçit

Vatandaşlık bilinci kaynağı Andımız ve Kovid’in önlenemez yükselişi

Vatandaşlık bilinci kaynağı Andımız ve Kovid’in önlenemez yükselişi

Genelde eksik olduğumuz bilinçlerden birisi aidiyet bilincidir. Mesela bir derneğe üye oluruz, o derneğin tüzüğünü, programını bilmeyiz, hatta bakmayız bile. Veya bir partiye üye oluruz. O partinin siyasi düşüncesini bile bilmeyiz. Çünkü partilerin siyasi düşüncesi programı ve tüzüğüdür ve hiç okumayız bile… Aslında üye olduğunuz bir oluşumun programını ve tüzüğünü bilmek, resmi olarak da üyelik koşullarından biridir. Mesela aidat ödemek üyelik için zorunluluktur ama üye olduğu derneğe, partiye vb, oluşuma aidat ödeyen sayısı çok çok düşüktür. Halbuki aidat ödememek üye olduğunuz örgütten çıkarılma nedenlerinden biridir. İşte bunların hepsi birer aidiyet sembolü ve gerekliliğidir.

Vatandaşlık da aslında bu durumdan farklı değildir. Örnek olarak: Bir ülkeye vatandaşlık bağı ile bağlanırsınız. Yani üye olursunuz. O ülkenin anayasasını bilmekle yükümlüsünüzdür. O ülkeye aidat ödemek yani vergi vermek zorundasınızdır. Mantık aslında aynıdır. Nasıl ki üye olduğunuz bir derneğe aidatını ödememek ağır yaptırımlar gerektiriyorsa; Dünya ülkelerinde de vergi ödememek çok ağır suçtur. Bu metafor etrafında sanırım vatandaşlık konusunu az da olsa izah edebilmişimdir.

Vatandaşlık bilinci çocuklara çok küçük yaşlarda verilmesi gereken ve çocuklara o küçük yaşlardan itibaren aidiyet duygusunun aşılanması çok önemli bir Devlet görevidir. İşte ilkokuldaki çocuklarımıza bu nedenle “Türküm, doğruyum, çalışkanım…..” diye başlayan ve “….. ne mutlu Türküm diyene” diyerek biten bir andı okuturuz. Bu antla, çocuk, bu ülkenin vatandaşı olmanın ne kadar gurur verici ve ne demek olduğunu kafasında tahayyül etmeye başlar.

Buradaki konu Türk ırkından olmak değil, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaktır. Yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür. Bu tanımı Devlet’in Anayasa’sı yapmıştır. Yani Azerbaycanlı bir Türk ırksal olarak Türk olabilir ama vatandaşlık açısından Türk değildir. Aynen bunun gibi İstanbul’da yaşayan bir Ermeni, Rum veya Kürt, Laz, Çerkez ya da vatandaşlığımıza geçmiş olan bir İngiliz, bir Alman Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne vatandaşlık bağıyla bağlı olmasından dolayı Türk’tür. Bunda yanlış anlayacak bir durum falan söz konusu değildir. Vatandaşlık bilinci tam olan bir kişi zaten bu tanıma ırksal olarak bakmaz. Çünkü bu kişi Anayasa’yı bilmekle sorumludur. Eğer bir kişi çıkıp da “yahu ben Türk değilim, Laz’ım o nedenle de “ne mutlu Türküm diyene” cümlesini doğru bulmuyorum diyorsa, eğer kötü niyetli değilse vatandaşlık bilincinin noksanlığını görmesi gerekir. Türk tanımı, ülkemizdeki tüm farklılıkları birleştirerek, vatandaşlık bağı altında bir araya getiren bir tanımdır. Dolayısıyla bunun tartışılacak bir tarafı yoktur.

Bu bilinçte insanlar yetiştirmek için de en önemli materyalimiz “Andımız”dır. Bugünkü iktidar bu andı yasaklayabilir ancak bu yasak ne şimdi için ne de gelecekte geçerli olacak bir yasak değildir. Her konuda milliliği savunduğumuz ve de eğitim olarak çok gerilerde kaldığımız son zamanlarda, Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı’nın mahkeme kararıyla bu Ant’ı yasaklatmış olması, vatandaşlık bilincine sahip 82 Milyon Türk vatandaşı için üzüntüden fazla bir şey ifade etmez.

KIRMIZIYA DEVAM

Geçtiğimiz gün Cumhurbaşkanı Erdoğan, pandemide gelinen son durumu ve illerin son durumunu tüm kamuoyu ile paylaştı. Aslında Cumhurbaşkanımızın konuşmasından bu durumdan çok mutlu olmadığı da belliydi ve uyarılarını da yapmayı ihmal etmedi. Konya daha önceki açıklamada yüz binde 100’lerdeydi. Geçen ki açıklamada yüz binde 150’lere çıkmıştı bu sefer de yüz binde 200’lerde olduğu açıklandı.

Artık bu konuda inanın bir şey yazmak içimden gelmiyor. Ne kadar uyarırsak uyaralım, ne söylersek söyleyelim, maalesef bunları dinleyen yok. Dolayısıyla uyarmaya devam ederek kendi psikolojimizi bozmaya da gerek yok. Tek kelimeyle şunu söyleyerek en azından üzerimden vebalini atmış olayım: “Konya pandemi sürecinde yönetilemiyor.” Kim üzerine alınırsa alınsın ya da alınmayan da alınmasın. Bu durumun yönetim eksikliğinden kaynaklandığı ortadadır.

Bu konuda en çok takip ettiğim illerden birisi Bursa’dır. Bursa Valisi Yakup Canbolat’ın Konya’daki görevinden sonra, atamasının Bursa’ya çıkmasının da bunda bir etkisi olduğunu da söyleyeyim. Yakup Canbolat Konya’da çok iyi bir “Mülk-i Amirlik” göstermiş, buradan sonra gittiği Bursa’da da çok iyi bir yönetim örneği sergilemiştir. Bu nedenle de Bursa’daki gelişmeleri hep takip ederim. Bursa’ya pandemi sürecinin başından itibaren baktığımızda, çok disiplinli bir süreç işlediğini görüyoruz. Ve şimdi gelinen aşamada Bursa, pandemide, Türkiye geneline göre gayet iyi bir durumdadır. Demek ki yönetimin bu konuda etkisi çok fazla imiş.

Ama bu konuda daha fazla da yapacak ve yazacak bir şey gözükmüyor. En güzeli gazeteci dostum Ebru Mut’un sosyal medyada paylaştığı notla yazımı bitireyim. “Pek kimse umursamasa da Konya’da son durum bu. 90 binlerden 200 binlere uzun atlamayla gidiyoruz. Pilavları filan serbest bırakın da bari yemeden ölmeyelim.”

Dostlukla kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Erhan Dargeçit Arşivi