Kültürümüze sahip çıkmak gelişmenin temelidir
Son zamanlarda ekonomik şikayetlerden ötürü artık “insanların evlerini dahi paylaştığı” gibi geçenlerde bir haber vardı. Bunu okuyunca aklıma eski günler geldi. Yaşı 40’ın 45’in üzerindekiler daha iyi hatırlayacaklardır. O dönemde yaşamı en kolay kılan birlik ve beraberlik içerisinde bir yaşam şekliydi.
Bir mahalle kültürü vardı. Mahallede herkes birbirini tanır, kimin ne üzüntüsü var, kimin ne mutluluğu var bilinirdi ve müdahil olunurdu.
Mesela 15-16 yaşında bir çocuk elinde sigarayla görülse, anne-babadan önce mahalledeki bir ağabey kulaklarını çeker, gerekirse tokadı patlatırdı. Bir daha o çocuk elinde sigarayla gözükmemek için elinden geleni yapardı.
Evlerin içi en az mahalle gibi çok sosyal alanlardı. Anne, baba ve çocukların yanı sıra dede ve nine evin sosyalleşmesine katkı veren isimlerdi.
Şimdi kültürel anlamda bunların hepsi değişti. Bırakın mahalleyi, aynı site içerisinde, aynı apartmanda oturan komşular altında, üstünde kimin oturduğunu dahi bilmiyor, tanımıyor. İnsanlar bireysel olarak kendilerinin dışında kimseyle alakalı bile değiller. İyiden iyiye bir yabancılaşma ve bunun getirdiği yalnızlık psikolojisinin, güvensizlik paranoyasının içerisine düşüyorlar.
Şu anda yolda yanlışlık yapan bir çocuğu birisinin uyarması gibi bir şey söz konusu mu sizce? Allah muhafaza, çocuk deyip geçme, çocuğun hoşuna gitmezse çıkartıp bıçağı saplayabilir. Durum bu hale gelmedi mi?
Biz liseye giderken kendi öğretmenlerimizden çekinirdik. Hatta korkardık. Onların isteklerinin dışında bir şey yapmaya fırsat bulamazdık. Şimdi öyle mi, öğretmeniyle dalga geçen, öğrenci mi, serseri mi belli olmayan gençler türedi.
Bireysellik geliştikçe artık insanlar aile yapılarını da küçültüyorlar. Eskiden filmlerde falan görürdük; 18 yaşına gelen çocuk evden çıkar, kendisine yeni bir ev bulup yaşamaya başlardı. O zaman bize çok garip gelirdi bunlar. Ama şimdi geldiğimiz aşama aynen bu durumda.
Çocuk 18 yaşını doldurduktan sonra kendine bir de ev arkadaşı bulup yeni bir eve çıkıyor. Yaşamını aile kültürünün dışında yaşamaya başlıyor. Zaten nine ve dedeler evlerden çıkartılmış durumda. Ve bir bakıyorsunuz ev nüfusu kadar yeni eve ihtiyaç oluyor. Ayrıca evlerin içerisi de değişmeye başlıyor. Evin içindeki kültürel yapı, yoz bir bireyselliğe dönerek insanların karı-koca bile olsa uzaklaşmalarını sağlıyor.
Toplumda gelinen aşamada anne-baba ayrı bir evde oturuyor. Kaç evlat varsa her biri evleniyor ya da evlenmese bile ayrı eve çıkıyor ve ondan sonra da kimsenin kimseden haberi bile olmuyor. Bu arada anne-babanın oturduğu evin masrafları ayrı, çocuğun oturduğu evin masrafları ayrı olunca külfet daha da arttığı gibi bunun ekonomik yansımalarını devletin ekonomisinde de bulabiliyorsunuz.
Ondan sonra da ‘iki aile bir ev’ tutarak yaşamaya çalışıyor. Bunu da kendilerinde kar görüyorlar.
Halbuki şöyle düşünün; çocuğun eviyle, anne-babanın evi birleşse, nerden bakarsanız yarı yarıya bir ev fazlalığı ortaya çıkar. Ayrıca doğal gaz, elektrik, su, gibi tüketimler yarıya düşer. İşin bir de psikolojik boyutu var ki, büyük ebeveynlerle büyüyen çocuklar kültüründen, ahlakından, bilgi, birikim ve tecrübelerden çok şey öğrenir. Aile kültürü yapısı yozlaşmadan devam eder. Bunun yaratacağı farklılığı kesinlikle görmek lazımdır.
Tüm bu olumsuzlukların adı aslında bildiğiniz gibidir. Yani ‘liberalizm’ denir buna. Nasıl bu hale geldik derseniz, bunun için 1950’lere gitmek lazımdır. Menderes Hükümeti ‘liberalleşmek’ için elinden geleni yapmış ancak tam anlamıyla becerememiştir. Daha sonra Özal Hükümetleri bu ‘liberalleşme’ aşkını tekrar körüklemişler ama onlar da bu konuda başarılı olamamışlardır. Ancak gerek Menderes, gerek Özal bu girişimde bulunurken ülkenin yozlaşmasına da çok büyük katkıda bulunmuşlardır. İkisi de becerememiştir ama yıpratmıştır.
En sonunda 2002 yılından başlamak üzere AK Parti Hükümetleri liberalleşmeyle ilgili gereken adımları atmış ve de bu geçişi başarmışlardır. İşte şimdi de bu liberalleşmeden kaynaklanan hem yozlaşmayı hem de bireyselleşmeyi hep beraber görüyoruz. Hiçbirimiz memnun değiliz ama her birimiz bu değişimi destekliyoruz. Bu da işin ilginç olan bir yüzü.
Ne zaman ki kültürümüze, kültür değerlerimize, bayrağımıza, vatanımıza sahip çıkarız ve o kültürün devamını sağlarız, işte o zaman her açıdan gelişmeyi de ilerlemeyi de sağlarız.
Dostlukla kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.