Dün yeni bir şehit haberiyle uyandık. Şimdiye kadar bu konuda çok yazı yazmadım. Şehit ajitasyonu olarak algılanmasını istemedim. Ancak gelinen noktada artık şehit haberleri neredeyse “vakayı adiye” den sayılma durumuna gelince birkaç kelime yazmak gerekti.

Şehit haberlerini okuyanların birçoğunun kafasında “Şehitlerimizi terör örgütü yüzünden veriyoruz, bizim Ortadoğu politikamızla ne alakası var?” soruları oluştu.

Bunun için biraz başa gidelim. AK Parti Hükümeti, “çözüm süreci” adı altında olumlu bir yaklaşımda bulunarak terör örgütü PKK’nın terörünü engellemek yolunda oldukça önemli adımlar attı. Ve neredeyse bu süreci gerçekten “çözüm”le bitirecekti ki, dış etkenlerin işe karışmaları başladı.

PYD ülkemizin güneyinde -belki de bizim de desteğimizle- güçlenmeye başladı. Tabii ki bu güçlenme reel bir güçlenmeden daha ziyade dış güçlerin verdiği sözlü şişirme laflardı. PYD’nin durumundan güç alan PKK da orada büyük bir Kürdistan kurulması safsatası ile AK Parti ile alınan yolu boş verip, tabiri caizse “şımarıkça” bir tavırla PYD’nin peşine takılmaya karar verdi.

Ve bu işten en zararlı PKK’nın kendisinin çıkacağını her zaman olduğu gibi yine tahmin edemedikleri için hem Türkiye’de bir savaş ortamı oluşturulmasına hem de güvenlik güçlerimizle mücadeleye devam etmeye karar verdiler.

İşte aslında terör örgütleriyle ilişkilerle ilgili en iyi örnekler de bunlar diyebiliriz. Yani Türkiye’ye çözüm masasına oturan terör örgütü yarın başka bir yerden birazcık daha büyük pay alabileceğini kafasına yatırırsa hiç dinlemez dönüverir. Bunun en iyi örneğidir bu yaşananlar.

PKK yine yanlış politikalar peşinde koşturmuş ve Ortadoğu’daki bataklıkta pay sahibi olmuştur.

Bundan sonraki süreç, aslında 2002’deki süreçten farklı olmayacaktır. Yani başa dönülmüştür ve Türkiye’deki yaratılan terör sona erene kadar, terör örgütünün kökü tamamen kazınana kadar Güneydoğu’daki bu olaylar devam edecektir.

Bu olaylar esnasında muhakkak ki şehitlerimiz de olacaktır. Ancak Türk Milleti olarak bunu sükunetle karşılayarak ilerde yaşayacağımız güzel günlerin bir bedeli olarak görmek durumundayız.

Bu vesileyle Özel Harekat Polisimiz Mustafa Çetin’e ve tüm şehitlerimize bir kez daha Allah’tan rahmet; ailelerine ve Türk Milletine başsağlığı dilerim.