Siyaset nezaket sanatıdır
Siyaset nezaket sanatıdır
Türk siyasetinin en önemli isimlerinden ve değerli devlet adamı Deniz Baykal’ın bu sözünü birçok yazımda da kullanmıştım. Son yıllarda bu sözün önemini çok daha fazla anlıyorum. Siyaset nezaketten o kadar çok uzaklaştı ki, nezaketi bırakın, siyasetçiler birbirlerine selam vermez hale geldiler.
İşin ilginç tarafı şudur: Politikada mutlak doğru veya mutlak yanlış diye bir şey olmaz. Bakarsınız doğru gelen bir söylem daha sonra yanlış gelebilir. Hatta politikada konuşmalara o kadar dikkat etmek ve nezaketli olmak gerekir ki, ilerde yüz yüze bakmak ve hatta beraber çalışmak şansı olabilsin.
Mesela HAS Parti Genel başkanı iken Numan Kurtulmuş’un o dönemde Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili söylediklerinden sonra veya Süleyman Soylu, DYP İstanbul İl Gençlik Kolu Başkanlığından sonra Demokrat Parti Genel Başkanı iken, Başbakan Erdoğan için söylediklerinden sonra Ak Parti’ye geçip beraber çalışmaya başlamalarını tüm vatandaşlar olarak garipsememiş miydik?
Şimdilerde de Organize Suç Örgütü Lideri Alaaddin Çakıcı’nın, Anamuhalefet Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na hakaret ve tehditleri gündemde. İlginç olan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, “CHP ve Kılıçdaroğlu düşmanlığı” doğrultusunda, Alaaddin Çakıcı’ya sahip çıkması ve destek olmasıdır.
Halbuki 16 Haziran 2014 tarihine dönersek, orada CHP-MHP birlikteliğini görürüz. Bu tarihte, CHP ve MHP, 10 Ağustos 2014 tarihinde yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ortak bir aday bularak Ekmeleddin İhsanoğlu’nun, Recep Tayyip Erdoğan’a karşı seçilebilmesi için beraber çalıştılar. O dönemde tabiri caizse CHP ve MHP’liler arasından su sızmıyordu. Bu arada Devlet Bahçeli ve Recep Tayyip Erdoğan birbirlerini çok ağır, hatta hakarete varan cümlelerle eleştiriyorlardı. Bahçeli, 2017 yılında Kızılcahamam’da katıldığı programda bile Erdoğan’a ağır eleştirilerde bulunuyordu. Tabii ki Başbakan Erdoğan’ın Bahçeli için söylediği hakarete varan sözleri de sanırım hepimiz hatırlıyoruzdur..
2015 yılında Alaaddin Çakıcı’nın, Devlet Bahçeli’ye sarf ettiği çok ağır sözleri sanırım unutmuş değilizdir. Hatta sözlerinin arasında Çakıcı, “sözlerim hiçbir ülkücüye ve MHP’liye değildir. Sözlerim senin şahsınadır.” Diyerek muhatabı da açıkça belirtmiştir.
Yine 2014-2015 yıllarında Alaaddin Çakıcı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaretlerde ve çok ağır sözlerle saldırıda bulunmuştu. Hatta Cumhurbaşkanına hakaretten de ceza almıştır.
Şimdi bir taraftan Devlet Bahçeli, bir taraftan Alaaddin Çakıcı, CHP’ye ve Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na saldırıyorlar ve de Devlet Bahçeli, Alaaddin Çakıcı’yı hem destekliyor ve hem de savunuyor durumuna gelinmiştir.
Aslında bu durumların hepsi Türk siyasetinde bir sorun olduğunu gösteren en iyi delillerdir. Eski siyaseti ve siyasetçileri hatırlayın. Erbakan, Türkeş, Demirel, Ecevit, Özal, Baykal, Yılmaz, Çiller… Hepsini düşünün, hiç birbirlerine hakaret ettiklerini, ağır sözler söylediklerini duydunuz mu? Şahsen ben hatırlamıyorum…
Görünen o ki, mevcut siyasetçilerin, daha dengeli, daha nezaketli, daha hoşgörülü siyaset yapmaları talebimizi dikkate almayacakları ortada. Demek ki burada da iş vatandaşa düşüyor. Vatandaş mevcut politikacıların birbirlerine hakaretlerini duymazdan gelip, toplum içerisinde insanların gerilmesini önlemelilerdir.
Milliyetçilik, toplumu gerip, arasına nifak sokmayı değil, toplumu bir ve diri tutmayı gerektirir. Dinler, hoşgörüsüyle, ahlakıyla ve inancıyla, toplumları geren değil, birleştiren; kendisi gibi düşünmeyeni de hoşgörüyle karşılayan inançlardır. Dolayısıyla mevcut partilerin öncelikle “siyaset nezaket sanatıdır” düsturuna sahip çıkmaları hem toplum gerginliğini ortadan kaldırıp hem de hoşgörüyü geliştirecektir. Birbirine bağlı toplumlarda gelişme çok daha hızlı ve büyük olur.
Dostlukla kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.