Sel gider kum mu kalır?
Siyaseti, liderlerin dışında, liderlerin yanındakiler belirler. Nasıl olur bu açıklayayım. Parti içerisinde bir grup lideri artık liderlik vasıflarını kaybeder ve pek fazla destekçisi kalmaz. Yanında onu destekleyenler de yönetimlerde “onun adamı” diye kendilerine yer bulamazlar. Artık liderlik vasıflarını kaybeden lider siyaseti bırakmaya karar verir. Ancak onunla beraber kendi yerlerini de kaybedecek olan etrafındakiler, bu sefer baskı yapmaya başlarlar, “sensiz olmaz, illaki olmalısın vb.” diye… Tabiri caizse “gaza gelen” lider siyaset hayatına bilinçsizce devam etmeye başlar. Bu liderin yanındakiler de, “liderin ekibi” olarak varlıklarını sürdürürler. İşte asıl konu budur.
Muharrem İnce başarılı bir siyasetçidir. Atatürkçü Düşünce Derneği Yalova Başkanlığı görevinde, CHP Yalova İl Başkanlığı görevinde, daha sonraları milletvekilliğinde, grup başkan vekilliğinde çok başarılı işlere imza atmıştır. CHP genel başkanlığına aday olmuştur. Kılıçdaroğlu 740, Muharrem İnce 415 oy alarak kaybetmiştir. Arkasından Kurultay için tekrar imza toplamaya çalışmış, yeterli imza sayısına ulaşamayınca yeniden bir kurultay toplanmasını sağlayamamıştır. Daha sonraki dönemde Genel Başkanlık yarışını kaybeden Muharrem İnce’yi, CHP, cumhurbaşkanı adayı göstermiştir. Cumhurbaşkanlığı seçimini de malumunuz üzere kaybetmiştir. Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybetmenin ötesinde aslında bu seçimde Muharrem İnce seçimi kaybetmesiyle değil, seçimi kaybettikten sonraki süreci yönetememesi ile ilgili eleştirilmişti. Daha sonraki süreçte İnce, CHP Genel Merkezi’ni suçlamış ve aslında Kılıçdaroğlu yönetimiyle gemileri yakmıştı.
Burada şunu da ortaya koymak gereklidir: Siyasette bir yanlış tüm doğruları götürür. Yani tüm siyaset hayatınızda hep doğruyu yaparsınız ama bir gün olur ya, bir hata yapıverirsiniz ve işte siyaset hayatınız orada biter. Muharrem İnce de aslında ömrü boyunca doğru bir siyaset izlemiş ancak Cumhurbaşkanlığı seçimi sonucunda süreci yönetememiş ve siyasi kariyerinde büyük bir yara almıştır. Ancak tabii ki etrafındakiler Muharrem İnce olmadığı takdirde bir “koltuk” bulamayacaklar ve de belki de siyasi hayatlarına devam edemeyecekleri için yapacakları en doğru şey olan Muharrem İnce’nin siyaset hayatını devam ettirmeyi seçtiler. Şimdi Muharrem İnce parti kuracağını açıkladı. Kuracaktır da… Muharrem İnce bu sefer genel başkan olacağı gibi yanındakiler de genel başkan yardımcılığı, genel sekreterlik vb. koltukları alacaklardır.
Peki, Türkiye’de yeni bir siyasi partiye ihtiyaç var mıdır? Bunu değerlendirmek gerekmektedir. Yani şöyle düşünelim; Atatürk’ün kurduğu, Atatürk’ün ilkelerine bağlı olduğunu söyleyen ve sosyal demokrat olan bir CHP ortada var iken; ortaya çıkıp, “Atatürkçü, ulusalcı bir sosyal demokrat parti kuracağım” dediğinizde, vatandaş “fark ne” diye sormaz mı?
Aynı durumda mesela Gelecek Partisi ve DEVA Partisi’nin birbirinden farkını anlatabilecek bir siyaset bilimci var mıdır acaba? Yine aynı şekilde Mustafa Sarıgül’ün kuracağı partinin içeriği ne olacak?
Hiç kimse kusura bakmasın ama “ben daha iyi Ak Parti olacağım ya da ben daha iyi CHP olacağım” diye parti kurulmaz. Keskin, net ve radikal değişimleri ortaya koyarak ancak yeni bir umut oluşturulabilir. Öteki türlü aslı dururken surete kimse bakmaz.
Dostlukla kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.