Parti kurmak zor bir şey değil…
Parti kurmak zor bir şey değil…
Malumunuz eylül ayına girdik ve siyasetin hızı biraz arttı. Yazılarımda, ısrarla parti kurmamasını önerdiğim Ahmet Davutoğlu parti kuracağını açıkladı. Ali Babacan ve Abdullah Gül tarafından bir somut adım gözükmese de parti kurulacağı aşikar. Tabii ki parti kurma işleri bu kadarla sınırlı değil. Mesela CHP eski Milletvekili ve Ardahan’ın şimdiki Bağımsız Milletvekili, eski Büyükelçi Öztürk Yılmaz da bir parti kurma çalışmalarına dün itibariyle başladı.
Tabii ki hepimiz biliyoruz ki, ülkemiz parti kurma konusunda, parti sayısı konusunda oldukça zengin bir ülke. 80 civarında parti olduğunu sanırım birçoğumuz bilmekteyiz. Bu partilerin birçoğunun neden kurulduğunu anlamak bile çok güç geliyor bana.
İdeolojik partilere tabii ki hiçbir sözüm yok. Onlar kendi ideolojilerini yaymak ve sonuçta kendi hedeflerine ulaşmak için bir yol izlerler ve sistemin nasıl işlediği, seçimlerde yüzde kaç oy aldıkları çok fazla umurlarında değildir. Onlar için önemli olan ideolojilerinin yayılmasıdır.
Ama onun dışında merkez partilere veya diğer değişle ideolojik olmayan partileri kurmak hangi amaçla yapılmaktadır, buna bir bakmak gerekir.
Mesela kişi falanca partinin üyesidir ve/veya milletvekilidir. Genel Başkanla ters düşer. Genel Başkanla ters düşünce bir sonraki seçimlerde genel başkanın aday göstermeyeceğini düşünerek partiden istifa eder ve siyasete devam etmek isterse başka partileri yoklar. Olmayacak gibi olursa da yeni parti kurar. Bu bir yöntemdir.
Bu örnekleri arttırabiliriz. Ancak merkez partiler için sonunda varacağımız nokta şahsi menfaatler olacaktır.
Parti kuracak kişinin öncelikle lider özelliği olmak zorundadır. İyi bir yönetici olmalıdır. Ve belki de en önemlisi ayağa kalkıp yürüdüğü zaman arkasından kitleleri harekete geçirebilmelidir. En başta, bu özellikler yokken, tutup da “parti kuracağım” demek abesle iştigalden başka bir şey değildir.
Öyle “vay efendim, parti çizgisinden çıktı, davasından saptı, ideolojisini savunamaz duruma geldi” gibi parti kurma bahanelerinin de gerçekçi hiçbir dayanağı yoktur. AK Parti, merkez sağda yer alan, ideolojik değil, kitlesel davranan bir parti olarak 17 senedir ülkeyi yönetiyorken, şimdi akla ideoloji gelmesi, davadan uzaklaşmanın gelmesi teorik bir dayanak bulamaz. Sadece parti tabanını ikna için kullanılan bir mesaj olarak algılanabilir.
Genelde parti kuracak kişiler harekete bir merkez üs seçerler. Bu üssün mantığı, kişinin doğduğu değil fikrini yeşerttiği yer olması önem arz eder. Yani Erbakan Hoca’nın Sinop’ta doğmasına rağmen, Konya’da siyaset yapması bunun en güzel örneğidir. Tabi ki bu merkez üssünde, parti kuracak kişinin bir karşılığı da bulunmalıdır.
Parti kuracak kişinin yanında hareket edeceği kişiler de aynı derecede baskın ve çevrelerinde destek gören kişiler olmalıdır. Bu “liderin” yanında yer alacak kişiler “himmete muhtaç dede, kimlere himmet ede” esprisini yaptırtmamalıdır.
Şimdi tüm bunları düşünüp bir araya getirdiğimizde, gerek Ali Babacan için, gerek Ahmet Davutoğlu için gerekse Öztürk Yılmaz için, bu kıstasları bulmak oldukça zor gözüküyor.
Ali Babacan iyi bir ekonomistmiş. Evet doğru ama Ak Parti iktidarı öncesinde kim biliyor ve tanıyordu? Bakanlığı da ekonomi ağırlıklıydı ve politikacılıktan daha çok teknokrattı. Haliyle halkla bire bir ilişki içerisinde bir siyasetçi olmadı. Dolayısıyla belki siyasette Ak Parti muhalefeti içerisinde, milletvekili seviyesindeki politikada kendisine yer bulabilir ama halk arasında bir karşılık bulması o kadar kolay olmayacaktır. Tek avantajı, uluslararası sermaye arasında bir karşılığı bulunmaktadır.
Ahmet Davutoğlu da Ak Parti iktidarının aynen Ali Babacan gibi sahneye soktuğu bir isimdir. 2002-2009 arasında Başbakan Baş müşavirliği yapmış, büyükelçi atanmış bir akademisyendir. Ama bu süre içerisinde memleketi Konya’da bile çok tanınan, bilinen bir isim değildir. 1 Mayıs 2009 tarihinde Dış İşleri Bakanı olarak atandıktan sonra ancak haberimizin olduğu bir isimdir. Kıstasları bu isim için de koyduğumuzda çok isabetli bir particilik olmayacağı aslında aşikardır.
Dün Ankara’da Ardahan Bağımsız Milletvekili Büyükelçi Öztürk Yılmaz başkanlığında, merkezde kurulacak siyasi partinin oluşum çalışmaları da başlamıştır. Yukarıdaki kıstaslara göre değerlendirmeyi size bırakıyorum.
Son sözü söyleyeyim; kafa karıştırmaya gerek yok. Zaten olacak bir oluşum kendini ortada öyle bir gösterecektir ki reklama ihtiyaç bile duymayacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.