Parlamenter sistem nasıl güçlenir (II)
Dün olayların mevcutta nasıl olduğundan bahsetmiştim. Yani sanki başbakanın olduğu sistem "parlamenter sistem”, cumhurbaşkanının olduğu sistem “parlamenter sistem değil” gibi bir algı oluşmasın diye bunları ayrıntılı biçimde yazıyorum. Kısacası ikisi de aslında parlamenter sistemdir. Bizim gibi "gelişmekte olan” ülkelerde maalesef “demokrasi kültürü” tam oturmadığı için her türlü sistemde “kendimize nasıl yonttuğumuzla” ilişkili olarak sistemleri severiz veya sevmeyiz.
Şunu açık ve net belirteyim: Burada önemli olan sistemin adı değildir. Nasıl işlediğidir. Hani herkesin bildiği bir cümle vardır “Demokrasi en mükemmel rejim değil, mevcutlar içerisindeki en mükemmel rejimdir" diye. İşte biraz da sistemi nasıl işlettiğinizle ilgilidir sorunların çözümü. Mesela demokrasiyi sınıflı toplumlarda “egemen sınıfın hakimiyeti" olarak işletirseniz, demokrasiden gerekli verimi alamazsınız. Ama maalesef bizim ülkemizde de demokrasi sadece egemen sınıfların kullanacağı bir materyal haline gelmiştir.
Şöyle bir örnekle açıklamaya çalışayım: Mesela Cumhurbaşkanı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) çıkarabiliyor. Ancak aynı konuda TBMM, bir kanun çıkarırsa, bu KHK iptal oluyor. (Bu konuyu hukuki terimlerle de yazabilirdim ama iyi anlaşılsın diye böyle yazıyorum) Şu anda böyle bir durum olması ihtimali var mı? Tabii ki yok. Çünkü Cumhurbaşkanını destekleyen Cumhur İttifakı, yani Ak Parti, MHP ve BBP İttifakı 337 sandalyeye sahip. Diğer taraftan Millet İttifakı, HDP de dahil edilirse, buna karşılık 228 sandalyeye sahip. Hatta TBMM’deki Ak Parti, MHP ve BBP dışındaki tüm sandalyelerin sayısı zaten 247 oluyor.
Ancak bunun tersini düşünelim. Cumhurbaşkanı yine Cumhur İttifakı’nın adayı Recep Tayyip Erdoğan olsun, TBMM’de Cumhur İttifakı 247 sandalyeye, Millet İttifakı da 337 sandalyeye sahip olsun. O zaman durum değişecektir. Nasıl ki bugünkü durumda Cumhurbaşkanı tarafından, Cumhur İttifakı tarafından gelen her talep TBMM’de kabul ediliyorsa; bunun tam tersi olduğu zaman bu talepler demokratik şekilde uzlaşmaya açılmak zorunda kalacaktır. İşte o zaman sistemdeki işleyiş daha uzlaşmacı olmaz mı? O zaman hiç kimse “sistemin güçlendirilip güçlendirilmemesiyle alakadar olmaz.
Tabii ki TBMM’deki sandalye sayısının dışında bir de milletvekillerinin genel başkanlarına karşı değil halka karşı sorumlu oldukları bir sistemi düşünsenize. Mesela Konya’da 15 milletvekili var. Her bir parti seçim pusulasına aday olan 30 kişinin ismini yazsa ve bizler de vatandaş olarak bu 30 kişiden istediğimizi seçsek, seçilen milletvekili halkı mı mutlu etmek ister yoksa genel başkanını mı? Halka karşı sorumluluk hisseden milletvekillerinin oluşturacağı Meclis’te yapılan oylamalarda çıkacak oyu tahmin etmek bile zor olacaktır.
İşte, Devleti yönetenin adı cumhurbaşkanı mı olsun, başbakan mı olsun kavgalarına girmeden bir kanun değişikliğiyle yapılacak sistem değişikliği ve de neticesi...
Ama Partiler Kanunu’nu ve Seçim Kanunu’nu değiştirmeye acaba partiler yanaşır mı derseniz hiç umudum yok. Çünkü bu kanunlar değişirse “genel başkan sultası" sona erer ve inanıyorum ki şimdilerde Millet ve Cumhur ittifakları diye ayrışan siyaset öyle bir durumda bu kanunların değişmemesi için bir araya gelerek çok güzel bir uzlaşı örneği ortaya koyarlar.
Dostlukla kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.