Eğitimde maceraya gerek yok
Milli Eğitim Bakanı geçtiğimiz gün bir açıklama yaptı: “Eğitim süresini arttırmamız lazım. Biz geldiğimizde insanımızın eğitim süresi yaklaşık 5 yıldı şimdi 8 yıl ama ortalaması 12 yıl olması lazım. Zaten 12 yıl zorunlu eğitimi getirdik. Okul öncesi eğitimi de bir yıl alacağız. Dolayısıyla Türkiye'deki zorunlu eğitimi 13 yıla çıkacağız" dedi.
Görünen o ki; Milli Eğitim’de yeniden bir değişime gidilecek. Bu da zorunlu eğitimi 13 yıla çıkarmakla başlanacak. Umut edelim bundan sonraki süreçte eğitim sistemimizde yararlı değişiklikler olur da eğitim ve öğretimde başarılı bir süreç başlayabilir.
Eğitimdeki yanlışlıkları aslında AK Parti camiası da biliyor. Bir ara, bir AK Parti yöneticisiyle görüştüğümde “AK Parti’yi en başarısız bulduğunuz politika hangisi” diye sormuştum. Ve “eğitimi çözemedik” demişti. Gerçekten de AK Parti iktidar olduğu 2002 yılından bu yana birçok Milli Eğitim Bakanı değiştirmiş olmasına rağmen, eğitimde köklü bir reform yapıp, eğitimimizin ileriye gitmesini sağlayamamıştır.
Bence buradaki en büyük sorun meslek liseleri olmuş ve meslek liseleri sorunu “eleman” açısından hâlihazırda devam ede gelmektedir.
Aslında daha önceki sistemde, meslek liselerine giden öğrenci kendi branşında bir üniversiteye gitmek isterse aldığı ek puan vardı. Mesela meslek lisesinde maliye ile ilgili bir bölümde okuyan öğrenci, liseden sonra kendi okuduğu bölümle ilgili bir bölüm seçerse; mesela maliye, işletme, iktisat gibi, o zaman ek puan alıyordu. Ve normal lise mezunlarına göre çok daha kolay bir biçimde üniversiteye yerleşebiliyordu. Eğer öğrenci, üniversite okumayı tercih etmiyorsa lise sonunda teknisyen olarak değerlendiriliyordu.
Ancak eğitimde meslek lisesi sorununu sadece imam-hatip sorunu olarak algılayınca işte bu aşamalara gelindi. Yani İlk başta “imam hatip lisesi mezunlarının her istediği bölüme rahatça girmelerini halledersek, eğitim sorunu çözülür” gibi düşünenler, sonradan bunun böyle olmadığını gördüler.
Hepimiz bildiğimiz için tekrar tekrar yazmayacağım; sadece 2002’den bu yana oldukça fazla eğitimle oynandı ve eğitim sistemi “deneme yanılma tahtasına” döndü. Yani ilkokula başlayan bir çocuk öğretim sistemini, başladığı sistemde bitiremedi maalesef.
Aslında “Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok”. 1924 yılındaki tevhidi tedrisat kanunumuz bile şimdiki belirsiz eğitim sistemimizden çok daha iyi durumda.
Önümüzde, geçmişten gelen köy enstitüleri gibi, öğretmen okulları gibi örnek oluşturabilecek kurum ve kuruluşlar bulunmakta. Çocuğu 3 yaşında mı başlatalım, 5 yaşında mı başlatalım, yoksa7 mi olsun gibi tartışmalar zaman kaybedici tartışmalardır.
Bugün 40’lı, 50’li, 60’lı, 70’li yıllarda öğrenim hayatına başlamış kişilerle, bilhassa 1990’dan sonra okul hayatına başlamış kişiler arasında bilgi yönünden bir kıyas yaptığınızda aslında öğrenim sisteminin nasıl olması gerektiği ayan beyan ortadadır.
Devletin milli eğitim sistemi, saçma sapan, devşirme ideolojilere peşkeş çekilmemelidir. Milli eğitim, milli olduğu gibi, bilimsel de olmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.