Erhan Dargeçit

Erhan Dargeçit

Eğitim için de demokrasi şarttır

Eğitim için de demokrasi şarttır

Herkes bir cehaletten bahseder. Ardından da işi eğitime bağlar. Hani bir de reklam filmi çevirmişlerdi “eğitim şart” diye, böyle sohbetlerde cehaletten bahsedip, eğitime gelenin son vardığı nokta hep “eğitim şart” olmaktadır.

Ben bu yaşıma kadar hiç kimsenin “ben cahilim” dediğini duymadım. Ama herkes bir başkasını veya başkalarını “cahil” olarak işaret eder. Yani kısacası bu ülkede “herkes herkesi cahillikle suçlar ancak hiç kimse cahil değildir”. Komik bir karmaşadır bu aslında.

Türkiye Cumhuriyeti 1923 devrimi ile kurulmuştur. Yani 1923, Osmanlı Hanedanlığı ve Türkiye Cumhuriyeti açısından bir dönüm noktasıdır. Osmanlı Hanedanlığı’nda halk 632 sene bir padişah emrinde ve egemenliğinde yaşamış, eğitim ile sosyal devlet anlayışı bakımından çok geri kalmış durumda iken bir devrim yapılmış ve halka “sen de yönetimde söz sahibisin” denilmiş.

Padişah İngilizlerle ülkeyi terk etmiş ve devrim yapılmış. Padişahlıktan Cumhuriyet’e geçilmiş. Halka artık demokrasi geldi denilmiş. Ama halk demokrasiyi anlamamış ki. Halkın büyük çoğunluğu demokrasinin anlamını bile bilmezken “demokrat” olmuşlar.

Çin’e bu nasıl oldu derseniz söyleyeyim: 1949’da Çin Devrimi yapılmış. Ve de 1966 ile 1976 yılları arasında 10 yıl boyunca Çin Kültür Devrimi yapılmıştır. Yani “demokrasi kültürü” eksik olan bir demokrasi, çok da örnek alınabilecek bir demokrasi değildir. İşte Türkiye Cumhuriyeti’ndeki en büyük sorun, demokrasi kültürüne sahip olamamamızdır.

Demokrasi kültürünü bir örnekle anlatayım. Mesela; Osmanlı’nın son döneminde okuma yazma oranı resmi verilere göre çok düşüktü. Türkçe’nin tarihsel akışını ve diğer dillerle olan bağlarını çözümlemek açısından önemli bir eser olma özelliğine sahip olan “Osmanlıcadan Türkçeye Okuryazarlığımız” kitabında tarihçi, gazeteci ve yazar aynı zamanda Konyalı hemşerimiz olan Orhan Koloğlu konuyla ilgili veriler sunuyor. Koloğlu’nun verdiği bilgiye göre, Osmanlı döneminde okuryazarlık devlet adamlarının abartmasıyla yüzde 10’dur. Bunun yüzde 4 kadarını da devlet hizmetindeki, o zaman ‘millet-i sadıka’ diye nitelenen Rum ve Ermenilerle daha az sayıdaki Arnavut ve Araplar oluşturmaktadır. Birinci Dünya Savaşı’na bu Müslüman kesimden mahrum girildiği gibi, yenilginin ardından millet-i sadıkacılardan kimsenin kalmadığını belirten Koloğlu, cephelerde Türk okuryazarlarının birçoğunun hayatlarını kaybetmeleri sonucunda, Mütareke dönemine (1918 sonu-1922) çok düşük bir düzeyde okuryazar yüzdesiyle girildiğini belirtmektedir. Bu oranı yüzde 4 sayanlar olduğu gibi yüzde 2 kabul edenler vardır.

Cumhuriyet kurulduğunda, vatandaşların okuma yazma bilme oranı yüzde 2 veya yüzde 4 ile sınırlıydı. Bu durum o dönemin kaynaklarına göre ortaya çıkarılmaktadır. Halihazırda sanki harf devrimi yapılınca ülke büyük bir cehalete kapılmış gibi “okuma yazma oranı sıfıra indi” demek, eğer art niyetli değilse, tam bir demokrasi kültürü eksikliğinin sonucudur.

Aslında bugün toplumda tartıştığımız konuların çoğu demokrasi kültürü eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Demokrasi kültürü eksikliğinin de partisi falan yoktur. Yani “bu demokrasi kültürü falanca partide gelişmiştir de, filanca partide yoktur” gibi bir söylem de çok saçma ve doğru olmayan bir söylemdir. Mesela partilerde aday belirlemek için önseçim yapmak demokrasi gibi gözükebilir ama bu seçimde oy kullananlar demokrasi kültürüne sahip çıkamıyorlarsa o zaman sonucun çok da istenildiği ve adaletli olduğu konusu tartışmalı olacaktır. Yani bu konuda çok abartılı olacak ama bir örnek vereyim. Mesela a partili bir kişi hiç alakası olmayan b partisinden bir yere aday olmak istiyor. Ve b partili delegelerle arasını iyi tutup, bir şekilde kendini seçtirtiyor. Asıl b partili olan adaysa seçilemiyor. Buna demokratik bir sonuç demek çok da mümkün değildir. İşte ona denilebilecek en iyi şey “demokrasi kültürü eksik delegelerin seçtiği aday” benzetmesi olabilir.

“Demokrasi, sınıflı toplumlarda, egemen olan sınıfın iktidar olma aracıdır.” Tarifi çok beğendiğim bir tariftir. Ama demokrasi kültürünün hakim olduğu toplumlarda hiçbir zaman yukarıdaki gibi sonuçlar çıkmaz. İşte o toplumlarda cahil bulmak zordur. Cehalet bir ölçü aracı olmaz. İşte ondan sonra eğitim bir anlam kazanır. Aksi halde kim eğitim bakanı olursa olsun bir öncekinin yaptıklarının yanlış olduğunu nitelemekle zaman geçirir.

Dostlukla kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Erhan Dargeçit Arşivi