Diktatöre bu soru sorulmaz
Son dönemde siyasette bir “diktatör”, “faşist diktatör” lafları dolaşıp duruyor. AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan için, CHP’lilerin kullandığı bir kelime olarak görüyoruz bunu. Ben biliyorum ve eminim ki, CHP’lilerle görüşülse bunu söylemeleri için kendilerini haklı çıkarmaya çalışacak onlarca argüman sayacaklardır. Aynı zamanda şunu da biliyorum ki AK Partililerle konuştuğumuzda da bunun tersini savunacak onlarca argüman ortaya koyacaklardır.
Şu bilinmelidir ki, tarihte de her zaman bu tabirler, yöneticiler için kullanılmıştır. Hatta Atatürk için bile bu tabir kullanılmıştır.
Bakın bu olayı Atatürk’ün yakın arkadaşlarından Kılıç Ali anılarında nasıl anlatmış: “Birinci Tarih Kongresi 1930 yılında Ankara Halkevi'nde toplanmıştı. Mevsim yaz ve okullar tatil olduğu için üniversite profesörleri, lise ve ortaokul hocaları da kongreye davet edilmişlerdi. Kongre bir hafta sürmüştü. Kongre üyeleri yepyeni tezler, fikirler ve tespitlere dayanarak ortaya çıkmışlar, birçok kitap ve kaynak meydana koymuşlardı. Kongrede Avram Galanti, Samih Rifat, Reşit Galip, Zeki Velidi Togan ve Sadri Maksudi Arsal arasında uzun tartışmalar olmuş, bu tartışmalardan birçok gerçek ortaya çıkmıştı. Kongrenin sonunda üyelere Marmara Köşkü'nde bir çay verildi. Samimi bir havada geçen ve ayaküstü sohbetlerle sürüp giden çayda Atatürk'ün çevresini sarmış olan hocalar, gelişigüzel sorularla O'nu adeta baskı altına almışlardı. Öğretmenlerden biri Atatürk'e soruyordu: "Paşam, birçok Avrupalı yazar eserlerinde sizin diktatör olduğunuzu yazıyor. Buna ne buyurursunuz?" Atatürk gayet soğukkanlılıkla ve gülerek cevap veriyordu: "Ben diktatör değilim ve heveslisi de olmadım. Benim diktatör olmadığıma şuradan hüküm veriniz: Ben diktatör olsaydım, siz bu soruyu sorabilir miydiniz?"
İşte ülkemizin kurtarıcısı, cumhuriyetimizin kurucusu, Türk Milleti’nin önderi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk bile “diktatör” ithamlarıyla karşılaşmıştır. Cevabı da bence kısa ve özdür.
Ama artık geldiğimiz bu seviyede ve konjonktürde siyasetçilerin birbirlerini “diktatör” olarak, suçlamaları kullanılır bir politika şekli değildir.
Bence CHP’liler, seçimlerin de yaklaştığı şu dönemlerde kendilerine yeni politik söylemler bulmalıdır. Mesela ekonomik anlamda tüm vatandaşların zorluklar içerisinde olduğu bir dönemden geçmekteyiz. Bu konuda CHP ne önerebilir, bunu inanıyorum tüm halk duymak ister.
Ama bugün toplumun çoğunun oyunu almış ve oydan fazlasının da desteklediği bir lidere “faşist ve diktatör” diye suçlamaya çalışmak ancak abesle iştigal olacaktır.
Şimdi bunu okuyanların bir kısmı hemen “yalakalıktan” dem vuracaklardır ancak toplumun çoğunluğunun bir “lider” olarak kabul ettiği birisini “faşist ve diktatör” olarak suçlamak, o toplumun seçimlerinin yanlış olduğunu da anlatmaz mı? Ve o zaman da o toplumdan, o partinin destek almasını bekleyebilir misin?
Artık CHP “mahalle kavgasını” bırakmalı ve Ana Muhalefet görevine dönmeli. Bu muhalefeti de halk için yapmayı kendine düstur edinmelidir.
“AK Parti oy kaybetsin de, biz iktidar olalım” politikasını bırakıp; “Biz AK Parti’den fazla oy alalım ve iktidar olalım” politikasına dönmelidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.