Erhan Dargeçit

Erhan Dargeçit

CHP’liler önce CHP’ye sahip çıksın

CHP’liler önce CHP’ye sahip çıksın

Bugün sadece CHP’den bahsetmek istiyorum. Ama öyle Kuvayi Milliye’den başlayarak tarih dersi vererek değil. Bunu zaten herkes artık biliyor. Ben, 1992’de tekrar kurulduktan sonra yakın tarih olan gelişmelere hep birlikte bir bakalım istiyorum. En azından CHP’liler de CHP’nin bu aşamaya nasıl geldiği konusunda fikir sahibi olsunlar.

Öncelikle bilindiği üzere 1987 yılında siyasi yasaklıların yasakları referandumla kalkmıştı. Ve ondan sonra eski partilerin tekrar kurulmaları gündeme gelmişti. Adalet Partisi yerine DYP hizmet ediyordu. CHP yerine SHP; MHP yerine MÇP hizmetlerini sürdürüyordu. Ve 19 Haziran 1992 tarihinde eski partilerin yeniden açılabilmesini engelleyen yasa kaldırılınca eski partilerin tekrar açılması gündeme geldi.

CHP’nin tekrar açılması için 1979 yılında yaptığı son kongre delegelerinin toplanması gerekiyordu ve bu çalışmalar yapılmaya başlanıldı. Sonunda 9 Eylül 1992’de yapılan ve Erol Tuncer ile Deniz Baykal’ın genel başkanlık için yarıştığı Kurultay’la CHP açılmış oldu. Genel Başkanlığı da Deniz Baykal kazandı.

Bu aşamayı 4 satırda yazınca çok basitmiş gibi geliyor ama inanın hiç basit ve kolay olmadı. Çünkü ortada SHP ve DSP diye CHP’den türemiş iki parti vardı. İlk etapta CHP açılırken düşünce; bu iki parti de CHP’ye katılır ve güçlerini birleştirirdi. Ancak SHP Genel Başkanı Erdal İnönü “birleşme SHP’de olsun” diyordu. DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit ise birleşmeye hiç yanaşmıyordu.

Bu şartlarda CHP açıldı. İktidarda DYP’nin ortağı olan SHP bir tarafta, CHP’yle kesinlikle birleşmek istemeyen bir “eski CHP Genel Başkanına” sahip DSP diğer tarafta. Her ne kadar adınız CHP de olsa, Atatürk’ün kurduğu parti de olsa, iktidar nimetleri SHP’yi CHP’ye katılmaktan alıkoyuyor. Ecevit’in CHP’lilere kızgınlığı da DSP’yi beraber hareket etmekten alıkoyuyordu.

Ve bu şartlar altında 1994 yerel seçimlerine giren CHP sadece yüzde 4,5 civarında bir oy alabilmişti. SHP yüzde 14 civarında, DSP ise yüzde 9 civarında oy alabilmişti.

Bu partiler birleşmezse başarı olamayacağını savunanların da çoğalmasıyla aynı zamanda 1993’te Erdal İnönü’nün SHP Genel Başkanlığını bırakarak Murat Karayalçın’ın genel başkan olmasıyla, birleşme sesleri daha fazla yükselmeye başladı.

Ve Şubat 1995’te yapılan Kurultay’da SHP’nin kendisini feshederek CHP’ye katılımı sağlandı. Bu arada 9 Eylül’de yapılacak Kurultay’a kadar genel başkanlığı 6 ay Hikmet Çetin yürüttü. Eylül 1995’te yapılan Kurultayda Deniz Baykal tekrar genel başkanlığa getirildi. 1995 genel seçimlerinde CHP oy oranı yüzde 10,5’u geçti.

1999’da beraber yapılan genel ve yerel seçimlerde konjonktürel bir DSP galibiyeti gözükse de CHP yüzde 8,71’le baraj altında kaldı. Yerel seçimlerdeki oyu yüzde 11’i geçmiş olsa da CHP TBMM’de yoktu. 2002’de yapılan erken seçimlerde CHP bu sefer yüzde 19,4 oy alarak 2. partiliğe yükseldi. 2002 seçimlerinde CHP ve Ak Parti dışındaki tüm partilere güvensizliğini belirten seçmen, sadece CHP ve Ak Parti’yi TBMM’de görmek istemişti.

Ondan sonraki süreçlerde de CHP Türkiye’de demokrasinin adresi oldu. Ancak CHP Genel Başkanı olduğu müddetçe CHP’yi ele alamayacaklarını anlayan bazı güçler 2005’te CHP Kurultayında söz sahibi olmak istemişlerdir. Ancak bu oyunlar her zaman bozulmuştur. Ta ki bu saldırılar belden aşağıya inene kadar sürmüştür. FETÖ’yü kullanan, Türkiye’deki cemaat ve tarikatları kullanan aynı güçler kurdukları aşağılık komployla CHP genel başkanlığına istedikleri ismi getirmişlerdir.

Burada ilginç bir konuya değinmem gerekiyor. 2009 yerel seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan Kemal Kılıçdaroğlu seçimde kendisine oy kullanamamıştı. Çünkü seçmen kütüğünü incelemeyi unutmuştu. Aynı şekilde genel başkan olduktan 4 ay sonra yapılan Anayasa Referandumunda yine seçmen kütüğünün incelenmemesi nedeniyle oy kullanamamıştı.

Ve şimdi gelinen aşamada CHP, genel başkan Özgür Özel’in memleketi Manisa’nın Saruhanlı ilçesinde evrakları zamanında teslim etmedikleri için seçime giremiyor. Bu ne tesadüf ki genel başkanlık koltuğunda oturup da liderlikleri tartışılan iki genel başkanın da ortak özelliği seçime katılamamak olsun.

Ama gerçekelri artık görmek gerekir:

1992’de Türk solcusu-Atatürkçü bir CHP vardı. Şimdi sosyal demokrat ve Atatürkçülüğü unutmuş bir CHP var.

1992’de 3 ayrı parti olmasına rağmen tek vücut olmuş bir CHP vardı. Şimdi parti açık bir biçimde Kılıçdaroğlu’nun, Özgür Özel’in, İmamoğlu’nun, Mansur Yavaş’ın yandaşları diye ayrışmış durumda.

1992’de tek lider etrafında toplanmış bir CHP’li kitle varken şimdi kendine göre lider belirleyen CHP kitlesi var.

Daha evvel iktidarın yolsuzluklarıyla ilgilenen bir CHP varken şimdi kendi “yolsuzluklarını” kamuoyu önünde tartışan bir CHP var.

Önceden iktidarda bile adam kayırmacılık yapmayan bir CHP varken şimdi birbirlerine yakınlığı dolayısıyla listelere yazılan ve görevlendirilen bir CHP var.

1992’de parti menfaatlerini önce tutan CHP’liler varken, şimdi kendi menfaatleri peşinde koşan CHP’liler var.

Bu listeyi sayfalarca çoğaltabilirim. Ama şunu anlatmak istiyorum. CHP 1992’den bu yana hiç kolay gelmedi. 2010’a kadar CHP’yi kimse yönünden çeviremedi. 1 Mart tezkeresinin geçmemesi o CHP misyonunun ürünüydü.

2010’a kadar CHP’yi CHP’lilerden başka kimse yönetemedi. 2010’dan itibaren maalesef yönünü Türkiye dışına çeviren CHP’de tüm şartlar değişti. CHP’liler dışlandı yeni bir CHP yaratılmaya girişildi. Ve CHP’liler uyanmadıkları takdirde elde ne CHP ne ülke kalacak haberiniz olsun.

Dostlukla kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Erhan Dargeçit Arşivi