Arif AYTÜRK

Arif AYTÜRK

5510 sayılı kanuna göre "işyeri" kavramı ve sgk'nın haksız uyguladığı idari para cezaları

5510 sayılı kanuna göre "işyeri" kavramı ve sgk'nın haksız uyguladığı idari para cezaları

Son günlerde, SGK'nun, işyerinin tescili,devri vb. nedenlerle verilmesi gereken bildirgelerin süresinde verilmediği gerekçesi ile idari para cezası (İPC) uyguladığına tanık olmaktayız. Bu konuda Kurum üniteleri arasında yeknesak bir uygulamanın olmadığını görmekteyiz.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, bildirgelerin süresinde verilmediği gerekçesi ile İPC uygulanabilmesi için evvelemirde 5510 sayılı Kanun'a göre  bir işyerinin olması ve bu işyeri ile ilgili verilmesi gereken bildirgelerinin yasal süresinde verilmemiş olması gerekmektedir.

"İşyeri" kavramı için farklı yasal düzenlemelerde farklı tanımlar bulunmaktadır.Örneğin 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 156 ncı maddesine göre, mağaza, yazıhane, idarehane, muayenehane, imalathane, şube,depo, otel, kahvehane,eğlence ve spor yerleri, tarla, bağ, bahçe, çiftlik, hayvancılık tesisleri, dalyan ve voli mahalleri, madenler, taş ocakları, inşaat şantiyeleri, vapur büfeleri gibi ticari, sınaî veya mesleki bir faaliyetin icrasına tahsis edilen veya bu faaliyetlerde kullanılan yerler işyeri sayılmaktadır.

 

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun'unun işyeri tanımlaması ise tamamen farklıdır. Kanun'un 11 inci maddesine göre işyeri; sigortalı sayılanların maddi olan ve olmayan unsurlar ile birlikte iş yaptıkları yerlerdir. İş yerinde üretilen mal veya verilen hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen iş yerine bağlı yerler, dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden veya meslek eğitimi yerleri, avlu ve büro gibi diğer eklentiler ile araçlar da iş yerinden sayılır.

Görüldüğü gibi, 213 sayılı Kanun ile 5510 sayılı Kanun'a göre işyeri tanımı farklıdır. 5510 sayılı Kanun'a göre sigortalı sayılanların iş yaptıkları yerler işyeri sayıldığından, ortada sigortalı yoksa işyeri de yoktur.Buna göre örneğin, bir kişi bir kuruyemiş satış dükkanı açıp kendisi dışında kimseyi çalıştırmasa  213 sayılı Kanun'a göre ortada bir işyeri olduğundan, işyerinin vergi dairesinde tescili zorunlu iken, bu dükkanda işçi(sigortalı) çalıştırmadığı sürece 5510'a göre ortada bir işyeri bulunmadığından, SGK'ya yapılacak bir bildirim de söz konusu olmayacaktır.

5510 sayılı Kanun'un 11 nci maddesi ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği'nin 27 ve 33. maddelerinde; işyeri bildirgesinin en geç sigortalı çalıştırmaya başlanıldığı tarihte,  sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devredilmesi veya intikal etmesi halinde, işyerinin nakledildiği, yeni işverenin işi veya işyerini devraldığı tarihi takip eden on gün içinde, işyerinin miras yoluyla intikali halinde ise mirasçıları, ölüm tarihinden itibaren en geç üç ay içinde, işyeri bildirgesini Kuruma vermekle yükümlü olduğu belirtilmektedir.Aksine davranış aynı Kanun'un 102 nci maddesine göre İPC'sını gerektirmektedir.

Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği'nin 34/3. maddesinde ise;" Özel nitelikteki inşaat işyerleri ile ihale konusu işyerleri hariç olmak üzere, kapanma, terk veya tasfiye olmadığı hâlde, işyerinde en az iki yıl süre ile sigortalı çalıştırılmadığı, işverenler tarafından bildirilen veya Kurumca tespit edilen işyeri dosyaları, sigortalı çalıştırılmaya son verilen tarih itibarıyla ünitece Kanun kapsamından çıkarılır."  düzenlemesi yer almaktadır.

Uygulamada işverenler, her ay aylık hizmet ve prim belgesi düzenlemek suretiyle işyerinde çalışan sigortalıların prim gün sayıları ile prime esas kazanç tutarlarını SGK'na bildirmekte, işyerinde sigortalı çalıştırılmaması halinde  yine bu durumu Kurum'a yazılı olarak bildirmektedirler.Böyle bir bildirim yapılmasa dahi iki yıl süre ile hiç sigortalı bildirilmemesi halinde Kurum SSİY'nin 34/3 maddesi gereğince  işyerini, en son sigortalı bildirimin yapıldığı tarih itibariyle Kanun kapsamından çıkarmak durumundadır.

Öte yandan, 5510 sayılı Kanun'un 12 maddesinde işveren ve işveren vekilinin de tanımı yapılmış olup, 12/1 maddesinde işveren, "4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentlerine göre sigortalı sayılan kişileri çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar işverendir."  Şeklinde tanımlanmıştır.

İşyeri ve işveren'e ilişkin Yasal tanımlamalar dikkate alındığında,bir yerde çalışan sigortalı yoksa, 5510 sayılı Kanun anlamında, ne işyeri nede işverenden söz etmek mümkün olmayacaktır.

Ne var ki Kurum, son günlerde sigortalı çalıştırmayacağını bildiren ve aylardır da sigortalı çalıştırmadığı işyerini başka bir kişiye devir ettiğinde, devir alan işyeri işverenine, devir tarihinden itibaren on gün içinde devir bildirgesi verilmediği gerekçesi ile İPC uyguladığı görülmektedir.

Bu uygulama haksız ve dayanaksız bir uygulamadır. Zira ortada 213 sayılı Kanuna göre bir işyeri mevcut ise de, 5510  sayılı Kanun'un kapsamına girecek nitelikte bir işyeri ve işveren bulunmamakta, işyerinin aktif ve pasifini devir alan yeni kişi, devraldığı işyerinde çalışan herhangi bir sigortalıyı devir almadığından, böyle bir devir ile kendisine 5510 anlamında  işveren tanımlaması yapılamayacağından, 5510 kapsamında  bir işyerini devir almadığından verilecek bir devir bildirgesi de bulunmamaktadır.Bu nedenle Kanun kapsamında sayılmayan, yok hükmünde olan bir işyeri için İPC da uygulanması mümkün değildir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arif AYTÜRK Arşivi
SON YAZILAR