Toprak gayretlerin aynasıdır
Toprağa yaklaşmalı, tanımalı, anlamalı ve hissetmeliyiz.
Toprak hissedilince inanın bereketini bir başka gösterir
Toprak, emektarları görünce elinden ne geliyorsa mutlakâ yapar.
Toprak kendisi ile samîmi ilişki kuranlara, adâletini ve merhametini en güzel şekil de gösterir.
Toprak âdeme özünden vermiştir, insan da özündeki o yüce makâma Allâh'ın nurunu buyur etmiş, aynı zaman da gönlüne de sultân eylemiştir.
Toprak ve ruh, gece ve gündüz gibi birbirlerini tamamlayandır.
Toprak ve ruh, yokluk ve varlık gibi hem yokluğu hem de varlığı temsil etmektedir.
Toprak ve ruh, hem madde gibi hem de mânâ gibi, hem dokunulanı hem de dokunulamayanı temsil etmektedir.
Toprak ve ruh, hem sanal aşkın hem de hakîki aşkın en güzel şekilde yaşandığı yerdir.
Toprak ve ruh üzerinde, uzun uzun düşünmeli tefekkür etmeli, tefekkür bahçesinin kandilleriyle de yolumuzu aydınlatmalıyız.
Toprak yeryüzündeki en büyük hizmetkardır tabiki bakabilene ve görebilene.
Bu büyük hizmetkârı göremiyorsak eğer, o vakit bakışlarımızı bir bir irdelemeliyiz.
Ey cân, şu sanal olan dünyâmız da bâkıp ta göremeyen çôk insanlar vâr, kimi insanlar göremediğinin farkına varmış, daha sonra da gerekli sebebleri işlemiş ve görebilmenin yollarını da aramıştır.
Tabiki görememenin farklı farklı sebebleri olmuş olabilir, başvurduğumuz göz doktorunun tetkikleri neticesinde, ortaya çıkan sonuca göre, hastalığımızı teşhis etmiş olacağız.
Peki teşhis yeterlimi kendi başına ? Ortaya çıkan hastalığımızın pîri doktoru konumundaki şahıslar, bu konu da bize hangi tavsiyeler de bulunuyor, hangi metodu uygulamamızı istiyor, mutlakâ bu konu da doktorlarımızı çôk iyi dinlemeli ve anlamalıyız.
Görmemiz genellikle doktorun tavsiyelerine bağlıdır, tavsiyeleri zamanin da ve zemînin de uygulamaz isek, Allâh muhafaza bakar körlerden olur, hattâ gözü olupta göremeyenlerden bile olabiliriz.
Bir de hakîki körlük vâr, o körlük ise ruhlarla alakalıdır.
"Andolsun ki, cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık. Onların kalbleri vardır, fakat onunla gerçeği anlamazlar. Gözleri vardır, fakat onlarla görmezler. Kulakları vardır, fakat onlarla işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibidirler. Hatta daha da aşağıdırlar. Bunlar da gafillerin ta kendileridir." (7/A'râf, 179)
Yüce Allâh'ımız. mucize eseri olan Kurân'ı Kerim de, yarattığı kullara rahmet etmekte ve şefkat göstermektedir.
Yüce Allâh Biz kullarına, sizler de onlardan olmayın, tercihlerinizi tek tek gözden geçirin demekte.
Sâhi bizler emrolunduğumuz gibi dostdoğrumuyuz, belki de emrolunduğumuz gibi dost doğru olamadığımız için gözlerimiz görmüyor, kulaklarımız duymuyor, kalplerimiz hakîkati müşâhede edemiyor ve dile getirmiyordur.
Kardeşlerim o vakit önce Allâh'ın emirlerini, yânî helallerini ve haramlarını, yeşil hatları ve kırmızı hatları çôk iyi kavrayalım.
Bilinmeyen kurallar, çiğnenmeye, yıkılmaya ve paramparça edilmeye çôk müsâiddir.
Bu kuralları öğrenmenin en iyi yolu ise, Allâh'ın görevlendirdiği elçilerine peygamberlerine yaklaşmakla olur.
Onlara samîmi şelekil de yaklaşanlar ise mutlakâ muhâtap olunacaklardır.
Biz inananların, biz müslümanların Peygamberi ise Hazreti Muhammed Mustafâdır, Îlâhi kitabımız ise Kerîm olan Kur'ân-ı Azîmuşşandır.
Kur'ân-ı Kerîm toprak gibidir, kim Kurân-ı kerime ihlas ile ve önyargısız şekilde yaklaşır ve süâl eder,
Kim hakkı ve hakîkati anlamak için yaklaşır ise
Kim özündeki özü anlamak ve kendi hakîkatine varmak için yaklaşır ise.
İnanın Kur'ânın bereketine muhatap olacak, Kurânın şifâsıyla bütün hastalıklarına da devâ bulacaktır.
Toprak gayretlerin aynasıdır, Kur'an-ı Kerîm de îmânlıların ve ihlaslıların şâhidi ve tercümânıdır.
Toprak gayretler ister, emekler ister, doğru ve sağlam tohumlar ister,
Kurân da samimi ihlaslar, hakîki îmanlar, doğru tercihler, doğru fiiller, doğru ibâdetler ister.
Kim ki Toprağın istediklerine, kim ki Kurân-ı Kerimin istediklerine kulak verdi, gönül verdi, gayret verdi ise.
İnanın o kullar daha bu dünyada kazananlardan ve bereketlenenlerden oldu. Kim ki ruhunu ve bedenini Kur'ân-ı Azîmuşan la dengeledi,
Kim ki Peygamberin haliyle hallendi, yânî hayatını onun gibi yaşadı, efendimiz Muhammed Mustafâ'yı, yaşantısıyla, hâliyle sözüyle bugünlere taşıdı.
İnanın böyle kullar, Hazreti Muhammed'in övünç duyduğu ümmetlerinden oldu ve bugünkü zâmanımızı da şereflendirdi.
Ruhumuz elbet Allâh'ın ruhundan ve nûrundandır.
Allâh'ın ruhundan olan ruhu, hangi değer yargısıyla tartalım. O ruh görünmeyen ama bizi biz eden, bizi vâr eden, bize nefes sağlayandır.
O ruh görünenler ile tartılamaz, o ruh ancak görünmeyeler ile tartılabilinir.
O ruh hakîkattır, şu geçici âlemin terâzileri ise sanal hükmündedir, sanalların hakîkati tartma gücü ise aslâ yoktur.
Lâkin şu geçici âlem de, hakîki olan ruhumuzla, özümüzdeki öze yakışır şekilde fiiler, gayretler, ibâdetler, zikirler, tövbeler ve istiğfarlar yapar isek inanıyoruz ki ilâhi makam da değer bulacağız.
Şu âyet ise bu yoldaki kandilimizdir.
"Misgâle zerraten hayray yerah, misgâle zerraten şerray yerah." Zerra kadar hayrın da, zerre kadar şerrin de hesabını mutlakâ yapacağız." Ayetine inanıyoruz ve îman ediyoruz ki yaptığımız hoş ve sâlih tercihler, hakkın katında yeşerecek ve değer bulacak.
Kardeşlerim bu yoldaki değerlerimiz elbet bizi hak katında resmeder.
Ey kardeşlerim ne olur şunu çôk iyi bilelim ve hissedelim.
Allâh'ımızın kuluna verdiği irâde yetisi çôk büyük bir nîmettir, kim bu nîmeti iblisinin vesveselerine kurban etti ise vây o insanın haline, vây o insanın dünyasına ve âhiretine.
Ey kendini arayan ademoğlu, irâdene sâhip olur ve doğru yoldan ayrılmaz isen, Vallâhi sen seni bulur, sen sendeki ile mesâfeleri kapatır aynı Mevlânâ Celâleddin Rûmî gibi aradığına kavuşursun.
Belki sen de ölüm gününe şebû ârûz dersin, Ölüm gününü bayram ilan eder ve sevgili Rabbime kavuşma günü diye tarihe not düşersin.
Anadoluda Bugün, toprağın altın da yatan nice sessiz kitaplar vâr, inanın bu kitaplarda çôk ibretler vâr. Lütfen bu kitapları okumak için çôkca kabirleri ziyâret edelim.
Anadoluda Bugün bizler vâr isek eğer, yerin altında yatan aslanlar, yerin altında yatan sâlih ve sâlihalar sâyesindedir.
Lütfen bugünün aslanlarını, bugünün önderlerini, bu günün hizmetkarlarını desteklemeyi de unutmayalım.
Yârın ki nesillerimize övünç kaynağı olan liderlerimizin hakkını da mutlakâ vermeli diye düşüncelerimizi dile getiririz.
Bu duygularla siz Anadoluda Bugün Gazetesi'nin okurlarını ve yayın ekibini Paris'ten Selamlıyoruz efendim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.