Yolcu Aziz Kaya

Yolcu Aziz Kaya

Paris'ten Konya'ya Havva Annemizin Eva De Mitray Meyerovıtch'in Defîn İntikâli

Paris'ten Konya'ya Havva Annemizin Eva De Mitray Meyerovıtch'in Defîn İntikâli

2004 yılında Paris’in 75010. cu mahallesinde Mevlânâ Kitabevini açma hayallerimizi çok şükür eşim Canan hanımla beraber gerçekleştirdik elhamdülillâh.

O yıllarda Mevlana Kitabevini açar açmaz bir gönül köşesi oluşturmuş, o köşeye semâveri de koymayı da ihmal etmemiştik.

İlk yıllarımız da gönül köşemiz dört kişilik hoş bir gönül köşeydi, vakti olanı bu köşeye buyur eder çaylarımızı ikram eder, sohbet atmosferinin önü bu sebeplerle açılır, bir taraftan çaylar yudumlanır, bir taraftan da gönül dağarcığımızdakileri paylaşırdık.

Nice gönüller de bu vesileyle de ruhlarını hafifletirken, bir taraftan da bilgi ve kültür sofrasından, nâsibimiz ve istidâdımız kadar rızıklanmaya gayret ediyorduk.

Kitabevimizin müdâvimlerinden biri hâline gelen, Konyalı bir genç kızımız olan Yıldız Ay, hakîkaten ruhu zârif ve nârin bir insandı, hakîkaten Yıldız Ay genellikle arkadaş ve dost çevresine olumlu enerjiler saçan bir arkadaş, bir dost, bir kardeş, bir cân, bir cânândı.

O arkadaş çevresini Mevlana Kitabevi’nde toplar ve farklı farklı aktiviteler yapardı.

O aktivitelerden biri de Mevlana Kitabevi’ne gelen arkadaşlar ve dostlarla iftar sofraları yapabilmekti.

Evet evet Yıldız Hanimefendi’nin ateşlemisi ile başlayan iftarlar, çok bereketlenmiş ve en sonunda kitabevinin içerisine masalar kurulmuş, tam tamına 65 kişiyle Paris'in kalbinde Mevlana Kitabevi’nin içerisinde 65 kişiyle iftar sofraları açar olmuştuk.

Hattâ vakti olanlar, sosyal medyadan Mevlana Kitabevi Paris iftar programı diye arayabilir ve bu atmosferi seyredebilir bir nebze de olsa hissedebilir.

Yıldız Ay Hanımefendi yine bir gün Mevlana Kitabevi’ne gelmiş, bizleri selamlamış, izin isteyerek sohbet köşesine geçmişti.

Biz de müsâit olunca, kendilerinin yanına oturmadan önce çayları doldurup ikram etmiştik. Çaylar yudumlanırken Yıldız Hanım’ın cemâlindeki hüznü fark edebiliyordum. Sohbet köşesinin enerjisi, çay ferahlığının verdiği dinginlik ile dayanamayıp kendilerine sordum, Yıldızımız bu gün çôk hüzünlüsün, sebebi hikmeti ne ola acabâ dedik.

Yıldız da Eva De Vitray Meyerovitch'in Havva Hanım’ın kabrini ziyâret ettiğini, lâkin ziyâret öncesi çok zorlandığını söyledi.

Biz de kendilerine sorduk neden zorlandıniz diye ? Tabi ki Yıldız bize Aziz Abi kabrinin başında hiç bir belirti veyâ mezar taşı yok.

Her seferinde kabristan görevlilerine sormak zorunda kalıyorum dedi.

Keşke kendi aramızda bir para toplayabilsek ve kabir taşını yaptırabilsek dedi.

Yıldız hakikaten o mezar taşını kafasına koymuş ve yaptırabilmenin yollarını arıyordu. Aradan hayli bir vakit geçti, Zamanlardan bir zaman, demlerden bir dem, Konya Selçuk Üniversitesinden, Fransız Dili Dekan Yardımcısı Prof. Doktor Abdullah Öztürk o gün Mevlana Kitabevi’ne geldi

Biz zâtı şâhâneleriyle ile zâten daha önceden de tanışıyorduk.

Selçuk Üniversitesinden gelen Abdullah hocamızı, gönül köşemize buyur edip, çaylarını ikram ettim, daha sonra da hoş sobbetler etmeye başladık.

Bu hoş sohbetler arasında, Abdullah hocamız dedi ki yâ azîzim bir bilgiye ihtiyacımız vâr dedi. Buyrun hocam nasıl bir bilgi dedim, Konya Büyükşehir Belediyesi Mevlana aşığı Havvâ Hanım’ın vasiyetini gecikmeli de olsa gerçekleştirmek istiyor dedi.

Dedim ki nasıl bir vasiyet hocam bu vasiyet, tabi ki azîzim cevaplayayım. Havva Hanım Fransa’da kendini yabancı, Türkiye'de ve Konya'da ise kendi evinde gibi hissediyordu.

Havva Hanım Mevlana Celalettin Rûmîyi ve mesnevi şerifi daha iyi anlayabilmek için 3 yıl Farsca eğitimi almış, daha sonra da Farsçadan Mesnevi’yi Fransızcaya tercüme etmiştir.

Daha bir çok tercümeleri olmuş ve kendi yazdığı eserleri de olmuştur.

Havva Hanım’ın ülkemizdeki eserlerinin en belirginlerinden biri de" İslamın Güler Yüzü." olmuştur.

Abdullâh Hocamız Eva'nın yâni Havva Hanım’ın kabrinin nerde olabileceğini soruyordu. Biz de hemen Abdullâh Hocamızın kalbine su serpmeyi bir aşk ve heyecan kabul edip, hocam bu kabri bilen ve ara sıra da ziyâret eden bir kardeşimizi tanıyorum dedim. Hocamızın yüzündeki mutluluk görmeye değerdi.

Yıldız kızımız Fransa Tarım Bakanlığı’nda çalışan, kendi kültürünü, kendi inancını, kendi ırkını, hattâ Gonya'lılığını unutmayan ülkemizin bir ferdiydi.

Yıldızı Mevlanâ Kitabevi’ne dâvet ettik, kendilerini Abdullah hocamızla tanıştırdık. Her ikisi de hayattayken Evayı Havva Hanımı görmüş insanlardı

Tabiki Abdullah hocamız Paris'te yüksel tahsil yaptığı dönemler de, Eva Hanım ile tanışırlarmış, hattâ bu tanışıklığın neticesinde, Abdullâh Hocam Eva Hanım’a anne der, Eva Hanım da Abdullâh Bey'e oğlum diye hitâp edermiş.

Biz gönül köşemizde çaylar eşliğinde muhabbetler etmiş, önce kabri bir ziyâret etmeyi uygun görmüş ve bu kararı hemen uygulamaya koymuştuk.

Bir hafta sonu Yıldız ve ailesi bizi evlerine dâvet ettiler,

Su börekleri, sarmalar ve daha farklı lezzetler sofra da yerini almıştı.

Sanki Gonya kültürünü Paris'te yaşatılıyordu bize.

Bu sofradaki lezzetler damaklarımızda unutulmaz izler bırakmıştı, şimdi sıra ruhumuzda idi, artık Eva Hanım’ın kabir ziyâreti ile de ruhumuzu ödüllendirmek istiyor ve bir an önce Orly Havalimanı yakınlarındaki mezarlığa varıp Eva Hanımı ziyâret etmek istiyorduk.

Yıldızın babası bizi arabası ile bu mezarlığa kadar götürdü, nihâyet mezarlığa vardık, mezarlık memurundan Eva'nın kabir numarasını öğrendik, sonra içerimizdeki hüzün heyecan ve mutlulukla kabristanın içerisinde ilerledik.

En sonun da Eva Hanım’ın kabrinin yanına geldik, kendisine selam verip bir köşeceğizine çömeldik.
Her birerimiz önce sessizce duâlar ettik içimizden, daha sonra Abdullâh Hocamız ellerini semâyâ kaldırdı ve sesli duâlar etti, hem de gözü yaşlı bir şekilde Rabbimiz sen bu kulunun Konya'ya gitme isteği samimi ise, Hazreti Mevlâna’ya komşu olma isteği yüreğinden geldi ise, bu isteği ve duâsı hâkîkat ise, ne olur yâ Râb sen bu kulunun duasını kabul ediver dergâhı izzetinde, bu intikali bize kolaylaştır ve önüne çıkabilecek engelleri hayırlısıyla kaldırıver dedi bizler de âminler üzerine âminler dedik elhamdülillah.

Ziyaretimiz bittikten sonra tekrar Yıldızların evlerine doğru hareket ettik.

Kahveler hazırlanmış, çaylar da konulmuştu, kahveler içilip çaylar yudumlanırken, Abdullah Hocamız Yıldız’a bilgisayarın başına oturmasını istirham etmişti.

Yıldız bilgisayarın başında yerini almış, Hocamızın söyleyeceklerini bekliyordu. Hemen mezarlıktan gelir gelmez Eva’nın oğluna, annesinin vasiyetini hatırlatıp, annesinin naaşını Konya'ya götürmek istediğimizi bildirmiş ve dile getirmiştik.

Hakîkaten zor bir süreçten geçmiş, altı aylık yazışmanın ve özverinin neticesinde oğlundan izni almış ve nakil işlemlerine başlamıştık. Her şey yolunda ilerlerken, bir anda devlet engeli çıktı karşımıza. Havva Hanım’ın iki oğlu vâr imiş, biz sâdece birinden izin alınınca yeterli olabileceğini düşünmüş işlemleri ona göre yapmıştık, tabi ki bu uğraşların çoğunu Abdullâh hocamız geçekleştirdi, biz de sâdece bu noktada eli kolu ayağı olmaya gayret ettik

Abullah hocamız zor da olsa ikinci oğluyla da irtibata geçebilmiş, gerekli izinler alınmıştı. Oğlundan birisinin arzusu ve şartı, annesinin kemiğinden küçük bir parçayı hatıra olarak saklamak istediğini söylemiş ve izni bu şekilde vermişti. Tabi ki bu isteğe Abdullah hocamız da hâyır dememiş ve bu şartı mecburen kabul etmişti.

Resmi işlemler tekrar kaldığı yerden başlanmıştı, bu işlemlerin resmi kısmını, Paris'teki Mizan Nakil firması yapmıştı, Çünkü bu işlemler için yapılacak masrafları kendilerine Konya Büyükşehir Belediyesi ödemişti.

Konya'mız Şeb-i Ârus için hazırlandığı zaman dilimlerinde, bizde Havva Hanım’ı Paris'ten sevgilisine, Mevlânasına, manevi büyüğüne, Konyasına yânî kendi has evine kavuşturabilme derdindeydik. > Tabi ki bu süreçler de Konya Mevlana Kültür Merkezi'nin âmiri olan Ercan Uslu Bey süreci yakînen takip etmek için Paris'e gelmişti. Biz hakîkaten bu mütevâzi insanı tanımaktan çôk mutlu olmuştuk, hakîkaten bu kültür merkezini hakkıyla temsil ediyordu.

Tabi ki o görevi hakkıyka yerine getirdikten sonra, Konya Büyükşehir’e geçmiş görevlerine en güzel şekilde orda devam etmekte olduğunu biliyorum.

Paris'te artık resmi görevliler eşliğinde kabir kazılacak ve tabut ortaya çıkacaktı

Abudullâh Hocam Eva'yı Havva Hanım’ı Konya da karşılayacaktı

Burada kabir açılırkenki sorumluluk Mizan Nakil Firması’nın Sahibi Sıtkı Demir Bey’e ve bize verilmişti.
Biz de Sıtkı Bey’in cenaze arabası ile mezarlığa gittik, görevliler ve komiser yerini almıştı. Ben de Abdullah Hocamızın isteği üzerine hem resimler hem de videolar çekmiştik.

Sadece komiser görevlilerin yüzünü çekme diye hatırlattı.

Biz de bu uyarıyı dikkate alarak çekimlerimizi yaptık ve Abdullâh Hocamıza gönderdik.

Tabi ki bu resimler, bu videolar basına ve medyaya verilmedi.

Havva Annemizin naaşı yeni bir tabuta konurken, biz de Yasin-i Şerifi kısık sesle açtık ve tabutun üzerini soğuk mühürlerle kapattık.

Daha sonra o yüce ruhu, o yüce insanı, o yüce kalemi, o yüce hatîbeyi, o azîze ve sâliha ruhu cenaze arabasına taşıma şansını ve nasibini yaşadık.

Sonra havalimanına doğru hareket ettik, akabinde ise havalimanındaki cenaze transfer bölümüne Konya'ya teslim edilmek üzere ettik. Konya’da Büyükşehir Belediyesi Şeb-i Ârus haftasında bir karşılama töreni düzenlemişti. Bu törene Eva Hanım’ın, Havva Annemizin bir çok arkadaşı davet edilmiş ağırlanmıştı. Tabi ki bu törene Hazreti Mevlana’nın torunları da dâhil olmuş, Aynı zamanda Paris’ten bu süreçte çok emeği olan Yıldız Ay da katılmıştı defin esnâsında Kuranlar okunmuş, dualar edilmiş ve ruhunun Sebû Ârûz edebilmesi için elimizden gelenin en güzelini yapabilmeyi bir sevgi, bir aşk kabul etmiştik.

Allâh mekânını cennet, makâmını da âlî eylesin inşaallâh.

O en sonunda sevdiği sevgilisine komşu oldu, o sevdiğinin sevdiği Rabbine aynı Mevlana Celâlettin Rûmi gibi bugüne Sebû Ârûz dedi. O bu sessizlik yolculuğuna bu duygu atmosferiyle kanatlandı ve uçtu gitti.

Paris'te Onun adına ve onun felsefesine uygun dernekler vâr, o hep Paris’te eserleriyle ve hoş enerjileriyle hep anılmakta. Havvâ Annemizin ( Eva de Vitray Meyerovitch) kabri şehitliğe çok yakındır, belki yoldan bile görünebilinir. Sevdiği Pirine ise 300 metre mesâfededir.

Ne hoş kul ki duâsı kabul oldu 9 yıl aradan sonra Paris'ten kabri sevdiği şehir Konya'ya taşındı. O aklının hakkını verebilen sultanlardandı. O hep ama hep hakîkati aradı, hep sordu ve sorguladı. O İslâm'ı Hazreti Mevlana ile tanıdı, ikbâl ile tanıdı ve İslâmı öyle tercih etti.

Bu değerli Azîzenin, bu sâlihanın en yakın dostları da Mevlana Kitabevi’ne defalarca geldiler, Hatta bir gün Abdulla Hocamız ile, Havva Hanımın en yakın arkadaşı Amina’nın evine gittik ve iftar yaptık.

Eva Hanım Sein Nehri’nin yanındaki yüksek katlı apartmana gelir ve arkadaşında kalırmış, hattâ hep bu yatakta kalırdı diye bize göstermişti.

Anadolu’da Bugün okurlarımız sizlere Eva’nın Türkçe’ye çevrilmiş eserlerinden bâzılarını takdim ediyorum. Bu duygularla bilgi ehli, aşk ve muhabbet ehli olan sizleri selamlıyorum. Huzurumuz dâim olsun kardeşlerim.

Yolcu Aziz Kaya

* Hazreti Mevlana ve İslam Tasavvufu

whatsapp-image-2023-07-09-at-14-22-23-1.jpeg

* İslamın Güler Yüzü

whatsapp-image-2023-07-09-at-14-22-23.jpeg

*Duânın Ruhu

whatsapp-image-2023-07-09-at-14-22-24.jpeg

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
25 Yorum
Yolcu Aziz Kaya Arşivi