Yaşanan terör olaylarından sonra 1 Kasım seçimleri daha da bir önem kazandı. Artık vatandaşlar 1 Kasım seçimlerinin ne denli önemli olduğunu biliyor ve ona göre davranıyor. Ancak bu seçimde ilk defa oy kullanacak olan gençlerin sorunları var.

Dün Zafer Meydanı’nda gençlerle kısa bir sohbet yapma imkânı buldum. Gençler daha önce televizyonlardan gördükleri seçim pusulalarından şikâyetçiler. Boyu neredeyse bir metreyi bulan oy pusulası gençleri baya ürkütmüş.

Bir de bu oy pusulasından yer alan partiler. Neredeyse kırka yakın partinin amblemi var. Gençler haklı olarak “abi yaşlı ve okuma yazması olan istediği partiyi nasıl bulacak?” diye soruyorlar. Gençler haklı olarak da, “Bu kadar partinin seçime girmesi şart mı? Belli bir oy alan partiler seçime girseydi” diye de haklı olarak serzenişte bulundular.

Genç seçmenlere hak vermemek elde değil. Gerçekten binde bir bile oy almamış onlarca partinin yeniden oy pusulasında yer alması gerekli miydi? Bu partiler boşu boşuna oy pusulasında yer alıyorlar ve yer işgal ediyorlar. 7 Haziran’da seçime giren bu partiler erken seçimin yapılacağı tarih olan 1 Kasım için belli oranda ayıklanamaz mıydı veya 1 Kasım seçimleri için yüzde 3’lük bir baraj konuşamaz mıydı?

Demokrasi ve özgürlük adına bütün partilerin seçime girmesini isterim ama bu kadarı da fazla değil mi? Neredeyse 100 adet siyasi parti bulunan ülkemizde neredeyse canı sıkılan veya partisine kızıp istifa eden bir parti kuruyor.

Her konuda batı ülkelerini örnek alanları şunu da belirtmek isterim. Mesela ABD’de sadece 45 parti var ve bu partilerden sadece 19’u faal. Ve burada seçimlere sadece dört parti katılabiliyor.

Programları ve projeleri birbiriyle aynı olan sadece adları ile değişiklik gösteren partilerin birlikte hareket etmeleri gerekir diye düşünüyorum. Aksi takdirde zaman ve kağıt israfından başka bir şey yapılmıyor. Seçmene de yazık oluyor doğrusu.