Gençlik ve akıllı telefonlar
Geçtiğimiz günlerde bir devlet kurumunda iş icabı bulunuyordum. Randevulaştığım kişiyi beklerken üniversiteli bir genç de o kuruma gelerek, içinde bulunduğu durumu izah etmek istedim.
Görevli memurda kibar bir şekilde durumu bir dilekçe halinde yazmasını ve vermesini istedi. Buraya kadar her şey normal. Ancak esas konu bundan sonra başlıyor. Üniversitede okuduğunu söyleyen bu genç, maalesef dilekçeyi bir türlü yazamadı.
Dilekçenin başlığından başka bir şey yazamadan sağa sola bakmaya ve yardım isteyen gözlerle etrafı süzmeye başladı. Daha sonra kendisine yardım ederek dilekçesini yazdırdım. Genç utana sıkıla dilekçesini ilgili makama verdi.
Maalesef gençlerimizin büyük bir kısmı üniversiteye geldiği halde, kendini ifade edemiyor, toplum karşısında konuşamıyor, birkaç cümleyi arka arkaya kuramıyorlar. Bu yüzden cümleleri çok kısa tutuyor ve birkaç kelime ile kendilerini anlatmaya çalışıyorlar.
Bir diğer konuda gençler yazı yazmayı sevmiyorlar. Daha çok elektronik ortamda yazıştıklarından maalesef yazı yazmayı ya öğrenmediler ya da çoktan unuttular. Bazen bir dilekçe yazmaları gerektiğinde bunu ne yazık ki becerememekteler.
Kimileri kâğıdın en tepesine anlamsız birkaç cümle yazmaktadır. Kimileri de dilekçe formatından bile habersiz zorlama birkaç şey yazmaktadır. Yazdıkları dilekçelerde tarih bulunmaz ve imza yer almaz.
Artık gençlerin en yakın dostu akıllı telefonlar oldu. Günün hemen her saatinde telefonla uğraşırken görmek mümkün. Hemen hepsinde sosyal medya takibi alışkanlığı var. Öyle ki, derste, koridorda, dolmuşta, yürürken, yemek yerken kısaca günün her saatinde ve her aktivitenin yanında cep telefonunu takip söz konusudur.
Öncelikle aileden başlamak üzere gençlerimizin üzerine daha fazla eğilmeli, onları hayatın içine sokmalıyız. Yeni yetişen nesli kaybetmemek istiyorsak bunu bir an önce başarmalıyız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.