Birkaç gün sonra Ekim ayı başlamış olacak. Ekim ayı ile birlikte televizyonlarda kış dönemi yayınlarına başlayacaklar. Anlayacağınız, üç aylık bir tatil dönemine giren diziler yeniden ekranlarda arzı endam edecekler.

Sanatın sanat için yapılmayıp sadece reyting uğruna yapıldığı dizi sektöründe yeni ve alışık olmadığımız dizilerde ekranlarımıza gelerek evlerimize zorunlu misafir olacaklar. Kimimiz sanatçısını, kimimiz konusunu beğendiğimiz dizileri artık haftada bir bağımlı bir şekilde beklemeye başlayacağız.

Günlük hayatımızı sanallaştıran dizilerin ne kadar tehlikeli olduğunu bilmem söylemeye gerek var mı? Artık kimin eli kimin cebinde dizilerden tutunda, kan ve şiddet içeren mafyavari dizilere varıncaya kadar herkes ekran başına kilitlenecek.

Artık televizyon artistleri gibi giyinmeye, onlar gibi yürümeye ve onlar gibi konuşmaya başlayacağız. Nefsimize hoş gelen ancak aile bütünlüğümüzü ve toplumun ruh sağlığını derinden etkileyen diziler, maalesef bolca da reyting alacak. Onlar reyting alınca da daha bir numara büyüğünü yapmaya çalışacaklar.

Evli erkek veya kadınların eşlerini aldatmaları hoş karşılanacak. Evlilik öncesi yaşanan bazı şeyler flört deyip geçiştirilecek, bütün aile ekran başında öpüşenleri gözümüz kırpmadan seyredecek ve her türlü dekoltenin yer aldığı kıyafetlere imrenilerek bakılacak.

Çocuklar ders çalışma yerine dizi seyretmeye başlayacak. Kadın dizi saatinde çekirdeğini alıp televizyon önünde kurulacak, erkek ise kahvesini içip televizyona dalacak. Sohbet, konuşma, kaynaşma ve çocuklarla oyun yok olup gidecek.Akşam yemeğinden sonra aile bireyleri konuşmadan koskoca bir zamanı boşa geçirecek.

Artık hiç olmazsa bu Ekim ayında kendimize gelelim. Bizi çekmeye çalıştıkları yalancı sanallaşmadan kurtulalım. Televizyonun bir de kapatma düğmesi olduğunu unutmayalım. Çocuklarımızı ve ailemizi böylesine zararlı yayınlardan koruyalım.