Siyaset mi, magazin mi?
Siyaset yapmak gerçekten ilgi işidir ve de herkesin ilgisini de çekmez. Ben de yazarken yazılarımda siyasetten bahsetmekten çok keyif alıyordum. Ta ki son yıllara kadar.
Gelinen son yılı değerlendirdiğimizde; 17 yıldır iktidarda olan bir parti ve Kurulduğundan beri de başka genel başkanlar olsa da Recep Tayyip Erdoğan yönetimindeki bir parti, AK Parti. Son dönemde artık AK Parti teşkilatlarının Cumhurbaşkanına ayak uyduramaması ve geride kalması neticesinde vatandaşlardan uzaklaşan AK Parti il ve ilçe teşkilatları. 17 yıldır atlatılan badireler, ekonomik krizler ve hatta son dönemde ortaya çıkan ekonomik daralmalar neticesinde halka da sirayet eden ekonomik sıkıntılar. Ve neticede yıpranan bir iktidara rağmen halen halktan yoğun bir destek gören AK Parti Lideri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan.
Yanında Devlet Bahçeli yönetiminde bir MHP. 1999 yılında Devlet Bahçeli, Başbakan yardımcısı iken Kemal Derviş Yasaları ile ülkenin ekonomisinin düzelmesi için gerekli adımları atan Hükümetin Başbakan Yardımcısı. Tam ekonomi düzelirken, Hükümet belki de normal zamanında yapılacak seçimde iktidara alacakken, 2002 yılında seçim yapılması için Hükümeti bozup, erken seçime gitmek isteyen ve TBMM’ye girebilecek oyu alamayarak Meclis dışında kalan bir parti. MHP, daha sonra 2007 seçimleriyle birlikte bir ivme kazanmış ancak süreç içerisinde bu ivmeyi iyi değerlendiremeyerek, parti içerisindeki hizipleri idare edemeyerek parti yönetiminde sancılar oluşmuş ve partinin bölünmesine kadar giden bir süreci yaşamış. Ardından da daha evvel taban taban ters olduğu AK Parti ile bir “beka” ittifakı çerçevesinde bugüne gelmiş bir parti.
Yani anlayacağınız yıpranmış bir AK Parti ve “beka” kelimesi içerisine sıkışmış, başarısı tartışılır bir MHP.
Karşılarında Kemal Kılıçdaroğlu yönetiminde bir CHP. 2002 yılında iktidarın en güçlü adayı iken seçimi AK Parti’ye karşı kaybeden ve ondan sonraki süreçte de ana muhalefet olmanın derin hazzını yaşayan bir parti. Başarıyla sonuçlanan bir seçimi yokken, başarısızlığın nasıl başarı olduğunu ikna etmeye çalışan bir genel başkanla bugünkü seçimlere hazır. Ve karşı ittifakın bu kadar yıprandığı dönemde belki de belediyelerde başarılı sonuçlar alacakken yanlış tercihlerle ve neden öyle olduğu anlaşılmayan aday isimleriyle seçimlere girecek bir CHP.
Bunun yanı sıra yeni kurulmasına rağmen toplumda bir umut ışığı uyandıran, halkın alternatif olarak göreceği parti olma yolunda iken gerek milletvekili seçimlerinde gerekse yerel seçimlerde aday belirlemedeki hassasiyetsizlik nedeniyle seçmene kötü bir mesaj vermiş olan İyi Parti.
Şimdi bir tarafta AK Parti-MHP birlikteliği, diğer tarafta CHP-İyi Parti birlikteliği. 31 Mart Yerel Seçimlerinde son durumlar aslında böyle. Bu durum aslında neyi gösteriyor derseniz; Türkiye’nin “beka” sorununu falan değil, Türkiye’de bir siyasi kriz yaşandığını gösteriyor. Yani Türkiye’nin temsilcisi 4 büyük partinin (Meclis’te grubu bulunan) ahvali bu. Beşinci parti zaten PKK uzantısı onu hiç değerlendirmeye bile almıyorum.
Bu partilerin seçimle ilgili bir siyasi argümanları var mı derseniz, burada MHP’nin siyasi literatürü hayli ilginç: “Beka, illet, zillet…”
Kısacası şunu söyleyeyim: Ezcümle, oldukça yıpranan bir Cumhur İttifakı ve karşısında bu yıpranmadan yararlanamayan bir Millet İttifakı. Vatandaş bu ikisi arasında hangisini destekleyecek, cevap vermesi güç.
Ne diyelim? Hayırlısı olsun. Hal böyle olunca işte siyaset yazmak hiç mi hiç zevk vermiyor. Siyaset yazmakla, magazin yazmak aynı mantalite olarak karşımıza çıkıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.