Abdullah Kaplan

Abdullah Kaplan

Bile Bile Lades

Bile Bile Lades

Daha birkaç gün önce içtenlikten uzak bir biçimde Dünya Kadınlar Günü’nü kutlamış olduk. Neden içtenlikten uzak diyorum çünkü bu kadar kadın cinayeti ve şiddetinin olduğu bu dönemde kadınlar gününü kutlamanın çokta samimi olmadığını düşünüyorum. Neden son dönem kadına şiddet bu kadar arttı ısrarla önlem ve yaptırım taleplerine karşı devletin politikaları nasıl oldu da bu kadar yetersiz kaldı biraz değinelim.

Kadınların yaşadığı tehdit ve şiddet eylemlerinde ne yapılıyor? Maalesef meskenden uzaklaştırma kararı ve ifade sonrası salıverme işlemi dışında yapılan bir işlem yok. Üçüncü sayfa haberlerinde sürekli ellerinde şikayet dilekçeleriyle poz veren kadınları görmek tüm insanları ziyadesiyle üzüyor. Defalarca kez şiddet gördükleri halde ellerinde sayısız şikayet dilekçesi olduğu halde salıverme işlemi devam ettiği için kaçınılmaz sona karşı “bile bile lades” oluyor.

Elbette tutuklama şartları oluşması için belli şartların var olduğunu biliyoruz ama “seni öldürsem 5 sene yatar çıkarım” “şikayet etsen ne olacak sabah yine kapındayım” düstursuzlarına şahit olduğumuz halde bu insan olmaktan uzak şahıslar hakkında hiçbir işlem yapılmaması ülkemiz için korkunç bir tablo. Tüm bu eylemlere rağmen yurttaşlarını korumak için etkisiz kalan devlet yönetiminin maalesef kadınların ölümünde dahli, sorumluluğu ve günahı vardır.

Panik butonları, koruma tahsis etme, elektronik kelepçe ile meskene yaklaşamama gibi koruyucu önlemler varsa bile etkisiz ve yetersiz kaldığı ortadadır.

Çocuğunun gözü önünde öldürülen annelerin dramının yanında ortada kalan çocukların durumu da hepimizin vicdanını titretmektedir. Aynı titreyişin devletin tüm ilgili kademelerinde de hissedilmesi en büyük isteğimizdir.

Peki neler yapılabilir? Olayda somut eylemin veya teşebbüsün varlığı ortaya çıktığı an Adli Kontrol hükümleri anında devreye alınmalıdır. Bu sapkın bireylerin tamamına elektronik kelepçe uygulaması ile meskene yaklaşılması durumunda emniyet birimlerinin hızla müdahil olması gerekmektedir. Fiili koruma hizmeti yaygınlaştırılmalıdır ve TCK’da yapılacak düzenleme ile bu eyleme teşebbüs etmesinden şüphe edilen kişiler hakkında muhakkak tedbir amaçlı tutuklama ya da gözlem altında tutma kararları hızla yürürlüğe girmelidir.

Toplumsal vicdanın devreye girmesi, kadınların yurttaşlar eliyle de korunmaya çalışması elbette çok önemlidir fakat her ne kadar yargılama tamamen bitmemiş olsa da Kadir ŞEKER örneğinde olduğu gibi koruma amaçlı eylemlerin özüne çok bakılmaksızın ağır şekilde cezalandırılması da yurttaşlarımız arasındaki iç koruma duygusunu da törpülemiştir.

Bir tekne su almaya başlamışsa batacağı aşikardır. Yani sürekli olarak tehdit edilen, şiddete maruz kalan kadınların günün birinde daha büyük bir saldırıya kurban gidecekleri Anadolu tabiriyle “bağıra bağıra” gelmektedir. Tüm bunlara karşı devletin koruma ve tedbir çalışmalarının yetersizliği “bile bile” ladestir.

Ölen kadınlarımızın, geride kalan yavruların vebali devletin üzerindedir. O dökülen kanlar devletin gömleğine işlemiştir. Mecliste yeni kurulan Kadına Şiddeti Araştırma Komisyonu umarım başarılı işler ortaya koyar ve bu komisyonun ortaya koyacağı önlem ve çalışmalar yerini bulur. Bir hukuk devleti kamu vicdanını rahatlatamıyorsa o ülke yaşanılamaz bir hale gelmeye başlamıştır. Ekonomik ve sosyal hayat bağlamında Türkiye’den daha geri kalmış ülkelere kıyasla kadın cinayetleri ülkemizde artış eğilimin de ise oturup düşünülmesi gereken ve hızla kararlar alınması gereken bir sürece çoktan gelmiş olduğumuzu artık anlamak zorundayız. Dilerim 2021 yılı kadınlar için daha yaşanılır bir yıl olur.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah Kaplan Arşivi