Zehir içeriden gelince, daha kötüdür
Tenin örtüsü ayrı, ruhun örtüsü ayrıdır.
Teni koruyan hasletlerin olduğu kadar, ruhu koruyan hasletler de vardır.
Bu özellikler gökyüzünde uçanlar, denizde yüzenler, toprak altındaki canlılar, toprak üstündeki canlılar içinde geçerlidir.
Şu yeryüzündeki nîmetleri katman ve katman incelemeli, sırlarıyla ve enerjileriyle hemhâl olmalı.
Tenlerimiz ah şu tenlerimiz, bizi biz eden tenlerimiz veyâ bizi bizden eden tenlerimiz...
Ne tensiz ruh olabilir, ne de ruhsuz ten. Sanki bu ikili terâzinin iki kefesi gibidir.
Kim ki bir tarafı daha çok kullanır, kim ki bencilliği, kim ki gururu, kim ki kibîri, kim ki inâdı, kim ki hasedi, kim ki dedikoduyu, kim kim ki gıybeti terâzisinin eksi tarafına koyarsa, vây o insanın hâline, vây o insanın başına gelebileceklere!
İşte o dem, insan terâzisi eksiyi dile getirir, işte o an kul cehennemini Dünyâ'ya getirir ve eksi kararlarının, eksi fiiliyatlarının, yanlış tercihlerinin karşılığını tadar.
Cehennem bu Dünyâ'da olur mu?
Sâhi be cân kardeşim, cehennem nedir ki ?
Acılar, ateşler, işkenceler, cân yanmalar değil mi cehennem?
Vâllahi o vakit, şu Dünyâ'da bir çoğumuz cehennemi yaşıyoruz.
Her birey, her insan, her âdem kendini ölçsün ve bir biçsin.
Her birerimiz acılar ve sıkıntılar, hüzünler ve kederler, her birerimiz yanmışlıklar ve bunalımlar yaşamaktayız.
Hani halk arasında denir ya,
"Dünyâmı cehenneme çevirdin."
İşte tam da bunu söylüyoruz, biz bizim hayatımızı, kendi tercihlerimiz ile, kendi kararlarımızla cehenneme çeviriyoruz.
Bâzen de karşımızdaki muhataplarımızın hayatını cehenneme çeviriyoruz.
Cennet nimetlerinden faydalanmak vâr iken, cehennemi yaşamak ve yaşatmak niye be azîzim niye diye kendi kendimize suâl ediyoruz.
Öyle yâ sözümüz önce enemize olmalı, önce kendi nefsimize söylemeli.
Doğru sözü, doğru nasihatı insan önce kendine söylemeli.
Yanlışı uzaklarda değil önce aynanın yansıyanın da aramalı.
Çünkü doğru söz, eğrilerin ağzına yakışmaz. Kim doğruya meyillendi ise, o söz o meyillenen dile, o meyillenen ağıza, o meyillenen cemâle, o meyillenen insana, o meyillenen bireye pek yakışır.
"Meyli aydınlığa olanlar aydınlanır, meyli karanlığa olanlar kararır." Azîzîm sâhi senin meylin nereye doğru yönelmekte, nereye doğru akmaktasın.
Dikkat et karanlığa akanlar karanlığı yeşertir, aydınlığa akanlar aydınlığı yeşertir.
Adem de karanlıkta vardır, aydınlıkta... Lâkin bunların tuşları var adem de, âdem hangi tuşuna basar ise, o rengi ortaya çıkıyor.
Renklerin hepsi adem de, biz insan da, biz de kardeşim biz de.
O biz de olan renklerle, her birerimiz kendi kendilerimizi çizmekte, kendi kendilerimizi resmetmekteyiz.
O resmedilen tabloların kimileri değer arzetmekte, şâheser olmakta, şu gök kubbede her dem hoş sedâ olduğu gibi, sonsuzluk âleminde de pek çok değer arz etmektedir.
Bir de değersiz tablolar var, bunlar yaşanmış insanların tablolarıdır, bu değersiz eserler, bu değersiz romanlar, bu değersiz tablolar, ne kıymet arzeder, ne okunur ne de seyredilirler.
Hattâ bir de fikir olarak, eser olarak, sanat olarak aşağılanırlar.
Çünkü bu eserler şu kâinata olumlu enerji yaymazlar, bu eserler olumsuzlukları, huzursuzlukları, yanlışlıkları, umutsuzlukları pompalar dururlar.
Ey insan!
Lütfen acele etme dur, ne olur dur.
Dur ki şu bulunduğun atmosfer de, kendi kendini seyredebilesin, hakikât aynasın da, hakîkatinin aynasında seyredebilesin.
Ey yolcu dur Allâh aşkına dur ve kendini bir tart.
Tart ki ederini bilesin, tart ki kendi kendinin değerini bilesin.
Kim bilir belki de sen, bir buz çölünde ilerliyorsundur.
Evet evet! Belki de senin bundan bile haberin yoktur.
Dikkat et, yapacağın yanlışlarınla bu buz çölü her an eriyebilir, sen de bu buz çölün de yok olabilirsin.
Oysa biz bu dünyaya yok olmaya gelmemiştik, biz bilakis bu dünya ya ol/maya gelmiş idik.
Zehir dışardan gelince elbet kötüdür, lâkin zehir içerden gelince daha kötüdür.
İnsanın her yaptığı yanlış zehir üretir, yanlışların, hataların, ölçüsüzlüklerin, edepsizliklerin, hayâsızlıkların, ahlaksızlıkların, haramların çokluğu kadar zehir miktarı artar.
Hani atalarımız der yâ "İnsanın kendi kendine yaptığı kötülüğü, dışardan hiç kimse yapmaz."
Biz, özüne ve hakîkatine aydın insanları dinlemedik, onların sözlerinden ibret almadık, mânevi liderlere bakar kör, duyan da sağır olduk.
Hele hele Hazreti Adem'den bu güne kadar, gelen peygamberlerden hiç ibret almadık. Oysa inandığımız kitap, mucize olan Kur'an'ı Kerim, bu peygamberlerin hayatlarından kıssalar anlatmakta.
O peygamberlerin her bireri ayrı bir ışık, ayrı bir ay, ayrı bir nûr'dur.
O mucize olan Kur'an'ı Azîmuşşan, önyargısız yaklaşanlara sırını ve hikmetini açar, O ilâhi kitap, insanoğlunu en iyi anla, en iyi tanıma eseri ve mucizesidir.
Yazımızın başına dönmeli ve sözün özünü doğru ilerlemeli.
Ten örtüsü olan helal gıdalar,
Helâl olan dokunuşlar, helâl olan yürüyüşlerdir. Yürümenin de mi helâli vâr ? Elbette var. Allâh'ın sevmediği ve sevmeyeceği her adım helâl olmayanlardır.
Helâller ise Kur'ân ve sünnete ters düşmeyen gidişler ve gelişlerdir.
Ruhun örtüsü yâ nâr olur, ya da nûr olur.
Ruh, örtüsünü gözleri ve kulakları ile üretir.
Ah bakışlarımız ah!
B/akışlar/ımızdaki akışlar, bizlerin ruh kalitesini ortaya koyar.
Ah duyuş/larımız ah!
D/uyuş/larımızı irdelemeliyiz.
Bizi nefsâni ve şeytâni bir şekilde uyuşturan söz ve davranış atmosferlerden uzak durmalıyız.
Bizi hak ta, adâlette, sevgi de ve muhabbette götüren her enerjiye kulağımızı kabartmalı ve dinlemeli, gönlümüze şifâ, geleceğimizi de huzurlu kılmalıyız.
Anadolu’da Bugün bizler, her zamankinden daha fazla ten örtülerimize dikkat etmeliyiz. 2023 yılının son haftasında, Anadolu’da Bugün Gazetesinin emektarlarını ve kıymetli okurlarını cânı gönülden selamlıyoruz. Geride bırakacağımız 2023 yılı için çok iyi hesaplar yapmalı, artılara devam etmeli, eksilerimize de son vermeliyiz. Şimdiden 2024 yeryüzü insanlığına hayırlı olsun efendim. Gireceğimiz 2024 yılının, yeryüzü insanlığına, barış, sevgi, huzur ve mutluluk getirmesini Rabbimizden diliyor ve niyazlarda bulunuyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.