Su hayattır
Doğal su kaynaklarımızın her geçen gün azalmaya başladığı günümüzde tabii su dünyanın en önemli problemlerinden birisidir. Bakın 2012’de uzmanlar önümüzdeki 30-40 yıl içinde doğal suyun yokluğunun yaşanabileceğini ve insanlığı tehdit edecek boyutlara ulaşacağı tahmininde bulunmaktadır.Dünya ülkelerinin ortak sorunu haline gelen doğal su kaynakları, son yıllarda uluslar arası konferanslarda sıkca dile getirilmektedir.
Bundan 6 önce yapılan tartışmalarda çok önemli konulara temas edildi. Suyun tasarruflu kullanımı, tarımda su, gıda üretimi ve su, kuraklık, suların idaresi, sınır aşan sular, iklim değişikliği gibi sorunlar ele alındığı bu konferanslar büyük ilgi görmektedir.
Elde edilen verilere göre tablo hiç iç açıcı değildi. 900 milyonu açlık sınırında yaşayan, 2 milyarı yetersiz beslenen buna karşılık 1,5 milyarı da gereğinden çok fazla tüketen insanlığı, bu yaşam biçimi devam ettiği takdirde 2050’ye doğru su ve gıda sıkıntısının beklediğini gösteriyordu raporlardaki analizler.
Türkiye’ye Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinden bakarsanız su zengini olarak gözüküyor. Çünkü birçok akarsuyu ve tatlı su kaynağı var. Ama Avrupa’dan ve Kuzey Amerika ülkelerinden bakarsanız maalesef Türkiye su fakiri bir ülke. Kişi başına düşen iki bin metre küp su ile Türkiye dünya ortalamasının altında olduğundan su fakiri bir ülkedir.
Bilinç düzeyinin artmasıyla Türkiye’de suyun rasyonel kullanımına bir ölçüde geçildi. Kaynakların tükenmesi, iklim değişikliği, tarımdaki değişiklikler, bitki örtüsündeki etkileri konusunda halk bilinçlendiğinden rasyonel kullanıma geçildiğini söyleyebilirim.
Bilindiği gibi su kaynaklarının yüzde 70’i tarımda kullanılıyor. Hedef sulamada gelişmiş teknoloji kullanarak bu oranı düşürmek. Daha da önemlisi tarım ilaç ve gübreleri yüzünden yeraltı sularının kirlenmesini önlemek. Doğal su kaynaklarını tehdit eden çeşitli unsurlar var. Bunlar tarımsal ilaçlar, tarımsal gübreler, endüstriyel atıklar, kentsel atıklar ve hepsinin üzerine bir de iklim değişikliği faktörünü koyarsanız su kaynakları büyük bir tehdit altında.
Su kaynaklarının yok olmasından ziyade, kalitesinin bozulması en büyük tehdit. Unutmamak gerekir ki biz yarı kurak iklim kuşağında olan bir ülkeyiz. O yüzden bizdeki tarımsal üretim yağış rejimine bağlıdır. İklim değişikliğiyle önümüzdeki 10-20-30 yıl içinde yağış rejiminde azalma olursa, o zaman biz gıda güvenliği açısından risk altında olan bir ülke olacağız. Nüfusun da hızlı artışını öngörürseniz o durumda ciddi bir tehlikeden söz edebiliriz.
Bütün ülkeler gibi Türkiye’nin de önümüzdeki yıllarda susuzluk ve açlık çekmemek için sularını ve topraklarını akıllıca kullanması gerekiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.