STK’lar siyasallaşamaz
STK’lar siyasallaşamaz
Adına sivil toplum kuruluşları dediğimiz oluşumlar gelişmiş ülkelerin vaz geçilmezleri arasında yer alır. Hatta her gelişmiş ülke sivil toplum kuruluşlarının da katkılarıyla modern ve özgür medeniyetler seviyesine ulaşır.
Ülkelerde faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları aynı zamanda sosyolojik görev üstlenmelerinden bahisle, bir arada yaşama kültürünün de ivme kazanmasına aracılık ederler. Yerel ve merkezi otoritelerin yüklerini hafifleten, yönetim ile halk arasında köprü vazifesi gören ve mensubu bulundukları kurum ve kuruluşlarda çalışanların sözcülüğünü yapan sivil toplum kuruluşları bu vesileyle takdire şayan görevler ifa etmektedir.
Gelişmiş tüm dünya ülkelerinde sorumluluk bilinciyle hareket eden sivil toplum kuruluşları, saha çalışmaları ile de muazzam veri tabanı oluşturmakta, elde edilen tüm bilgi ve belgelerle kurum-kuruluş yöneticileri ve siyasetçilerin işlerini de kolaylaştırmaktadırlar.
Amaçları sorunları tespit edip çözüme kavuşturmak olan tüm yetkililerin, sivil toplum kuruluşlarıyla irtibat halinde olmaları halinde elbette kazananlar tüm taraflar olmaktadır. Ancak dikkat edilmesi gerek ise; sivil toplum kuruluşlarının sivil olma özelliklerini ve güzelliklerini unutmamalarıdır.
Oysa günümüzde faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları adı altında organize olan tarafların, olması gereken noktalarda olmadıkları yönündedir. Zira kamu kurumlarında sair sendikalara üye olabilme şansına sahip tüm çalışanların sözcülüğünü üstlenen sendikaların varlıklarına bakıldığında, söz konusu ahval bariz bir şekilde kendisini göstermektedir.
Sivil toplum kuruluşlarının sivil olmalarından korkmanın veya başka bir ifade ile çalışanların otoriteler tarafından kontrol altına alınması manasını taşıyan siyasallaşmanın normalde sivil toplum kuruluşu olarak isimlendirilmesi de abesle iştigal olsa gerek.
O halde üyelerinin destek imzasını alan her bir sendikacının asıl görevi, üyelerinin özlük, mali ve sosyal haklarında iyileştirmelerin hayata geçirilmesi yönündeki duruşunu göstermesidir.
Diğer taraftan, sivil toplum kuruluşlarını, dolayısıyla sendikaları kontrolleri altına alan, sadece bir kesimi benimseyip diğerlerini dışlayan hatta görmezde gelen siyasi otoritenin de bu tür tasarruflarının çalışma barışını sağlamaları kesinlikle mümkün olamayacaktır.
Saydığımız bu haklı gerekçeler doğrultusunda demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan sivil toplum kuruluşları, asla sivil olmaktan çıkarılmamalı ve çalışanların da bu manada bu güne kadar olan değerlendirmelerini bir kez daha gözden geçirmeleri önem arz etmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.