Ruhu şad olsun
25 Mart 2009 tarihinde Kahramanmaraş’ın Göksun ilçesi yakınlarında şüpheli bir helikopter kazası sonucu vefat eden BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümünün 9. yılını geride bıraktık ve acımız hala ilk günkü gibi taze durmaktadır.
Türk siyaset tarihinde duruşu ve söylemleriyle büyük takdir toplayan Muhsin Yazıcıoğlu, hayatı boyunca, aklını kiraya vermiş ve şuursuzca karizmatik lider peşinde koşan, asla sorgulamayan bir siyaseti her zaman ötelemiştir.
Milliyetçi, ülkücü ve Türkçü olmanın ırkçı, kavmiyetçi ve etnikçi demek olmadığını, Türklerin İslam öncesinden beri hep kuşatıcı, birleştirici bir bakış açısıyla baktığını ve âleme nizam verme gayretinde olduğunu vurgulayan Muhsin Yazıcıoğlu, siyasetin bir etnik mücadele değil fazilet mücadelesi olduğu fikrinden hareket etmiştir.
Bu yüzden onda; siyasete alet edilmeyen, kuşatıcı, ortak değerlere dayalı ve kültürel bir Türk milliyetçiliği söz konusudur. Bu da asla kavmiyetçi, ırkçı, ayrıştırıcı ve ötekileştirici değildir. Milliyetçilik herhangi bir partinin veya ideolojinin payandası olmaktan çıkarılmalı, millete ait değerlerin emrine verilmelidir.
İşte bu noktada onun milliyetçiliği, milletçilik, insancılık anlamında, cihanşümul bir milliyetçiliktir. Buna, her kültüre kol kanat geren, onları dönüştürmeyen ve adaletle yöneten anlamında gerçekçi bir ümmetçilik de denilebilir. Göktürk yazıtlarından günümüze kadar ve hatta "bundan böyle eli ok, yay tutan herkes Hun olmuştur" diyen Mete Han’dan, "Ne mutlu Türküm diyene" diyen Gazi Mustafa Kemal’e kadar tarihte var olan bir milliyetçiliktir. Ona göre, tam bağımsız, milli ve İslami değerlerine bağlı ve birleştirici bir Türkiye, İslam dünyasının da, Türk dünyasının da garantörüdür.
Günümüzde millet olma bilincine ermenin önemine de işaret eden Yazıcıoğlu, bunun yolunun da ortak tarih, ortak dilden geçtiğinin farkında olmuştur. Kapitalizmin, Komünizmin, Emperyalizmin ve Faşizmin acımasız kazanma ve kendisinden başkasını yok etme veya bunu yapamıyorsa ötekileştirme anlayışının hep karşısında olmak gerektiğini kavramaya ve kavratmaya çalışan Yazıcıoğlu, kurulmaya çalışılan yeni dünya düzeninin karşısında Türkün cihan hakimiyeti diye adlandırılan "nizam-ı âlem"in kurulmasının zorunluluğunu vurgulamıştır. Aksi takdirde, dış güçlerin Anadolu’yu Türklerden temizleme ameliyesinin başarıya ulaşması kolaylaşacaktır.
Türk-İslam birliğini her zaman Kızıl Elma edinmiş bir dava adamı olan ve davasından taviz vermeyen Muhsin Yazıcıoğlu’nu anlamak, aslında kültürümüzü, tarihimizi, edebiyatımızı, dinimizi anlamaktır.Güncel siyasetin karanlık dehlizlerinde, kirlenmeden, yaşanabileceğini gösteren Muhsin Yazıcıoğlu dini siyasete hiçbir zaman alet etmedi.. Hayatı boyunca dümdüz yaşadı. İstikamet sahibi oldu ve bu yoldan ayrılmadı. O, bir Alperen idi. Ruhu şad, mekanı cennet olsun. Türk milletinin bir kez daha başı sağ olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.