Konya fıkraları
İki sarhoş meyhanede kafaları fitil gibi çektikten sonra münakaşaya tutuşmuşlar. Biri dermiş "ben güzelim", diğeri dermiş "ben güzelim". Nihayet haydi gidelim belediye reisine soralım demişler. Birinin elinde saldırma, diğerinin elinde tabanca gece yarısı belediye reisinin kapısına dayanmışlar. Kapıyı çalmışlar, reise hitaben: -Reis Bey ben diyorum ben güzelim, bu da diyor ben güzelim. Sen bir bak bakalım hangimiz güzeliz ?. Reis birinin elindeki saldırmaya, diğerinin elindeki tabancaya bakmış. Birine güzel dese saldırma yiyecek, diğerine söylese tabancaya hedef olacak. Düşünmüş:
-Ülen Ahmet sen güzelsin amma, arkadaşın Mehmet de yosma demiş. Sarhoşlar kol kola girmişler sen güzelsin, ben yosmayım diye güle oynaya gitmişler.
“”””””””
Yağcı Mehmet Efendi Hoca'nın 1284 Konya çarşı yangınında dükkânı yanar. Yanan dükkân yerlerinin ölçülüp biçilmesi ve sınırlarının tespiti için Vali Esat Paşa, Nafıa mühendisini vazifelendirir. Mühendis dükkân yerlerini ölçerken, zengine fakire göre bir ölçü tutturur. Sıra Yağcı Mehmet Efendi Hoca'nın yerine gelir. Mühendis ölçüyü yine kıt tutar. Mühendisin adil olmayan ölçüsüne karşı Yağcı Mehmet Efendi Hoca:
-Bana bak, mühendis efendi! Zenginlerin dükkân yerleri ölçülürken Nafıanın arşını uzuyor da, fakirlerinkinde kısalıyor mu?
“”””””””””””””””””””””””””
Konya'nın ünlü ekmekçi Kaplan dedesi küfürsüz yapamazdı. Bir gün fırını kontrole gelen Belediye kolcularına da ana avrat girişiverdi. Zavallı belediye memurları soluğu Belediye Başkanı Hacı Ali Efendi'de aldılar. Kaplan Dedenin küfredip hakarette bulunduğunu söylediler. Belediye başkanı Kaplan Dedeyi yanına getirtip memurlara küfredip etmediğini sordu. Kaplan Dede:
-Hayır, dedi. Hacı Ali Efendi öyleyse sizi yüzleştireceğim, diyerek zabıta memurlarını içeri aldı. O zaman Kaplan Dede kendini kaybetti, zabıta memurlarına dönüp bağırdı:
-Ulan analarını avratlarını…Ben size ne vakit küfrettim ? koyun köpekleri…
“””””””””””
Tayip Ağa bir iş için ricada bulunur. Aradan zaman geçer Muhlis Koner, çarşıyı teftiş ederken Tayip Ağa ile karşılaşır. Tayip Ağa sorar:
-Ne oldu. Reis bey bizim iş?
-Vallahi Tayip Ağa kanuni bir yol arıyoruz. O işi unutmadım. Halledeceğim...Fakat biliyorsun kanun var, nizam var...Tayip Ağa başını sallar. -Reis Bey der. Senin kanun dediğini ben bilirim. İstersen o kanunu avucunun içine alır, şakalağın köprüsüne kadar şişirir, şişirir atarsın.
“””””””””””
Büyük önder Atatürk'ün Konya'ya gelişlerinden biri Kazım Gürel'in belediye başkanlığına rastlar. Kazım Gürel sıkı bir emniyet tedbiri aldırır. Atatürk, her gittiği yol ağzında asker, polis, jandarma toplulukları görünce emir verir kaldırtır. Şehir içi gezilerini bu türlü serbest ve çekinmeksizin yaptığı bir anda arabasının önüne örtülü, tek gözü açık bir kadın çıkar. Atatürk arabasını durdurur, iner. Kadına:
-Dile benden ne dilersen der. Kadın şaşırır:
-Sen Hızır Aleyhisselâm mısın ki ?. Senden bir şey dileyeyim ? Gazi tekrar:
-Sen dediğime bak, dile benden ne dilersen. Kadın:
-Oğlumu gardiyan yap!
-Hadi git oğlun gardiyan oldu. Oğlu akşama cicili bicili elbiselerle eve dönünce kadın şaşırır.
-Ne oldu oğlum?
-Gardiyan, ana ! Gazi hazretleri yaptı. O zaman kadın uyanır ve kendi kendine mırıldanır:
-Demek Hızır gaziymiş. Ne bilirdim, keşke başka şeyler de isteseydim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.