Tabelaya bak...
Kıymetli okurlar, büyük Türk milletinin evlatları…
Yarın, Cumhuriyet’imizin 100. yılı. Kutlu olsun…
Kafama takılan bir mesele ile ilgili, herhangi bir ideolojinin tesiri altında kalmadan, aklıma gelen birkaç soruyu yönelteceğim:
Bundan birkaç sene evvel, şehirlerdeki Arapça tabelaların kaldırılacağına yönelik haberler yapılıyordu, ‘genelge’ gönderildiği, gönderileceği, gönderileyazdığı ifade ediliyordu. Ne oldu o iş?
Araplara düşman mıyım? Değilim.
Arapçaya karşı mıyım? Değilim.
Konya özelinde söylüyorum; bu memlekette yaşamlarını sürdüren bazı ‘aydın’ şahsiyetler ve ‘temiz Türkçe sloganları’ atanlar, bu mevzuyla alakalı konuşmamayı tercih ediyorlar. Siz niye doğru bildiğinizi söylemiyorsunuz?
Ticari kaygılar taşıyan kuruluşları, firmaları, şirketleri ya da kar amacı gütmemesi gereken ama güden kuruluşları zaman zaman eleştiriyorsunuz. Haklı veya haksızlığınızı tartışmıyorum. Sizin de mi ticari kaygılarınız var? “Makam, mevkiimizden ediliriz” diye mi düşünüyorsunuz, korkuyorsunuz? Niye bunu konuşmuyorsunuz?
Nerede o, “Konya gibi mübarek bir beldede her yerde İngilizce kelimeler içeren tabelalar, totemler var. Bunlar bizim dilimizi, kültürümüzü yozlaştırıyor. Bunlar bizi bölüyor. Bir ülkeyi yıkmanın yolu o milletin dilini, kültürünü unutturmak, yozlaştırmaktır” bilmem ne diye yorum yapan şahsiyetler?
İngilizcenin nalına mıhına vurmak çok kolay değil mi?
Zikzak çiziyorsunuz…
Ha, kendi adıma konuyla ilgili olarak ne düşündüğümü söyleyeyim; İngilizce, Fransızcayı veya başka bir batı dilini savunmuyorum.
Her milletin bir kimliği olduğu gibi her şehrin de bir kimliği var.
Hangi ülkede olursa olsun, bir ülkeye ülke dışından gelen insanlar kendi kültürlerini o bölgenin ahalisine dayatamazlar. Gittikleri ülkeye entegre olmak zorundadırlar.
Bu işin kuralı, raconu bu.
Esenlikler…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.