Ben bu yazıyı sana yazıyorum...
Ruh halim değişti… İçimde nedensiz sıkıntılar var, bilmiyorum ruh halim neyi yansıtıyor dışarı. Bazen sakin ve akıllı, bazen mutlu, bazen düşünceli, bazen endişeli, kimi zamanda çok sinirli, sıkıntılı ve deli...
'bırakmak, düşünmemek lazım' diyorum kendi kendime, neden bu kadar alışılmadık? Sonra da cevabı buluyorum... Çünkü 'alışılmadık bir güzellik, karmaşık bir durum bu'.
‘’Alışkanlıklarım bittiği anda sen de biteceksin biliyorum’’ İşte en çokta bundan korkuyorum kara gözlüm… Bazen beni kırıyorsun, üzüyorsun fütursuzca konuşuyorsun... Ama olsun… 'İşte bu sefer tam sırası bu sefer bitiririm' diyorum bitmeyeceğine inanarak. Sonra geliyorsun masum gözlerinle, o hoş yüzünle görünüyorsun bana… Tekrar, tekrar, tekrar deniyorum. Yok olmayacak! Bu sefer olacak. Kendi kendime konuşmalarımın ardı arkası kesilmiyor.
Kalbimin duvarları yıkık, korumasız! Kucak açana sarılacak biliyorum ama bu sen olasın istiyorum… Bir insan hata yaptığını bile bile o yolda yürür mü? Ben yürüdüm... Yürümeye devam ediyorum ve yine yürürüm… Çünkü; Kılavuzum kalbim benim!
Olacaksa yürekli olmalı, yürekten olmalı... Cesaretim de esaretim de yüreğimden gelmeli... Kalpten gelmeli… Sen tuttuğun yolda devam et. Ben yürüdüğüm yolda şarkılar söyleyeceğim... Sevdiklerime, kalbime gömdüklerime... Hadi şimdi bensizlikle yoğrul, bakalım ne kadar zengin olacak gönlün…
Benden bu kadar! Artık susacağım ve sadece kalbim konuşacak derken konuşmaya başlıyor Deli Gönül!...
…Hayatımda senden başka kimse kalmamış, etrafımda o kadar insan olmasına rağmen resmen kalabalık içinde yalnızlık yaşıyorum. Senden binlerce kilometre uzaktayım, hayatımda bulunan insanlar bildiğin Amerikan filmlerinde olan hayat varya hani "kim kime dum duma" aynen öyle yaşıyorlar, hatta hayatıma giren çıkan insan belli değil, ama ben hala seni düşünüyorum.
Bu benim örf ve adetlerime uymuyor, ben böyle öğrenmedim, ben böyle yaşamadım, bizim hamurumuzda bu yok. Senin etrafında olan insanlar bile bana "Boş ver olum uğraşma,
Üsteleme, daha fazla zorlama " diyorlar. "yazıklar olsun lan", sen nasıl olurda ayırt edemezsin iyiyle kötüyü. Kendi mantığımı sonuna kadar zorladım ve düşündüm ama senin yaptıklarını düşündüklerini, seni kimin üzdüğünü, suratını kimin astığını, canını kimin sıktığını ve seni görmenin kıymetini bilmeyenleri anlayamıyorum bir türlü… Bana bak sen oradasın şimdi… İlk defa bende bu kadar uzakta, ilk defa ben sensiz ve ilk defa bu kadar uzağım sana ve o güzel gözlerine…
Ahhh! Ahhh! Filan filan filan işte: ben de kötüyüm biliyor musun? Ama her nedense öyle zamanlar geliyor ki hatta gün içinde bir iki kez olduğu bile oluyor, seni hatırlıyorum!... Bak sevdiğim insan! resmen üzülüyorum be kendime… O kadar fırsatım var elimde ben hala "sen" diye ölüyorum yavaş yavaş... Bunu biliyorlar artık… Önce en yakınımdakiler sonra 1-2-3 derken artık öğrenmeye başladılar. Ne acayip ya değil mi? çok uzağım senden, sen beni sadece o "lanet" yerde arada sırada ortak iş ortamında bir şeyler yaparken görürdün… Normalde hiç anlamıyorsun bile, nerden mi biliyorum? Biliyorum işte öyle olmasa şu zamana kadar anlardım beni herhalde. "eee o zaman ne hala düşünüyorsun" bak bunu bana deme, neden biliyor musun? Sigara içen bir adama sor o zaman bakalım "neden sigara içiyorsun?" diye, öyle işte.
Saçma oldu inceden ama bu saatte bu kafayla anca bu kadar. "aaa bak çalan şarkıya" "aşk kokuyor şarkılar, özlem kokuyor, hasret kokuyor" ne kadar manidar oldu demi? Hadi bakalım…
Ben 20 Ocakları hiç sevmezdim, yine sevmiyorum… Bunların hepsi kader-kader-kader… Kader de varsa üzülmek, neye yarar dövünmek… Siz siz olun sevdiklerinizin kıymetini yakınınızdayken bilin. Yanınızdan bir uzaklaştı mı bir daha eskisi gibi olmuyor… Sevmek güzel bir duygu ama sevdiğin yanında olduğu zaman güzelliği bir kat daha artıyor…