Erhan Dargeçit

Erhan Dargeçit

 Ülkemizde olmasa da rüşvet diye bir şey var

 Ülkemizde olmasa da rüşvet diye bir şey var

TDK sözlüğüne baktığınızda rüşvet tanımı olarak “yaptırılmak istenen bir işte yasa dışı kolaylık ve çabukluk sağlanması için bir kimseye mal veya para olarak sağlanan çıkar” tabiri kullanılır. Şimdi bununla ilgili, “aman rüşvet haramdır, günahtır, ahlaki değildir” falan gibi beylik laflar söylemek istemiyorum. Çünkü zaten bizler hayatımızı ne ahlaki ölçülere göre ne de harama, günaha göre şekillendiriyoruz.

Şu bir gerçek ki insanlık tarihi boyunca rüşvet ağır suç olarak görülmüş ve çok ağır cezalar verilmiştir. Sümer tabletlerinden öğrendiklerimize göre ilk rüşvet olayı da Sümerler’de görülmüş:

“Adı belli olmayan bir Sümer çocuğu okula gitmek için hazırlanmış ancak okula geç kalmıştır. Devamdan sorumlu kişi, neden kaldığını sormuş ve korku içinde olan bu çocuk ona saygı göstererek önünde eğilmiş, buna karşın geç kaldığı için dayak yemekten kurtulamamıştır.  Çocuk, elindeki ödev tabletini alıp inceleyen baş üstat denilen kişi tarafından ödevini yanlış yaptığı için bir kez daha dayak yemiştir. Dayak sadece bununla sınırlı kalmamış, temizlikten sorumlu kişi de çocuğun üstü kirli diye dayak atmaktan geri durmamıştır. Gürültü yaptığı ve Sümerce konuşmadığı için de sorumlu kişilerden ayrıca yine dayak yemiştir.

Bir okul günü boyunca dayak yiyen öğrenci, bu durumu babasına iletmiş ve babasından başöğretmene para vermesini ve kendisine karşı nazik olmasını istemiştir. Aritmetikten bir süre serbest bırakmasını ve diğer öğrencilerden ayırmamasını da söylemiştir. Çocuğunun söylediklerini kabul eden baba, başöğretmeni evlerine davet etmiş ve büyük bir koltuğa oturtmuşlardır. Bunun yanı sıra çocuk da öğretmenine saygı ile hizmet etmekten geri kalmamıştır. Baba hizmetçilerine; masaya yiyecekler getirmelerini, öğretmene elbise giydirmelerini, eline para vermelerini ve parmağına da bir yüzük takmalarını istemiştir. Yani rüşvet niteliği taşıyan hediyeler öğretmene takdim edilmiş oluyordu.

Öğretmen bu hediyeler karşısında öğrencisine dönüp: ‘Sana verdiğim eğitimi baştan sona aldın ve yazı sanatını tamamladın. Bana para verip, onurlandırdığın için koruyucu melek Nidaba senin de koruyucu meleğin olsun. Kalemin güzel yazı yazsın, çalışmaların yanlış olmasın. Arkadaşlarının önderi, öğrenciler arasında en yüksek olasın. Sen bir bilim adamısın.’ sözlerini söylemiştir”

İşte tarihteki bilinen ilk rüşvet olayı bu şekilde meydana gelmiştir. Tabii ki şimdilerde olaylar çok daha büyük hal almış olsa da sanırım dönemlere göre değerlendirdiğimiz zaman Sümerlerde de bu olay öyle çok basite alınacak bir olay olmasa gerek.

Şimdi izninizle rüşvet olayına biraz da tersten bakalım. Mesela bir polis memurunu ele alalım. Yaklaşık 2300TL çıplak maaşı var(Abartmıyorum, bordrodan söylüyorum). Ek ödemelerle falan maaşı 7-8 bin TL oluyor. Şimdi bu polis memuru,  yaptığı görev itibariyle, tabiri caizse “kelle koltukta”, suçlularla, psikopatlarla, katillerle, hırsızlarla mücadele ediyor. Ve de tabii ki bu “harami” takımı da bu polisimize düşman oluyor.

Bu polis memurunun 2 tane de üniversite öğrencisi çocuğu olduğunu düşünelim. Kirada oturan, iki çocuğunu üniversitede okutan bu polis memuru kelle koltukta, gece gündüz çalışıp, hem görevini ifa etmeye hem de ailesini geçindirmeye çalışıyor. Bir de bunun emeklilik boyutu var ki, o zaman maaş zaten çıplak maaşa düşecek. Yeni bir iş yapmadan geçinme şansı kalmayacak. Bu polis memurunu hele İstanbul’da hiç düşünmüyorum bile…

Şimdi hemen birileri “bu durum rüşvet alma hakkını doğurmaz” gibi “bilmişçe” düşünmeden ben söyleyeyim tabii ki nasıl hiçbir sebep cinayet işleme hakkı doğurmazsa, aynı şekilde hiçbir sebep de rüşvet alma hakkı vermez. Ancak burada bir eksikliği iyi görmek gerekir.

Devletler kendisine birinci dereceden hizmet edenleri kesinlikle hiçbir şeye muhtaç etmemelidir. Polisini, askerini, öğretmenini ve benzeri memurlarını Devletten başka kimsenin inisiyatifine atmamalıdır. Ve bu memurların gelecek kaygılarını, geçim endişelerini unutturmalı, kendiişlerine odaklanmalarını sağlamalıdır. Hatta mümkün mertebe bu memurları emekli olduktan sonra bile geçim sıkıntısı, başka bir iş yapma eğilimi içerisinde olmamalıdırlar. Devlet memuruna hem çalışırken, hem de emekliliğinde Devlete hizmet etme gururunu yaşatmalıdır.

Genelde çoğu kimse hiç düşünmez ama milletvekilleri maaşları yüksektir. Çünkü milletvekillerinin yasama ve denetim görevlerinden başka hiçbir şeye odaklanmaması ve kaygılar içerisinde olmaması esastır. O nedenle milletvekilleri hem görevleri süresinde hem de emekliliklerin normalin üstünde maaş alırlar. Ve bu konuda kimse gocunmamalıdır. Milletvekili yeter ki maaşının dışında bir para kazanma yoluna temayül etmesin. Bu Devlet tüm milletvekillerine ve emeklilerine bakacak güç ve kudrettedir.

Dostlukla kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Erhan Dargeçit Arşivi