Türkiye Cumhuriyeti Devleti bağımsızlık mücadelesi vermektedir
Bugün biraz detaylı bir siyaset yapalım istiyorum. Şöyle 2000’li yılların ortalarına doğru bir gidelim.
ABD ve CIA'ye stratejik ARGE hizmeti veren "RAND Corperation" adlı düşünce örgütü 2004 yılında “Sivil Demokratik İslam: Ortaklar, Kaynaklar ve Stratejiler" başlıklı bir rapor hazırlamış ve Bush’a sunmuştu. Raporda İslam dünyası kategorilere ayrılmış ve ABD'nin İslam’ı kontrol altına alabilmesi için yapması gerekenler başlıklar halinde sıralanmıştı.( Thomas Edward Lawrence diğer adıyla Arabistanlı Lawrence’in katı bir din alimi olarak ya da Arapçı bir Arap şeyhi olmasına inanan Arap dünyasını düşününce garip gelmese gerek)
Bu raporda Türkiye'nin İslam Dünyasındaki "demokratik İslam" örneğine en yakın ülke olduğu, bu durumu laiklik anlayışına borçlu olması ile birlikte ülke halkının ABD'ye karşı Kemalist ve milliyetçi gibi akımlar nedeniyle olumlu bakmadıklarına yer verilmişti. Geçmişte CIA için “Yakın ve Güney Asya Bölgesi Millî İstihbarat Şefliği” yapmış olan Graham Fuller’in bu dönemde FETÖ hareketinin desteklenmesi konusundaki görüşlerini açık bir şekilde paylaştığını da atlamamak gerekir.
İşte bu düşünce üzerine oturtularak, “Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesi ile Müşterek bir Gelecek ve İlerleme için Ortaklık” projesi yani bilinen adıyla Büyük Ortadoğu Projesi(BOP) hızlandırılmaya çalışılmıştır. Türkiye projeden bir ara çıkartılsa da “model ülke(Ilımlı İslam Ülkesi)” olarak projede tutulmaya çalışılmıştır. Ancak bundan memnun olmayan Türkiye Cumhuriyeti Devleti itirazlarını dillendirmiş ve bu sefer de ABD, Türkiye’nin adını “demokratik ortak” olarak nitelendirmiştir.
Şu meşhur BOP Eş Başkanlığı denilen durum da “Gelecek Forumu” adı altında kurulan bir mekanizmaya bağlı olarak Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleri için oluşturulacak "Demokrasi Yardım Diyaloğu” eşbaşkanlığıdır. İtalya ve Yemen de aynı durumla görevlendirilmiştir.
2000’li yılların ikinci yarısında Türkiye’de konuşulan gündemlerden birisi de “Hilafet kaldırılmadı, TBMM’nin sorumluluğuna bırakıldı” tartışmalarıydı. Bu sıralarda belki hatırlayanlar olacaktır; 3 Mart 2006’da hilafetin kaldırılışını protesto eden binlerce Endonezyalı “halifeyi isteriz” diye yürüyüş yapmışlardı.
O dönemlerde ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney, Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, Genelkurmay Başkanı Richard Myers ve hatta Irak’ta Merkez Komutanı olarak bulunan John Abizaid gibi isimlerin açıklamalarında ortak nokta hep “köktendincilere karşı Müslümanları bir araya getirmenin tek yolu hilafettir” cümleleri oluyordu.
2005 yılında CIA “Global Geleceği Haritalamak (Mapping The Global Future)” isimli bir rapor yayınladı. Bu raporda 2020 yılına ait ABD’nin öngörülerinden bahsediliyordu. Dört bölümlük raporun en ilgi çekici kısmı “Yeni Hilafet” başlıklı kısımdı. Raporda 2020 yılına kadar İslam dünyasının hilafeti yeniden kuracağı öngörülüyordu.
İşte bilhassa 2015 yılından sonraki Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin dirayeti ve karşı koymaları neticesinde ABD bu emellerine ulaşamadığı gibi Türkiye Cumhuriyeti Devleti de kendi bağımsızlığı için ABD destekli, PKK, FETÖ ve diğer uzantılarla savaşa başladı. Türkiye bu savaş neticesinde ekonomik sıkıntılara girse de bu sıkıntılardan kurtulmanın da bağımsızlığına sahip çıkmakla olacağının bilincine vardı.
İşte bu gelişmeleri bilmeden yapılan siyasi tespitlerin eksik kalacağını görmek gerekir. Tabii ki devamı da var ve o devamı da bir başka günkü yazımda sürdüreyim.
Dostlukla kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.