Şehir ve şehirlilik
Şehirli olmak, kültürel bir olgudur. Yani bir insan şehirde oturduğu için “şehirli” olmaz. Şehirli olma kültürüne sahip olduğu zaman “şehirli” diyebiliriz. Aristo’ya göre şehir kuruluşunda belirleyici olan üç faktör vardır: 1- İnsan sağlığına uygun bir iklim bulunması, 2- Ulaşım şartları bakımından uygun mevkide bulunması, 3- Savunma bakımından uygun bir lokasyonda yer almasıdır. Ve tarihte şehirler bu ve buna benzer düşüncelerde kurulmuştur.
Şehirlilik de İstanbul Büyükşehir Belediyesi eski başkanlarından Kadir Topbaş’ın deyişiyle “Sosyolojik bir evrimdir. Bir şehirde sadece merkezde yaşayanları değil tüm şehirde yaşayanlara şehir hayatını yaşatabilirseniz o şehir medeni bir şehirdir” tanımı, sanırım gayet net anlatan bir tanımdır.
Şunu net olarak ortaya koymak gereklidir ki, 1990’lara kadar Konya şehir tanımına uyan ve Türkiye’deki en güzel şehirlerden biriydi. İnsan sağlığına uygun ve temiz havasıyla örnek bir şehirdi. O dönemleri hatırlayanlar olacaktır. Ankara hava kirliliğinden, neredeyse nefes alma zorluğu yaşarken, Konya’da tertemiz ve kirlilikten uzak bir havada sağlıkla yaşanabiliyordu. Şehir bir “çanak” gibi olmasına rağmen, doğa, önlemini almıştı. Şehrin kuzey tarafından giren ve “Gedavet yeli” olarak isimlendirilen rüzgar “çanağın” içerisindeki kirlenmiş havayı alıp, güney tarafından dışarıya çıkartırdı. Her gün bu döngü devam eder ve Konya’nın havası en temiz havalardan biriydi. Sonra ne oldu? Gedavet rüzgarının geçtiği “rüzgar koridorları” teker teker, kocaman kocaman binalar dikilerek kapandı. Ve rüzgar koridorları tıkanınca şehrin nefes alıp verme ve de o döngünün devam etme şansı kalmadı. Şehrin çok büyük bir kesiminde doğalgaza geçilmesine rağmen hava kirliliği hala çok aşılmış durumda değildir.
1987-1988 döneminde Konya’da başlatılan altyapı çalışmaları her ne kadar vatandaşı bezdirip, mevcut belediye başkanının tekrar seçilmesini engellemiş olsa da, yapılan altyapı çalışmaları 30 yıldır bu şehirde geliştirilerek kullanılan bir çalışma olmuştur.
Bu arada Konya’nın 1990’lı yıllara kadar Türkiye’deki şehirciliğin Bursa ile beraber en düzgün uygulandığı yer olduğunu da yazmadan geçmeyeyim. Ayrıca her zaman Konya gecekondunun olmadığı şehir olarak isimlendirilmiştir.
Sonralarda Koyuncu Petrol kavşağının olduğu yerdeki gibi düzensiz ve gelişmeye dönük olmayan bir yapılaşmayı, yine Koyuncu alt geçidi gibi ucube bir altgeçidi görmeye başladık. Uluşahin İş Merkezi’nin olduğu bölgede Hulusi Baybal ve devamında Kemerli caddelerinin anlamsız bir yol haline gelmesi de o yıllara tekabül eder.
Çok ilginçtir ki, imaj olarak da Konya’da hiç yaşanmamış olan “otobüslerin kadın-erkek diye ayrılması” olayının ortaya atıldığı zamanlar da bu zamanlardır. Üniversiteye öğrenci taşıyan otobüslerin, kızlardan gelen istek üzerine, kız öğrencilerin veya kız ve erkek öğrencilerin karma olarak taşınması için uyguladığı güzel bir sistemi “belediye otobüsleri kadın-erkek diye ayrıldı” noktasına getirmek vizyonsuzluğun geldiği nokta idi.
Yine bu dönemlerde oy alabilmek amacıyla Konya’ya göç organize etmek ve de şehirlilik bilinciyle alakası olmayan bir kesime yerleşim imkanı sağlamak da Konya’da şehirliliğin sorunlu hale gelmesine yol açmıştı.
Son dönemlerde bir de pandemi sürecindeki gelişmelerin de ışığıyla Konya eski “şehir olma” kültürüne dönecektir. Tabii ki bunun için Konyalı’nın da “şehirlilik kültürünü” arttırmak için gerekli çalışmalar devam edecek ve de bu sonuçlandığında da dünya çapında bir kent olarak modern şehirciliğin yeşerdiği bir kent olabilecektir.
Dostlukla kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.