Emeksiz para olmaz ve Biden ne derse desin
KOLAY PARA KAZANMAK MESELESİ
Ülkemizde zaman zaman kolay para kazanmak isteyenler için bir takım “üçkâğıtçılar” ortaya çıkar ve vatandaşı kandırır, parasını alır, ortadan kaybolur. Bu süreci eskiye, taa bankerlere kadar götürebiliriz. Ama ben daha yakından başlayayım. Malum, bir ara “titancılar” vardı. Büyük coşku, eğlence, şatafat, lüks gösterileriyle vatandaşın gözünü boyayıp, paralarını kapmışlardı. Onlara para veren vatandaş profiline baktığımızda gördüğümüz şey “daha fazla para kazanma” hırsıydı. Ardından gelen “holdingler furyası” yine çalışmadan “beleşten” para kazanma hırsı taşıyan vatandaşlarımızın akınına uğradı. Hatta bu sefer sadece Türkiye’deki değil Avrupa’daki vatandaşlarımız da bu akından nasip almak istediler. Paraları toplayan holdinglerin çoğu maalesef yine vatandaşlarımızı mağdur etmişti. Dolarlarına, marklarına faiz (pardon kar payı) alacakları umuduyla holdinglere para yatıran vatandaş orada da mağdur oldu.
Jetfadıl olayı, Çiftlikbank ve benzeri olaylar ve en son işte “bilmem ne coin” olayları her zaman olduğu gibi gündemdeki yerini aldı. Buradaki temel “kandırılma” mantığı “emek vermeden, çalışmadan, yattığım yerden nasıl para kazanabilirim ve nasıl zengin olabilirim” mantığıdır. Ve bu mantık her zaman, sahtekârlara, dolandırıcılara yeni bir mecra muhakkak yaratacaktır. Arkalarında da gözleri yaşlı, mağdur insan yığınları bırakacaklardır.
Dolandırıcılar, ahlaklarının gereğini her zaman yapacaklardır. Ancak vatandaşlar bu dolandırıcılara yem olmamak için “çalışmadan, emek vermeden” para kazanamayacaklarını kafalarına yerleştirmeleri lazımdır. Bedavadan para kazanmak ancak “ahlaksızlıkla” olur. Bunu kesinlikle unutmamak lazımdır.
ABD, TÜRKİYE’Yİ YOK SAYAMAZ…
Türkiye jeopolitik açısından, Dünyada durduğu yer açısından hem ABD hem de Avrupa için çok önemli bir konumdadır. Yani hiçbir ülkenin, Türkiye’yi kolayca gözden çıkarabilecek bir durumda olmadığını herkes bilmelidir. İç politikaya mesaj verme açısından zaman zaman böyle hamasi çıkışlar olur ancak bunlar ciddiye alınacak çıkışlar değildir.
Mesela şöyle tarihe bir bakalım. 1981 yılında ABD Başkanı olan Ronald Reagan “soykırım” ifadesini kullanmıştı. Hem de ülkemizde yeni darbe olmuşken ve ülkemiz şimdiki kadar güçlü değilken… Ne oldu derseniz; “hiçbir şey” ABD Başkanı soykırım ifadesini kullandıktan sonra ABD’de Türkiye aleyhine birkaç dava açıldı ve sonunda da bir şey çıkmadı. ABD başkanları ondan sonraki süreçte “soykırım” yerine, Ermenice “büyük felaket” anlamına gelen “Meds Yeghern” sözünü kullanmaya başladılar.
Obama 2008’deki seçim çalışmalarında “Başkan seçilirsem, Ermeni soykırımını tanıyacağım” diyordu. Biden de seçilmeden önce “soykırım” ifadesini kullanacağına dair söz vermişti. Ve de ABD’de 100 civarında milletvekili ve 40 civarında senatör, bu açıklama için, Biden’e baskı yapıyorlardı. Biden konuşmasının iki yerinde “soykırım” kelimesini geçirirken, "Bunu suçlamak için değil, yaşananların bir daha asla tekrarlanmamasını garanti etmek için yapıyoruz" diye bir açıklamaya da gerek duydu.
Yani anlayacağınız, öyle kuru gürültü yapmaya gerek yok. Öyle “üsleri kapatalım, iphone’ları yakalım, büyükelçiliğini kilitleyelim” gibi hamaset dolu fikirler üretmemiz gereksiz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu konudaki tavrını gerektiği gibi muhakkak gösterecektir. Ancak buradaki olaylara bakarak, gelecekte de bir sorun olmaması açısından aslında bu vesileyle de NATO üyeliğimiz konusu tartışılabilir. NATO’dan çıkacak bir Türkiye hem ABD’yi hem de Avrupa’yı güçsüz kılar. Bizim ABD ve Avrupa’ya ihtiyacımızdan çok, onların bize ihtiyacı olduğunu iyi görmek gereklidir. Türkiye NATO’dan çıktığı zaman onu korumak için birçok ülke seferber olacaktır.
Bu nedenlerle “Biden ne dedi”den ziyade, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin çıkarlarına uygun olan nedir” konusunu düşünmek daha değerli bir konudur.
Dostlukla kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.