Büşra Kavasoğlu

Büşra Kavasoğlu

MEVLANA ANISINA: AŞK

MEVLANA ANISINA: AŞK

İnsan, toprağın kokusuyla uyanan. İnsan başka bir toprak kokusuna aşık olan.. Yaradan nasıl da nakış nakış işlemiş toprağın kokusunu içimize, nasıl da ince ince dokumuş aşkı gönlümüze. Bir yoldan geçirmiş nefesimizi, uzaklardaki yollara düşürmüş soluğumuzu o yollara nefesimiz geçsin diye. Daraldığımızda bir nefesimiz olsun diye takılmış ayağımız taşlara, soluklandığımızda bir nefese kanat olalım diye yürütmüş o yollarda. Yaradan bir toprağa aşık etti bizi, nefesimizi solumadan.

Solundan bir sızı giriyor kalbine, solundan bir çift göz takılıyor gözlerine, solundan bir ateş yükseliyor hafifçe. Evet solundan bir aşk filizleniyor farkettikçe, çiçekler açıyor senin gönlünde halbuki yanacaksın belki de ateşlerde. Aşk; ışıldayan yıldızlar gibi ama bazen tek aydınlığıyla yüzüne vuran ay gibi. Aşk; kimi zaman gökyüzü gibi, bazen gece bazen gündüz gibi. Aşk; onsuz hayat her gün ölmek gibi, onunla koskoca bir ömür yıllarını almamış gibi. Dakikalar saniyedir aşkta, aylar gün, yıllar ay.. Zaman kavramı değiştirir yörüngesini, aşkta farklıdır dünya. Yana yana kavrulursun, Yaradan sınar seni; onu ne kadar çok sevdiğini ve onun için Onu nasıl unutabildiğini. 

Takılır dillerimize bir cümle mevlana der ki; 

‘Sen bir horluk, bir zorluk görür görmez aşktan kaçıyorsun. Sen sadece aşkın adını biliyorsun, aşkı yaşamıyorsun’ Takıldığın bu aşk çemberi seni hep aynı döngüye götürmez, aşk yolculuğu O’na doğru gider. Onu buluncaya dek ancak bu gözündeki yaşlar diner. Ama aşk yanlışından doğrusunu bulamasa insan nereye gider. Hep olduğu yerde saysa, neye yarar insan? Ona kulluğunu yapamadıktan sonra Onun aşkıyla yanmadıktan sonra neden dünyadadır insan. Belki de Onun aşkına mazhar olamayan; dünyasını bulamamıştır, nefesini alamamıştır, boş yaşamış boş kalmıştır. Bir kimseye yararın yoksa, bir çiçeğin açmasıyla  aydınlanmıyorsa günlerin, bir çocuğun gülümsemesiyle mutlu olamıyorsan, aşık olduğum dediğine bakarken kalbin atmıyorsa ne işin var bu dünyada? Bir başka bakışla, Mevlana bakışıyla; ‘Kimde aşk endişesi yoksa o kanatsız kalmış bir kuş gibidir, vah ona!’

Kalbini bomboş bırakma, Yaradanın yüreğine yerleştirdiği o yumuşacık sevgiye dokun, özüne dokun, dupduru iyiliğine dokun. Sen insansan mutlaka birinin gönlüne dokun. 

Ve işte hayatında biraz da Mevlana’nın hayatına dokun. Hz. Mevlana’yı anlamak, duruluğuyla berraklığıyla su gibi. Bazen gökyüzü gibi bazen kapalı kilitli bir kutu gibi. Onu anlamak kalbine giden yoldan geçiyor, onu anlamak sevgiden, merhametten ve şefkatten geçiyor. Onu anlamak bir tutam gülüşten, damlalar dolusu da gözyaşlarından geçiyor. Onu anlamak zor değil, çünkü onun yolu daima barıştan geçiyor. O savaşa dur diyebiliyor, o yolculukta sabretmeyi biliyor. O ruhumuzu ferahlatan buz gibi su serinliği veriyor gönlümüze. O başka bir bakışla gösteriyor hayatı bize. O biliyor inceliği, Yaradanın çizdiği nakışı takip ediyor. Mevlana’yı anlamak zor değil, onu anlamak ‘ne olursan ol yine de gel’ sözünden ‘olduğun gibi görün’ sözüyle son buluyor. Onu anlamak en çok Yaradana karşı gidilen aşk yolundan geçiyor. 

O hepimizi sevgiye, barışa ve birliğe çağırıyor. 

Sevgiyle,

Barışla,

Aşkla.. 

Hz. Mevlana anısına..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Büşra Kavasoğlu Arşivi