Ali Sait Öğe

Ali Sait Öğe

Allahım ne hallere düştük…

Allahım ne hallere düştük…

Sabah erken saatlerde bir gazete aldım elime alıp alacağıma bin pişman oldum…

'Allahım! Bu ne böyle? Biz ne hallere gelmişiz'  demekten kendimi alamadım

               

Bir gazete sayfasında; 10 Adli Haber - 11 Ölü -  1 Kayıp -  1 dolandırıcılık… 

 

Üniversiteli genç kız canına kıydı, karnında ikiz bebekleri olan eşini öldürüp canına kıydı, baldızının boğazını kesti, gelinini öldürdü, çifte cinayet işledi, şofben zehirledi, pompalıyla infaz, üç ayda ikinci evlat acısı…

 

Bu sadece tek bir gazetede gözümüze çarpan acı gerçekler. Bilmediğimiz basına yansımayan daha neler var neler…

 

Ramazan ayının manevi huzurunu yaşamamız gereken bir ortamda böylesine kara bir tablo ile güne başlamak insanın vicdanında nasıl bir yara bırakıyorsa bende aynı öyle oldum.

 

Peki hiç düşündük mü? Biz neden bu hale geldik diye!

 

Neden olacak her geçen günün, geleneklerimizden, kültürümüzden, sevgimizden, saygımızdan, insanlığımızdan, sabrımızdan  bir şeyler alıp gitmesine izin veriyoruz da ondan!

 

Hani hemen her reklamda çıkan, her muhabbete konu olan, başımız dara düştüğü zaman söylediğimiz, ' Nerede o eski Ramazanlar' Nerede o eski insanlar' Nerede o eski güzellikler' şeklinde kullandığımız o süslü kelimeler var ya işte bu haberlerin içerisinde gizli.

 

Nerede olduklarını bu haberlerin içerisinde görebilirsiniz.

 

1970'li yılları çok iyi hatırlarım. Annem rahmetli ile Muhacir Pazarı'nı gittiğimizde önünde tahta bir tabla asılı olan kavalı ile acıklı türküler çalan ve acıklı türkü nağmeleri ile destan satan bir amca vardı.

 

Her hangi bir şehirde işlenen bir cinayeti veya ölümlü bir trafik kazasını veya ince hastalıktan ölen bir annenin dramını  destan haline getirerek satardı. Annem rahmetli de bizlere o destanları okutur hem için için ağlardı.

 

O yıllarda işlenen bir cinayet bırakın günleri, ayları yıllarca konuşulur ve neredeyse o cinayetin işlendiği tarih bir milat olur ve yıllar sonra bir anı anlatılacağında, 'Filan kişinin öldürüldüğü sene' diye tarih verilirmiş.

 

Peki, şimdi öyle mi? Bırakın yılları, ayları, haftaları, günleri hatta saatleri. Bir kaç dakikada neredeyse onlarca cinayetin işlendiği kara haberlerin yaşandığı bir döneme geldik.

 

Ne olur elimizi vicdanımıza koyalım da eskilere dönüp bir bakalım.  Nerelerden nerelere geldik diye.

 

Cuma günü namaz öncesi sohbet sırasında bizim Trabzonlu Celalettin Hocamız Allah kendisinden razı olsun çok güzel konulara değinir. Verdiği bir örneği kısaca söyleyim nerelerden nerelere geldiğimizi anlamamız için.

 

Eskiden yapılan iyilikler hiç ulu orta yapılmazdı, bir elin verdiğini diğer el görmezdi, hiçbir kimse birisine iyilik yaparken onu rencide etmez, reklam etmez yapacağı her şeyi Allah rızası için yapardı. Zekatını fitresini vermek için en üst seviyeyi baz alırdı.

 

Şimdi adam hasta oruç tutamıyor günlüğüne 15 TL den birisine yardımda bulunacak bana geliyor diyor ki 'Ya hocam 10 lira olmaz mı?' be adam sen bir günde iki öğünde iki ayrı lokantada 10 liraya karnını doyurabiliyorsan 10 liradan ver. Ama sen orucunu tutmazken kebap yiyorsan senin yerine oruç tutacak olan kişiyi niye 5 liralık bir çorbayı layık görüyorsun.

 

Aynı şey zekat ve fitre de geçerli. Bırakın en düşük tutardan ödemeyi neredeyse hiç vermemek için bahane arar duruma gelmişiz.

 

Evet,  kaybettiğimiz tüm değerlerimiz  ne yazık ki bu acı olayları kazanmamıza neden oluyor. Onun için diyorum ki ne olur özümüze dönelim…

 

Şiddete değil sabra yer verelim, öfkeye değil sevgiye yer verelim, hırslanmaya değil, şükre  yer verelim, hepsi benim olsuna değil paylaşmaya yer verelim şu üç günlük dünya da ki yaşantımıza…

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ali Sait Öğe Arşivi