Yerli ve Milli Kanat mı, Yoksa…
Yerli ve Milli Kanat mı, Yoksa…
Türkiye'de, 2007 tarihinde, TBMM'deki Cumhurbaşkanlığı seçimi ile başlayan, daha sonraki yıllarda dışarıdan destekli başlatılan Gezi olayları, 17 - 25 Aralık operasyonları ve son olarak 15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışma süreçleri, siyasetin ve ülkenin, küresel kanat temsilcileri tarafından mı, yoksa yerli ve milli kanat tarafından mı yönetileceğine şahit olduk!. Aslında, devlet ve millet olarak, daha önce yaşadığımız tüm darbelerin, arka planı, özeti ve realitesi de budur!.
Peki, Devletin direksiyonunda kimler hakim olmalı?! Elbette ki yerli ve milli olanlar! İşbirlikçi ekol temsilcileri değil tabii ki!. 15 Temmuz hain darbe kalkışması akabinde ki Cumhurbaşkanlığı hükümet yönetim sistemi referandum süreci ile Cumhur İttifakı olarak tebarüz etmiş, karşıya da Millet İttifakının kurulmasını temin etmek sureti ile, ikili sistem sürece hakim olmuştur!. Daha önceki yazılarımda Cumhur ve Millet kavramlarını da izah etmeye çalışmıştık!. Cumhur, milleti yöneten ulus ve otoritedir! Cumhur, seçilmiş ve yöneten konumunda ki bir ulus ve bir ırktır!
Peki, küresel kanat veya küreselleşme nedir kabaca incelemeye çalışalım!. Küreselleşme çok boyutlu bir kavramdır!. Ulus devlet yetkilerinin aşındığı, çok uluslu şirketlerin ve sermayenin hareket alanlarının genişlediği! İletişim teknolojileri ile dünyanın küçük bir köy olarak hissedildiği! Ulus üstü örgütlenmelerin yetkilerini artırdığı, kültürel anlamda insanların birbirlerine benzemeye başladığı! Toplumsal ve toplumlar arası geçirgenliğin giderek arttığı ve dünya toplumu kavramından söz edilmeye başlandığı süreçleri nitelemek için kullanılan bir kavramdır!
Küreselleşme süreci ile birlikte ulus devletler, tehdit ile karşı karşıya kalmıştır!. Soğuk Savaş sürecinde var olan göreceli denge ortamının yarattığı istikrarlı düzen artık yoktur!. Yeni dönemde kendi içinde sorun yaşayan hükümetler, süper güçler (ABD ve SSCB) Soğuk Savaş döneminde ki yanlarında tutabilmek için verdikleri destekten artık mahrum kalmıştır!. Dünyada, bugün, böyle bir denge kurulamadığı için sorunlar yaşanmaktadır!. Bugün için kurulacak veya kurulması planlanan yeni sistem veya düzen, çok kutuplu olmalı, merkez ve denge ülkesi de Türk Devleti olacaktır!. Şimdi anladık mı, içeride siyasetin neden kaynama noktasına geldiği veya ısınmakta olduğunu?!
Küreselleşme süreci ile birlikte, uluslararası sistem ve siyaset, Soğuk Savaş döneminde olduğundan farklıdır!. Soğuk Savaşın sonlarına doğru ve 1990’ların başında Sovyetler Birliğinin çökmesi ile Doğu Bloğu olarak adlandırılan yapının dağılması sonrasında hız kazanan bir süreçtir! Bu süreci, dünya halkları hiçbir zaman idrak edemese de, tezatlıklar ile birlikte işleyen bir doğaya sahiptir!.
Küreselleşmenin güvenlik tehditleri üzerindeki etkisi, sorunları yerel olmaktan çıkarıp, dünya ölçeğine taşımasıdır. Sorunlar ulus üstü bir hal almakta, ulusal yetki alanı içerisinde, sorunların çözümü ve denetlenmesi güçleşmektedir!. Sınırları aşan ekonomik krizler, ekolojik sorunlar, küresel teknolojiler, ulus devletlerin gücünü aşan meseleler haline gelmektedir!. Günümüzde artık riskler ve tehditler küreseldir; insan hakları ihlalleri ve terörizm gibi!. Güvenlik konusunda yeni bir anlayış değişikliği, yeni güvenlik terimi veya insani güvenlik şeklinde tebarüz edeceğine işaret etmektedir!.
Türkleri, insanlık tarihinden çıkardığımız vakit geriye tarih diye bir şey kalmayacaktır!. Dünya insanlık tarihinde ki, diğer medeniyetlerin şeceresi, sadece yıkmak, yok etmek ve insanları da öldürmek üzerine kurulu olduğunu vurgulamıştık!. Türk Medeniyeti ise, Adalet dağıtan, Hakikat ehli ve mazlum milletlerin hamisi ve tüm insanlık adına ihya, inşa ve insani yaşat ki devlet yaşasın ilkeleri üzerine bina edilmiştir!. İçeride ki; küreselleşme ve küresel kanat temsilcileri, yerli ve milli kanadın, siyasette ki aktörlerinin de kimler olduğunu medyadan takip edebiliriz!.
Yerli ve Milli kanat, beş bin yıllık kadim devlet geleneği ve kadim medeniyet ilkeleri çerçevesinde, Kadim Türk Devlet Aklı ile birlikte, dünya insanlığının acil ve ivedi ihtiyacı; güvenlik, barış, huzur, istikrar ve karşı karşıya kaldığı tüm sorunlara matuf, tarihin ve coğrafyanın yüklemiş olduğu sorumluluk gereği sahaya inmiştir!. Birileri, Türkiye'nin son dönemde ki eylemlerinin çok saldırgan ve Türkiye'nin giderek artan askeri kabiliyetlerinin de bir endişe kaynağı, olduğundan dem vurmaya başlamıştır!. Neden acaba?! Meydanı eskisi gibi boş bulamadıkları için olabilir mi?! Mekanın sahibi artık saha inmiştir!. Tabii ki; Aslan, meydana çıkınca, çakallara kaçmak düşecektir!.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.