Cennetten Satılık Parsel!.
Bizim gibi muhafazakar ve din eksenli ülke ve toplumlarda, kalabalıklar, sürü ve yığınları ancak ve ancak iki dürtü ile kontrol ve denetim altına alabilirsiniz! Seçim meydanlarında bugünlerde çokça görmeye alışık olduğumuz gibi! Bir parti üyesi diyor ki, Şu partiye oy verirsen cennet garanti altındadır! Bir diğeri de, bu partiye oy vermezsen, cehennemde yanarsın, helak olursun! Şu partiye oy verirsen asgari ücret ve emeklilere de şu kadar zam! Bu nasıl bir şeydir, Allah'ım! Kişi demokratik tercihini kullanmak sureti ile sadece bir oy kullanacak! Bunun din ile, cennet ile ve öbür alem, cennet ve cehennem ile ne ilgisi olabilir ki?! Ne demiştik! Kişi ve toplumları iki dürtü ile denetim ve kontrol altına alabilir, özellikle de yönlendirmeye tabi tutabilirsiniz! Ve bunlardan bir tanesi Maslow ihtiyaçlar hiyerarşisinin de birinci maddesi olan fiziksel ihtiyaçların tümü! Bir diğeri ise din eksenli konuşmalar, uyarılar, ihtarlar, ikazlar ve yönlendirmelerdir!
Toplumun büyük bir kısmı okumak, araştırmak ve sorgulamaktan da aciz olduğu için din konusunda, tabi veya teslim oldukları bir alim, bir hoca veya bir akademisyen ne derse doğru sadece odur! Kalabalık ve yığınlar, bu konuda herhangi bir araştırma ve sorgulamaya girmeyi de düşünmezler! Ne de olsa bir alime ve bir hocaya teslimiyet çok kutsaldır! Neden diye soracak olursanız! Şu alim, şu hoca veya şu profesör böyle dedi şeklinde bir cevap ile karşılaşırsınız! Peki, kardeşim senin bu hoca veya akademisyen bir yerlerin adamı olmasın?! Olabilir mi? Neden olmasın?! Tarih bunların canlı örnekleri ile dolu! Osmanlıyı parçalarken, Osmanlı hinterlandındaki imam, vaiz ve hocaları bir araştıralım ve bakalım, kimlermiş? Hangi dinden ve hangi nesepten, kimler ve hangi küresel güçler adına çalışıyorlarmış?! Peki, kardeşim Allah sana akıl vermiş, o hoca ve akademisyene de aynı aklı vermiş'! Allahın sana ve vermiş olduğu ve seni de sorumlu tuttuğu akıl çerçevesinde gönderdiği kitabı, Son Peygamberin hadisleri ve yaşantısını şöylece bir tefekkür ve tezekkür zaviyesinden bak, değerlendir ve muhakeme yap, doğru ve yanlış olduğuna da kendin karar ver! Sorumlu olan sensin! Hesap verecek olan ve sorguya çekilecek olan da sadece sensin! Hoca, alim veya akademisyen ile birlikte aynı anda sorguya çekilmeyeceksin! Hayır bu çok zahmetli ve sıkıntılı bir yol ve yöntem! Ben aklımı ve ruhumu bir hacıya, bir hocaya, bir alime ve bir akademisyene kiraya verir ve teslim eder, başkasına karışmam diyorsan, başkaca yapacak bir şey de yoktur! Allah yine de sana biraz akıl, biraz fikir, biraz feraset ve birazcık da basiret versin, diyelim!
Daha önceki yazılarımızda din konusu ve dini eğitim sistemimizdeki bir arıza ve sıkıtılar olduğundan dem vurmuştuk! Nasıl yani! Çocuk yaştaki gençlerimize din ve dini konular hakkında neler öğretiyoruz? Şu kadar yardım edersen cennetten parsel, şu kadar zikir çekersen cennetten köşk, şu fakire yardım edersen cennetten villa, şeklinde devam eden bir Müslümanlık, dini ve İslami bir eğitim sistemi ve algısı! Yani yardım etmediğin ve şu kadar da zikir çekmediğin takdirde cennetten parsel yok! Peki bunlar doğru mudur? Tabii ki doğrudur ve haktır! Fakat mümin olmanın asli ve ön şartlarını da birazcık bilmek ve uygulamak gerekir! Nedir bunlar? İslam ve mümin olmanın öncelikle temel şartları, öncelikle iyi bir insan olmak ve sonra da iman, amel ve ihlastır! Bunların her biri birbirinin tamamlayan cüzüdür! İyi bir insan ve İhlas olmadan yapılan amellerin hiçbir anlamı da olmayacaktır! İslam toplumu olarak geçinen İslam coğrafyasındaki toplumların haline kabaca bakar mısınız?! Kişi, insani ve imanı noktada, özellikle de ihlas ve samimiyette sınıfta kalıyor, yapmış olduğu amel ve yardımlar ile cennettin yedinci katından köşkler satın aldığını veya alabileceğini zannediyor! Beyler! Yapmayın Allah aşkına! Ehlince malum olduğu üzere, Hz. Peygamber efendimiz bir hadisi şeriflerinde; İnsanlar helâk oldu, ancak alimler kurtuldu! Alimler de helâk oldu ancak, ilmiyle amel edenler kurtuldu! İlmiyle amel edenler de helâk oldu, ancak ihlâs sahibi olanlar kurtuldu! İhlâs sahibi olanlar da büyük bir tehlike içindedirler, buyurmaktadır! Nasıl yani dediğinizi de duyar gibiyim! Bu hadis insanın korku ve ümit dengesini muhafaza etmesine vesile olmaktadır. İnsanın amellerine güvenmesine bir set çekmekte ve Allahın rızası ve inayeti olmadan hiç bir şeyin insanı kurtaramayacağını bildirmektedir. İman varsa Ümit vardır! İslam alemi ise sadece korku içindedir!Peki, neyin, nelerin ve ne korkusudur, bunlar? Dünyalık, makam, mevki, mal, mülk, para, kadın, güç ve iktidarlarını da sadece kaybetme korkusu!
Ak Saçlı ve Ak sakallı ihtiyar dostum, sohbetimize kenar köşede dinlemekte iken vakur bir şekilde ayağa kalktı ve müdahil oldu. Yunus ne güzel buyurmuş, dedi! Bir kez gönül yıktın ise, Bu kıldığın namaz değil! Yetmiş iki millet dahi, Elin yüzün yunmaz değil!. Eeeee! Bu ne şimdi dediğinizi de duyar gibiyim! Bizler her gün beş vakit camiye gidiyoruz! Bizler her gün kuşluk, evvabin ve teheccüd namazlarını da kaçırmıyoruz! Fakir ve fukaraya da artıklarımızdan yardımlarımızı da yapıyoruz! Her yıl sürekli olarak umre ve hacca da gidiyoruz! Her yıl ramazan orucumuzu tutar ve nisap miktarındaki yardımlarımızı da aksatmadan veriyoruz! Her yıl ramazan ayında eş ve dostlarımızla birlikte otuz gün iftar ve sahuru da birlikte yapıyoruz! Bu iftar ve sahurlardaki artıkları da fakir ve fukaraya ulaştırıyoruz! Zekatlarımız da artık mal ve eskilerimizden ihtiyaç sahiplerini kırmak, incitmek, ezmek ve dökmek suretiyle de veriyoruz! Daha ne olsun canım! Bu nasıl bir din, bir Müslümanlık ve bir Mümin olmak şartlarıdır! Müslüman ve Mümin olmayı biraz zorlaştırıyorsunuz, dediğinizi de duyar gibiyim! Ne diyordu Yunus; Bir GÖNÜL KIRDIN ise KILDIĞIN NAMAZ değil! Yetmiş iki Millet, ELİN YÜZÜN YUMAZ değil!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.