Yoksa Biz Esir Miyiz?
Hâlâ umudum var, hâlâ kitap okuyanlar vâr, hâlâ kitaba dokunanlar vâr, hâlâ kitap dostu olanlar vâr, halâ kitaba özüne toprağına dokunanlar var.
Geçmiş zaman dilimlerinden bir gün, Paris'e doğru yola koyulacağım.
Evden çıkmadan önce günün bereketi hükmündeki Eûzü-Besmelemizi çektik, daha sonra da "Rabbi yessir ve velâ tüassir, Rabbi temmim bil hayr"( Rabbimiz sen günümüze hayır ile başlamayı ve hayır ile tamamlayı nâsip eyle diye dedikten sonra, sağ ayağımızı dışarıya atmadan önce, hânemiz de âileden bir birey veya bireyler vâr ise, önce onlar ile vedâlaşmalıyız.
Çünkü vedâ edenler, geriye olumlu enerji tohumları eker, uğurlayanlar da yolcunun hem kalbine hem de gününe olumlu enerji tohumları eker.
Tam da bu noktayı açmalı ve unutmaya yüz tutmuş kültürümüzü, gelenek ve göreneklerimizi, örf ve âdetlerimizi, özelliklede bu hususlardaki edep ve ahlâkımızı hatırlamalı ve de hiç unutmamalıyız.
Aile bireyinin her bireyi inci tânesidir.
Tabi ki baş inci tânesi ise baba ve annedir.
Bir arı kovanın da bile kraliçe arı var, yâni bir baş inci tânesi var.
İnsan hânesinin baş incisi ise anne ve babadır.
Nasıl ki bal arı kovanındaki arılar, kraliçenin sözlerine itibâr eder ise, nasıl hükümlerini içtenlikle kabul eder ve yerine getirir ise insanoğlunun hânesindeki baş kraliçe, baş sultan hükmündeki anne ve babalardır.
Baba ve anne yâni ata haneye girdiğinde mümkünse kapıda karşılamalı, şayet atanız bulunduğunuz odaya girdiyse, hemen ayağa kalkmalı ve musâhafada bulunmalı, "hoşgeldin" diyip eline sarılmalı ve sonra da kucaklamalı ve sevgimizi ve mutluluğumuzu en güzel şekil de taktim etmeli ve sunmalıyız.
O ayakta karşılama ve musâfahadan sonra, odanın en güzel köşesine buyur etmeli, mümkünâtı vâr ise, rahat edebilmesi için arkasına yastıklar koymalıyız.
Daha bir bardak su ikrâm etmeli günlerinin nasıl geçtiğini sormalı ve günün eksi ya da artı enerjisini bir nebze olsun almalı ve büyüklerimizi ve muhataplarımızı rahatlatmalıyız.
Tabî ki hânede her birey inci hükmündeki bal arısı hükmündedir,kraliçe arı ile emektar arı aynı haklara sahiptir, yönetenin ölçüsü ve düzeni, emek sarfeden arının da gayreti olmasa, inanın ortaya ne çıkar, ne de bir bal kovanı oluşur.
Ondandır ki aile de her bireyin ayrı sorumlulukları olacak, insan olarak aynı haklara sâhip olacak, lâkin her birey kendi sorumluklarını yerine getirecek, o vakit bal tadında zaman dilimleri yaşar, bal hükmündeki iletişimler sergileriz.
Tabîki şunu da dile getirmeliyiz, hâneden evlatlar çıktığı zaman da mümkünâtı vâr ise, atalar evlatlarını uğurlamalı ve yolcu etmelidirler.
Vedâlaşmada gidenin de kalanın da olumlu enerji tohumlarına ihtiyacı vardır.
Kim ki ruhuna ve bedenine olumlu bir enerji tohumu ekmek ister ise gideni uğurlasın inşaallâh.
Vedâlaştıktan sonra sağ ayâğımız ile adımımızı dışarıya attık ve yola koyulduk.
Önce tren garına gidebilmek otobüse bindik, Paris'e gidecek tren garına gelince otobüsten indik ve tren garına doğru yöneldik.
Gara giriş kapısından girip daha sonra da biletlerimizi kullanacağımız otomatik geçiş kapılarına biletlerimizi basıp tren garının iç bölümüne geçmiş olduk.
Artık bineceğimiz tren gelmiş, biz de istediğimiz vagona binmiştik.
Tren iki katlıydı, ben önce oturduğum katı dolaştım, tek tek oturanlara baktım.
İnanın sâdece 3 kişinin elinde kitap vardı, hatta iki buçuk bile diyebiliriz.
Çünkü birinin bir elinde telefon diğer elinde kitap vardı.
Bulunduğum vagonu tekrar gezdim 13 kişi telefonuyla hem demdi, onunla yâni telefonuyla ilgileniyordu.
Çoğunluk kitabın değil teknolojinin etkisindeydi.
Unutmamalı etkilendiklerimiz zaman içerisinde etkilemekten çıkıyor, bizleri bilakis sâhipleniyor, bizzâtihi çevremizi etkileyen bireyler hâline getiriyor.
Ey cân unutmâ! canının rengi, cânının çizgileri, cânının tablosu etkilendiklerin ile ve bu etkinin gayretleri ile ortaya çıkar.
O vakit dikkat et hem de çok dikkat et, neye mi? Tabi ki etkilendiklerine ve fiiliyata döktüklerine.
Peki bir bakalım ama ön yargısız bakalım, bizler teknolojiyi ne kadar iyi kullanabiliyoruz ?
Sâhi yoksa farkında olmadan teknoloji mi bizi kullanıyor, kim bilir belki de teknoloji bizi kendine esir ediyordur.
Azîzim şunu kabullenmeliyiz ki, esirler kendi istediğini yapamazlar, ancak efendilerinin isteğini yerine getirirler.
Elbette teknoloji olmazsa olmazımız, her dâimde geliştirmeliyiz,lâkin bu geliştiğimiz ve geliştirdiğimiz alanda, özellikle bilgiye tâlip olanları çoğaltmalıyız. Orada sosyal alanda en azından dijital kitaplar okumalıyız, orada da hakîkati arayan bireyler olmalıyız,orada da gerçeğe ulaşmak isteyen yolcular olmalıyız.
Kardeşlerim yine bir başka gün, Paris'e doğru tren de ilerliyoruz.
Tabi ki trende yer olmadığından biz ayakta idik.
Hemen yanı başımda 6 kişilik koltuktaki insanları şöyle bir inceledim.
İnanın altısının da elinde telefon vardı.
Âh ah! Altısının elinde de kitap vârdı demeyi ne kadar çok isterdim, ama yoktu.
Onları ayakta olunca daha iyi görebiliyor, telefonlarındaki tercihlerine de şâhit olabiliyordum.
2 si oyun oynuyor, 2 si dizi seyrediyor, 1 i müzik dinliyor, son kişi ise görüş alanıma girmediğinden ne yaptığını görememiştim.
Maâlesef dostlar, yukarda da dediğim gibi bu arkadaşlar da, dijital ortamlar da kitap okumuyorlardı.
Onlar sâdece kolay olanı yapıyor, seyrediyor dinliyor ve oyun oynuyorlardı.
Oysa bilgi başka bir şeydi, elimizdeki dijital cihazlar belki medrese olabilirdi
Bu dijitallerin kapısından içeri dalıp, farklı farklı eserleri, bu büyük bilgi merkezinde tâlim edebilir, nice kıymetli eserlerin de inceliklerine vakıf olabilirdik.
Teknoloji yücedir ve güzeldir, fakat doğru kullanıldığı ölçüde insanı yüceltir ve güzelleştirir.
Elbette insanı da yüceltmeli ve güzelleştirmeliyiz
Acaba teknoloji mi insanı alçaltıyor ve çirkinleştiriyor ?
Hayır hayır teknoloji çirkin olamaz, bilgi çirkin olamaz.
Çirkin olan bizim tercihlerimizdir, teknolojiyi yanlış kullandığımızdandır.
Teknoloji bilimdir, ilimdir, ilim ise Allâh’ın sıfatlarındandır.
Bizlere yakışan bu ilimi bu teknoloji geliştirmek, insanlığın ve yeryüzünün hayrına sunmak ve kullanmaktır.
Yâni teknolojiyi istememek, teknolojiyi kötülemek hiç doğru değildir.
Teknoloji olmasaydı bu gün uçaklarla veya gemilerle seyahat edemez, ülkeler arası görüşemez, hasretlerimizi gideremezdik.
Dahâ biz halkın bilmediği, hayatımızı kolaylaştıran o kadar çok güzel teknolojiler var ki inanın saymakla bitmez.
Bu vesîleyle nice nice teknolojileri, insanlık için, yeryüzü için, kafa yorup yeni yeni buluş yapan, adlarını ve sanlarını dâhi bilmediğimiz bilim adamlarını saygıyla, sevgiyle ve hürmetle anıyor kendilerini selamlıyorum.
Unutmamalı kitapta teknolojinin bir ürünüdür.
Matbaâyı o gün bulanlar çığır açmışlardır.
O günün kâşifleri bu vesileyle bilginin çok kolay yayılmasını sağlamışlardır.
Bu konuda emeği geçenlere çok teşekkür ediyorum. Allâh kendilerinden râzı olsun inşaallâh. Âmîn.
Kitap kendisini vâr eden teknolojiyi her dâim destekler,
İçindeki bilgilerle de yeni mûcitlere, ilham kaynağı ve bilgi merkezi olurlar.
Şimdi tekrar trendeki atmosfere dönelim.
6 kişilik koltukta, 6 kişiyi telefonla görünce çok üzülmüştüm, trenden indim daha sonra metroya bindim.
Trende olduğu gibi metroda çok doluydu. Fakat metroda yüreğime su serpildi.
Evet evet! Ayakta kitap okuyanlar vardı ve bu beni çok mutlu etmişti.
Sağıma soluma baktığımda, oturanlarda da kitap okuyanlar vardı.
Bu atmosferi görüp hissedince çok mutlu olmuştum.
Tren de dijital telefonlarla ilgilenen insanlardan sonra,
Metroda üstelik ayakta okuyan insanları görmek çok güzeldi, dedim ya yüreğime su serpildi.
Okuyalım okudukça hakikate giden bilgi oklarımız inanıyoruz ki hiç bitmeyecek, hedeflerimize inşaallâh böylelikle ulaşabileceğiz.
Hâlâ umudum var, kitap okuyanlar bitmeyecek.
Kitapların kokusu insanları mest edecek. Çünkü kitap ağaçtır, yeşil ise hep içerisinde gizlidir.
Ağaç kokusu insanı rahatlatır, çünkü ağacın anası topraktır
İnsanın teni de topraktır, ağaç insana ten anasından sessiz sessiz bahseder.
Ağaç insana âdeta sessiz sessiz konuşur, hadi der, büyük buluşmaya az kaldı der.
Ademoğlu'nun içerisindeki sessiz ağaç, insana büyük buluşmayı hatırlatır.
Lütfen içindeki emânetin hakkını çok iyi ver der.
O emanet ruhtur. O ruh sana temiz verildi, tenin toprak anasına kavuşana kadar onu kirletme, o ruh çok şerefli, o ruh çok latif, o ruh âzîz bir emanettir.
Ne mutlu bu emânete sahip olabilen cânlara.
Ne mutlu oku emrine uyabilen kardeşlerime.
Anadolu'da Bugün bizler de tertemiz bilgiler ile dolmalıyız anamız hükmündeki toprak anaya çok iyi kulak vermeliyiz.
Azîz'im toprak ananın aynası hükmündeki kitaplara gözlerimizi çevirmeli, artık Anadolu'da Bugün bizler, okumanın bereketiyle bereketlenmeli ve yolumuza bu ruh hâliyle devâm etmeli
Bu duygularla Anadolu'da Bugün Gazetemizin emektarlarını ve pek kıymetli okurlarını cânı gönülden selamlıyorum efendim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.