Darbeye darbe yapan tek milletiz
Yazımın başlığına verdiğim bu ibareyi geçen gece Mevlana meydanında demokrasi nöbeti tutanlardan birinin elinde gördüm. Anlamı büyük, böylesi orijinal bir cümleyi bulanı tebrik etmek lazım. Malumunuz 15/07/2016 tarihli içimize sızmış uzaktan kumandalı beyinsizlerin darbe teşebbüsü, milletin topyekûn ayağa kalkıp bir destan yazmasıyla püskürtüldü. Çocuklarımız, bir karanlık geceyi bu vatanın evladının nasıl aydınlığa çevirdiğini dilden dile gelecek kuşaklara anlatacak.
Darbe başarısız oldu elbette. Fakat tüm Türkiye hala meydanlarda demokrasi nöbeti tutmaya devam ediyor. Bir ilimizde nerede bir stratejik alan, nerede uygun bir alan var; halk orada sabahlıyor. Kalkışmayı naylon darbe gören bazıları bu meydanlardaki görüntüyü küçümseyip, abartıldığını düşünse de, ucuz kahramanlık gibi görse de, bu milli toplumsal refleks küçümsenecek bir hareket değildir. İşini, gücünü, gezmesini, dolaşmasını bir tarafa bırakıp uyku durak bilmeden istirahatinden ödün vererek meydanları mesken edinmek her babayiğidin harcı değildir. İnsanları organize etsen, hatta para versen meydanlarda bu kadar tutamazsın. Gerçi darbe gecesi yediden yetmişe kadını, erkeği; tanka, tüfeğe, savaş uçağının bombasına karşı göğsünü siper ederek ölümün kendileri için “Şeb-i Arûs” olduğunu kimi ‘Aynel yakîn kimi hakk’al yakîn olarak yaşadı ve cümle aleme gösterdi. Her kesimden vatandaşın hala meydanlarda olması tehlikenin giderilmediği, başarısız olanların bunu hazmedemeyip gafil anımızda tekrar bu işe kalkışacakları kanaatinde olsa gerek. Meydanlardaki bu insan seli: Biz, bir ve beraberiz, işlediğiniz herzeye karşı canımızı verdik, gerekirse tekrar veririz, aklınız varsa tekrar denemeyin demek istiyor. Yani bir gövde gösterisi. “Hervele” yani.
Bu millet son yıllarda ilk defa kenetlendi, bir araya geldi. “Dahili ve harici bedhahlara” karşı “göğsünü siper etti.” Mobeselerden yeni görüntüler geldikçe, her ildeki kalkışmalar ortaya çıktıkça işin vahametinin küçümsenemeyecek kadar büyük olduğunu gösteriyor. Küresel güçlerin ta Haçlı Seferlerinden beri ülkemizdeki emelleri hiç bitmedi, biteceğe de benzemiyor. Tekrar gelecekler. Ama “Geldikleri gibi gidecekler” hem de arkalarına bakamadan…Eskiden topla tüfekle dışarıdan saldırı gelirdi. Şimdilerde içimizde yetiştirdikleri urlarla bitmeyecek bir savaşı başlattılar. Savaşın en tehlikelisi de bu. Savaş diyorum evet. Yaptıkları bir savaştı. Bakmayın biz darbe teşebbüsü dediğimize. Uçaktan bombaların atılması, tankların insanları çiğnemesi ancak savaşlarda görülür. Gerçi savaş hukukunda sivillere bomba yağdırılmadığına, tanklar sürülmediğine göre bizdeki bu görünen, savaştan da öte bir şey. Allah bir daha bizi böylesiyle imtihan etmesin. Keçecizade Fuat Paşa’yı rahmetle nasıl anmazsın burada. Hani o, Osmanlı’nın bir sefiri olarak Avrupa’da bir toplantıya katılmıştı da: “En güçlü devlet hangisi” sorusuna: “Osmanlı” cevabı verdiğinde oradakilerin gülmesine karşılık: “Evet Osmanlı daha güçlüdür. Çünkü sizinkiler dışarıdan, bizimkiler içeriden yıkmaya çalışıyorsunuz, hâlâ yıkamadınız” cevabını verir. Demek ki, içerideki ve dışarıdaki düşman her zaman maalesef bu topraklarda hiç eksik olmamıştır. Kötü gününde birbirine kenetlenmiş, etrafı düşmanla kuşatılmış bir halkın yaşadığı bu ülke gerçekten büyük ve güçlü bir devlettir onca düşmana rağmen. Bu ülkenin komutanı da ne güzel komutan, askeri(halkı) de ne güzel asker.” Ne de olsa yedi düvelin yıktığı bir devletin torunları olarak mirası üzerinde oturuyoruz. Asla mirasyedi olmayacağız.
Akif: “Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez/Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez” diyordu ya. İşte biz şimdi o haldeyiz. İnşallah birlik ve beraberliğimiz bu şekilde devam eder, ayrılığa düşmeyiz. Soğukkanlı bir şekilde içimizdeki hainlere hadlerini bildiririz. Darbe başarısız oldu diye sinirinden patlayanlar, “Gayzınızdan (öfkenizden) geberin.”
Şimdi ayrışma değil safları sıklaştırma zamanı. Gazamız mübarek olsun. Meydanlara selam…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.