Zaman akıp gidiyor
Hayatın engebeli yolları arasında hayat adeta akıp gidiyor. Günlük hayatın yoğun temposu altında her birimiz ayrı bir hayat mücadelesi veriyor. Her birimiz adeta zamanla yarışıyoruz. Dünya telaşeler arasında kaybolup giden insan, zihnen ve bedenen yorgun düşüyor.
Hayatın yoğun girdapları arasında bizlerde etrafımıza bakmayı unutuyor, kendi dışımızda olup bitenlerden haberimiz olmuyor. Oysa biz sadece birey olarak değil toplumsal olarak da kaynaşmak zorundayız.
Kendi dışımızda meydana gelen olaylara karşı biçare kalıyor, hayata alıcı gözlerle bakmıyoruz. Şimdi sorarım size, ne zaman başınızı kaldırıp gükyüzünün maviliğine doyasıya baktınız? Hangi sabah gülerek evden çıkarak ilk gördüğünüz kişiye gülümseyerek selam verdiniz?
Hepsini boşverin ne zaman tanımadığınız bir çocuğun başını okşadınız? Hayatın zorlu etapları arasında yoruluyor ve adeta kendimizi kaybediyoruz. Kendi işimize ve içimize o kadar çok gömülüyoruz ki, dışımızda yaşanan bir çok olaylara bigane kalıyoruz.
Hayatın koşturmacası arasında kendimizi eve zor atıyor, kapımızı kapattığımızda dış dünya ile ilişkilerimizi tamamen koparıyoruz. Dünya yansa bir avuç külümüz olmayacak gibi şuursuzca davranıyoruz.
Etrafımızda yaşanan olaylara karşı her zaman üç maymunu oynuyor, birbirimize karşı güvensiz kişiler oluyoruz. Birilerine yardım edeceğiz diye ödümüz kopuyor. Duyarsızlığı, kayıtsız kalmayı ve vurdum duymaz olmayı kendimize ilke edinmiş, yaşayıp gidiyoruz.
Şurasını unutmamak gerekir. Bir kere biz insanız. İnsan gibi davranmalı, insan gibi düşünmeliyiz. Kendimiz dışında da bir dünya olduğunu bilmeli, o dünyadaki yaşananların kendimizi ve ailemizi doğrudan etkilediğini unutmamalıyız.
Zamanın içinde kaybolmak yerine zamana biz hükmetmeli, insan olmanın hazzını etrafımızdakilerle birlikte doyasıya yaşamalıyız
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.