Önce kendimizi düzelteceğiz
Her birimizin ayrı bir derdi, çilesi, ızdırabı var.
Bütün bu dertlerin, çilenin, ızdırabın tek bir sebebi, tek bir suçlusu var;
Bizi yöneten idareciler ve onların başında bulunduğu kurumlar.
Aslında idarecilerimiz düzgün olsa,
İşlerini doğru dürüst yapsalar
Bütün ızdırabımız, dertlerimiz bitecek.
Bizim için suçlu her zaman başkalarıdır.
Bizim dışımızda herkes yanlış yapar.
Biz bu duygu ve düşüncelere itibar eder,
İnanır ve bu inançla yaşarız vesselam.
Şöyle bir çarpıcı örnek vereyim.
Yaş 18 olduğunda bir ehliyet almanın zamanı geldiğine inanır,
Koşarak bir kursa müracaat ederiz.
Kurs yöneticisine ilk soracağımız konu
“Kursa devam etmezsek olur mu?” dur.
Yönetici devam etmenizle ilgili bildiği,
İnandığı bütün gerekçeleri önünüze kor,
Ancak biz bunların hiç birine aldırış etmeyiz.
Kurs ücretini öder, eğitime katılmaz,
Sadece yazılı ve direksiyon sınavına girer
Bu safhada da yandaki,
Öndeki veya arkadaki kişilerden kopya veya birilerinden yardım alır
Ehliyeti cebimize koruz.
Bu hukuksuz işlemin bizim en doğal hakkımız olduğuna inanırız.
Ehliyeti cebimize kor koymaz,
İlk iş babanın arabasına atlayıp trafikte çaka satmak olur.
Aracın penceresini açar,
Teybe bir müzik koyup sesini de sonuna kadar açar
Caddelerde bazen hız, bazen de aheste aheste yol alırız.
Karşıdan gelen veya yanımızdan geçen
Hata yaptığına inandığımız araç şoförlerine arkadan bağırırız
“Ehliyeti bakkaldan mı aldın? be adam!
Ne biçim araç kullanıyorsun yuuhhh.” diye.
Sanki kendisinin çalışa aşıla alnı çatladı.
Biz ne isek bizi yönetenler de odur.
Yöneticiler bizim aynamızdır.
Ayna ise önünde duranın gösterir,
Farklı bir görüntü vermez.
O halde bir şeylerin düzelmesini istiyorsak
Önce kendimizi düzelteceğiz.
Biz düzelmediğimiz müddetçe
İdarecilerin düzelmesi mümkün değildir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.