KONYA’NIN FÎ TARİHİ- 23
KONYA KÜLTÜRÜNÜN ALTIN TAÇLILARI
1- DÜNDEN BUGÜNE ÇOPURLAR
Çopurların beş kuşak önceki dedeleri Alanya’dan Konya’ya öğrenim görmeye gelmişler. Çopurlar’ın dedeleri öğrenimlerini tamamladıktan sonra medrese kurarak Konya’ya yerleşmişler, Çopurzade Hacı Mustafa Efendi bu medresede uzun süre müderrislik yapmış. Öteki dedeleri de bezirhane işletmişler.
Konya’da çopur olarak bilinenlerin en eskilerinden birisi saz üstadı Çopur Derviş Emmi’dir. Özgeçmişine ait geniş bir bilgi bulunmamasına karşın 1914’lü yıllarda yaşadığı sanılmaktadır. Çopur Derviş Emmi’den önceki saz ustaları; âşıklık geleneği içinde, kendi deyişlerinin yanı sıra aynı zamanda anonim türküler de icra ederlerdi. Çopur Derviş Emmi ise yalnızca Konya Türküleri’yle içli dışlı olmuş “ Konya’nın eski millicilerinden “ bir saz üstadıydı.
Çopur olarak bilinenlerin ikincisi; koşma üzerinde üstat kabul edilmiş olan Çopur İsmail Ağa’dır. 1910’lu yıllarda ünü zirveye çıkmıştı. Ayrıca mani söyler, mersiye okur ve kızı da kendisine eşlik ederdi. Babası Çopur Seyit Mehmet’ti. 1871 yılında Fakıh Dede Mahallesi’nde doğdu. Bir süre rüştiyede okudu. Bektaşi olmasından dolayı tekke müziğinin ve edebiyatının bütün inceliklerini öğrenmiştir. Memili Hoca’dan dersler aldı. Yaşamı boyunca barana ve muhabbet meclislerinin kurallarını, kendi akranlarıyla birlikte, kendilerinden öncekilerden gördükleri şekilde uygulamıştır.
Çopurlar’ın içinde üçüncüsü; Çopur Ahmet, Çopur İsmail’in oğludur. Divan sazı ve bağlama üstadıydı. Plaklar doldurdu, büyük şehirlerde konserler verdi. Sazının tellerine çok ustalıkla “Konya Tezenesi atar” ve ara nağmelerde de olağanüstü “tarama- çitileme” yapardı.
Konya baranaları arasında Çopur lakabı ve soyadıyla bilinenlerden biri de Abdullah Çopur’dur. Abdullah Çopur’un Konya Türküleri’ne olağanüstü bir “sevgi ve muhabbeti” vardı. Ne yazık ki genç denilebilecek bir yaşta aramızdan ayrıldı. Kalender meşrep, engin gönüllü, konuk ağırlamaktan zevk alan bir “gönül adamıydı.” Konya geleneğinin dışında kalan hiçbir yeniliğe, hiçbir lükse imrenmemiş son günlerine kadar bahçe içindeki eski kerpiç evinde “bir gönül dostu Konyalı” olarak yaşamıştır. Bu evde her zaman Konya saz ve söz ustaları toplanırlar, olağanüstü ikram görürler ve Konya Türkülerine can katarlardı.
Çopurlar olarak bilinenlerin sonuncusu halen sağ olan Hasan Çopur, neyzendir. Gönlünü yakan ilahi ateşin korunu neye üfledikçe hem kendini yakar hem de “dokuz boğumlu neyin ateşine körük çeker.” Hasan Çopur, kendi de zengin gönlü de zengin; kendini “karıncayla bir” gören bir “gönül eridir.”
1934 yılında Pürçüklü sokakta yani kadılar Sokağı’nda doğdu. Konya Sanat Mektebi’ni bitirdikten sonra bir süre ticaret ve zanaatla uğraştı. Tasavvuf ve Mevleviliğe olan merakı nedeniyle 1961 yılında Kuyumcu Mehmet Ali Erdoğdu’dan ney, Yatağanlı Mustafa Özdemir’den nota dersleri aldı. 1963- 67 yılları arasında Mevlana Anma Törenleri’ne neyzen olarak katıldı. Konya musiki meclislerinde ney üfledi. Konya’nın eski Belediye Başkanlarından merhum Ahmet Hilmi Nalçacı, Selçuk Es, Memduh Derin, Eşref Yazgan, Mehmet Kıcıkoğlu, Mazhar Sakman, Kemal Telliler ve Muammer Tolasa ile birlikte “muhabbet meclislerinde” bulundular. Konya ile ilgili ne bulursa toplayan Hasan Çopur sıkça gittiği İstanbul’da açık artırmalara katılır, Konya ile ilgili ne bulursa üçüne- beşine bakmadan alıp getirir. Fotoğraf, kitap başta olmak üzere varsıl bir belgeliği vardır. Ayrıca halı, kilim gibi eski eşyalara da ilgi göstererek bunları da toplamıştır. O kadar alçakgönüllüdür ki kendisine ait olan hiçbir şeye “benim” demez “Allah’ın” der.
Şimdilerde yine İstanbul- Konya arasında yaşamaktadır. Gittiği yerlerden Konya ile ilgili, özellikle yazılı ve basılı olan ne varsa toplayıp. belgelemektedir. Geleneksel Konya Kültürü üzerine engin bir bilgisi vardır. Konya’da Derviş Hasan diye anılan iki kişiden biridir. İkincisi de Hasan Yüğrük’tür.
2- İHSAN KAYSERİ
Gazeteci, yazar, sporcu, hakem, Konya Araştırmacısı ve sürekli sarı basın kartı sahibidir. Doğuştan gazeteci olan bir Konyalıdır.
Dedesi Kayserili Lütfi Efendi 1890’lı yıllarda Kayseri’den Konya’ya gelerek ticaret yapmış. Babası da Konya’nın ilk oto tamircisi olmuş.
1947 yılında Karatay’da doğdu. Orta öğrenimine sanat okulunda başladı ve Selçuk Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümü’nde tamamladı. Ancak hiç öğretmenlik yapmamıştır. Basketbol, voleybol ve bisiklet sporları yaptı. Basketbol, futbol, güreş, halter, yüzme, masa tenisi sporları içinde bölge hakemliği yaptı. Gerek sporcu, gerekse spor yazarı ve gazeteci olarak derece ve ödüller aldı.
Gazeteciliğe Anadolu’da Hamle gazetesinde spor muhabiri olarak başladı. Eski ve yeni yerel gazetelerin çoğunda çeşitli kademelerde çalıştı. Bazı İstanbul gazeteleriyle bazı haber ajanslarının muhabir ve temsilciliklerini yaptı. Uzun süre Ak ajans ve Tercüman gazetesinin, bir ara da Milliyet gazetesinin ve Hürriyet haber Ajansı’nın Konya temsilciliğini yaptı.
Emekli olduktan sonra Konya üzerine yaptığı inceleme ve araştırmalarını yoğunlaştırdı. Birçok dernek ve vakfın üyesidir. Konya ile ilgili fotoğraflardan oluşan sergiler açtı.
Yayımlanmış kitapları: Atatürk’ün Doğumunun 100. Yıl Armağanı, Atatürk ve Konya, Türk Medeniyet Tarihinin Dinamiği Ahilik, Konuşa- Konuşa, Mehmet muhlis Koner, Konyalı Duayen Siyasetçi Haydar Koyuncu, Hüseyin Köroğlu, Konyalı Arif Etik.
3- MUSTAFA HOLAT (DERVİŞ HOLAT)
Mustafa Holat; Kırk yılı aşkın bir süre semazen, semazenbaşı ve postnişin olarak Mevlana Anma Törenleri’nde yer alan, “aileden Mevlevi” bir “gönül eridir”
1946 yılında Karatay’da doğdu. Mevlana Dergâhı kapatıldığında son Mesnevihan olan Sıtkı Dede’nin yetiştirdiği Hüseyin Efendi’nin oğludur. Bu nedenle Mevleviliği aileden gelmektedir.
1959 yılında 13 yaşında sema, ayin, Mesnevi ve Mevlevilik üzerine dersler almaya başlayarak semazen oldu. 1961 yılında ilk kez, ayinli ve semalı olarak yapılan Mevlana Anma Törenlerinde semazen olarak bulundu. 1970 yılında Konya Şeker Fabrikası’nda çalışmaya başladı. Bu arada semazenbaşı olarak birçok semazen yetiştirdi. 1987- 91 yılları arasında hem belediyede çalışıp hem sema ve ayinlere katıldı. 1991’den sonra postnişin olarak Mevlana Anma Törenleri’nde bulundu. Yurt içinde ve yurt dışında pek çok ayinli sema gösterilerinde bulunmuştur.
Şu anda emekli olup İstanbul Caddesi’ndeki küçük bürosunda dostlarıyla bir araya gelmektedir. Bütün Mevlana severleri kapısı açık olup hiç ziyaretçisiz kalmamaktadır.
4- HASAN YÜĞRÜK (DERVİŞ HASAN- YÖRÜK HASAN)
“Konya’nın gönül eri derviş”i, canlı tarihi, ayaklı kitaplığıdır. Eski harflerle yazılmış ve basılmış her türlü kitap ve her türlü belgelerin gerçek ve yaşayan bilgesidir. Yaşamının hiçbir bölümünü kitapsız geçirmemiş, kitabın her bulunduğu yeri kitaplığa çevirmiştir. Kalabalık belgeliğinde Mevlana ayinleri, şu anda her biri tarih olmuş yerel sanatçılarımızın özel kayıt ses kasetleri bulunmaktadır. El yazılı ve basılmış kitapları da çok olup bir bölümünü Koyunoğlu Kitaplığı’na bağışlamıştır.
Çeşitli kitaplıkların yanı sıra Yusuf Ağa Kütüphanesi ve Selçuk Üniversitesi ana kitaplığında uzun yıllar görev yaptı. Halen emeklidir ve Konya’daki her türlü kültürel etkinliklerine katılmaktadır.
Eski Konya Halk Kitaplığı bodrumuna çürümeye bırakılarak SEKA’ya gitmeyi bekleyen tonlarca gazete, dergi ve süreli yayını kurtarıp SÜ ana kitaplığına kazandırdı. Aylarca çalışarak bunların tasnifini de yapıp, raflarda yer almalarını sağladı.
Konya’daki her türlü etkinliğe katılmasına karşın hiçbir zaman ön plana çıkmaz. Gönül adamlığı ile Alçak gönüllülüğünü birleştirerek bilge kişiliğini hep gizlemiştir. Mevlana aşığı olup, Mevlana’yı kendisine yol gösterici yapmış ve o yoldan yürümektedir. Derviş Hasan lakabıyla anılan iki kişiden birisidir. Ötekisi de Hasan çopur’dur.