DÖNDÜ- DÖNMEDİ
Döndü- Dönmedi, rahmetli Abdulvahap Kocaman’ın 1994 yılında Adana Altın Koza Şiir Yarışması’nda birincilik kazanan ödüllü bir şiiridir. Bu şiirin özelliği; tamamen cinaslı olmasıdır. Cinas: yazılışları aynı olup anlamları farklı olan sözcüklerin uyak olarak kullanılmasıdır. Şiir içinde geçen DÖNDÜ sözcüğü, hem geriye dönmek hem de sevgilinin adı olarak kullanılmıştır. DÖNMEDİ sözcüğü; sevgilinin dönmediğini anlatmaktadır. Şiirin sonundaki KOCAMAN sözcüğü ise hem şairin mahlas adıdır hem de büyük anlamındadır. Son 40 yılın en usta Türk halk ozanları içinde baş sıralarda gelen Abdulvahap Kocaman üstadın bu ünlü şiirini sizlerle paylaştıktan sonra sıra ünlü ozanımızı tanıtmaya gelecek.
“DÖNDÜ- DÖNMEDİ* Yaylaya gitmişti yayla zamanı, * Gülizar döndü de, Döndü dönmedi. * Demek ki unutmuş ahdi- âmânı, * Yaylacılar geri Döndü, dönmedi ** Ben baktıkça o yılıştı yüz verdi, * Aşkımıza ümit verdi hız verdi, * Yemin etti sapasağlam söz verdi, * Demek ki sözünden Döndü, dönmedi.* * Aşkıma inansa beni arardı, * Sevda çekmekten benzim sarardı, * Tansiyonum düştü gözüm karardı, * Sevdasından başım Döndü, dönmedi. ** İsmini andıkça ah çekerim ah, * Sevende mi sevilende mi günah? * Yepyeni bir ümit başlar her sabah, * Akşamüstü güneş Döndü, dönmedi. ** Ben gönlümü o huysuza bağladım, * Aşkı ile ciğerimi dağladım. * Gözlerimden kanlı yaşlar çağladım, * Selinden değirmen Döndü dönmedi. ** Ah çektikçe gözlerimden yaş geldi,* Ümitlerim dolu gitti boş geldi, * Yaz da bitti güz de bitti kış geldi, * Zaman geçti devir Döndü, dönmedi. ** Bu zalim engeller bize nettiler? * İki âşık arasına gittiler, * Kaş göz oynattılar fiskos ettiler, * Arada bir dümen Döndü, dönmedi. ** Kokusunu arıyorum yellerde, * Boynu bükük bekliyorum yollarda, * Aşkı ile ölüyorum çöllerde, * Üzerimde kuşlar Döndü, dönmedi. ** Şu halime ne söyleyem ne diyem? * Bana dönse bir canım var hediyem. * Ham kelama izin vermez terbiyem,* Bedduadan dilim Döndü, dönmedi.* * Kara sevda çekmek zor gardaşım zor, * Bana inanmazsan bir çekene sor.* Benim sonum tımarhane ve doktor,* Kocaman ölümden Döndü, dönmedi.”
Şimdi ünlü halk ozanı Âşık Abdulvahap Kocaman kimmiş bir bakalım.
1930 yılında Osmaniye’nin Kadirli İlçesi Koçlu köyünde doğmuştur. Öğrenim çağında eski yazı dersleri aldığından yeni yazı okuyup yazmayı askerlikte öğrenir. Gençliğinde güreş tutar, evlenir. 8’zi erkek, 3’ü kızı 11 çocuk babasıdır. Çiftçilikle uğraşırken bir ara destan satıcılığı yapar, 1966 yılında Konya Âşıklar Bayramı’na katılarak ismini duyurur. Yüzden fazla madalya ve ödülü vardır. 14 Ağustos 2005 günü yaşamı son bulur.
Abdulvahap Kocaman deyince, şöyle bir durup üç elif miktarı bakmalı. Baktığınız yiğit; uzun boylu, iri kemikli, pehlivan yapılı, başında Türkmen arakiyesi ile bağlaması, belinde çubuklu kuşak, sırtında yakasız mintan- cepken yelek, Adana şalvarlı, boynu altın madalyalı, göğsü Türk bayraklı bir Türkmen yiğididir. Yanındakiler kim olursa olsun herkese meydan okurcasına kollarını yanlarına açarak ve sağa sola sallanarak kabadayıca yürür. Tavırları belki berduşçadır, delidoludur, ama uçan kuşu sözüyle, yürüyen atlıyı sesiyle durdurur. Yerine göre ağırbaşlı, yerine göre delidolu, yerine göre de nazlıdır. Nazlanamaya ve kendini ağırdan satmaya başladığında “üç pullu, otuz üç imzalı istidayla (dilekçe) yanına zor yaklaşılırdı. Hele “başım ağrıyor” diyerek üstüste Gripin yutmaya başlarsa; bilinizki Abdulvahap Kocaman birilerini gözüne kestirmiş, akşam programının atışmalar bölümünde bazı âşıkları “tefe koyup, tıngırtacaktır.” Ünlü ozan herkesle atışmaz, atışırsa karşısındaki âşıkı kudurturdu. Şiirlerini kendine özgü ses tonuyla ve sözcüklerin üstüne basaraktan okur ve çok alkış alırdı. Taşlama dalında her zaman birincilik ödülünü kazanır, boynuna yeni bir madalya takılırken çok mutlu olurdu.
Abdulvahap Kocaman’ı ilki 1966 yılında yapılan Konya Âşıklar Bayramı’nda tanıdım. Her yıl Konya Turizm Derneği’nin düzenlediği bu bayram ve şölenlere katılırdı. Daha sonraki yıllarda ünlü ozanı daha yakından tanıdım, ilgilendim, önemli şiirlerini Kırkambar sayfalarında yayımladım. Âşıklar Bayramı öncesinin akşamında Turizm Derneği’nde gelen âşıkları karşılar, biraz sazlı- sözlü hoşbeş edildikten sonra kalacakları otele yerleştirirdik. Ancak, en geç Abdulvahap Kocaman gelir, bazen otel odasını beğenmez, bazen inatçılık yaparak nazlanırdı. Nazı çekilmeye değer bir ozanımız olan Abdulvahap Kocaman; geriye unutulmaz şiirler bırakıp giden, kimseye “eyvallahı olmayan” tam anlamıyla adam olarak doğmuş, adam olarak ölmüştür.
Hakkında akademik tezler hazırlanan, kitaplar yazılan Çukurova’nın yiğit Türkmen ozanı nurlar içinde yatsın.