BALYOZSUZ FERHAT: TARIK AKAN
Yeşilçam bir kayıp daha verdi. 1970 yılında Ses dergisinin yarışmasıyla Yeşilçam sinema dünyasına adım atan Tarık Akan, 66 yaşında 16 Ekim günü yaşama elveda dedi. Pazar günü yapılan cenaze törenine sanatçıların yanısıra binlece seveni katıldı. Bu yüzden Tarık Akan’ın toprağa emanet edilmesi akşam karanlığında sona erdi. Sevenlerine ve ailsine baş sağlığı ve sabırlar dilerim.
1971 yılında İlk kez Solan Bir Yaprak Gibi filmde başrol oynadı. Yeşilçam sinemasının yerleşmiş kuralları Tarık Akan’ı klasik salon ve aşk filmlerinin yakışıklı jönü yapmak istediyse de; o, 1978’de Maden filmiyle bu Yeşilçam’ın kurallarını yıkmayı başardı.
1970’li yıllarda Yılmaz Güney’in vurdulu- kırdılı filmleri çok izlenmekteydi. O yıllarda her film festivalinde birinciliği kimseye kaptırmayan bir “Çirkin Kral” vardı ve o, Yeşilçam’ın pespaye olmuş kurallarıı yıkmaya hazırlanıyordu. Siyasi nedenlerle cezaevinde bulunan ve 1974 affıyla cezaevinden tahliye edilen Yılmaz Güney, kafasında tasarladığı farklı filmlerin bazılarını sinema dünyasına kazandırabilecekti.Yılmaz Güney, yeni film tasarılarıyla bundan böyle “Çirkin Kral” olmaktan öte; halkın sorunlarını, açmazlarını, dertlerini beyaz perdeye yansıtarak toplumsal filmleri ile Türkiye’nin sinema dünyasına yeni bir ses, yeni bir soluk getirecekti. İşte bu dönemde Yılmaz Güney, Tarık Akan’ın önünü açtı, senaryosunu yazdığı Tarık Akan’ın baş rol aldığı filmler sevilip beğenildi. Tarık Akan da Yılmaz Güney gibi halkın içinden birisiydi, geçim derdi için yapmadığı iş kalmamıştı. Türkiye sinema severleri yıllardır izleyip durdukları tamamen gerçek dışı, batı özentisi, asla yaşamadığı ve yaşayamayacağı Yeşilçam filmlerinden bıkıp usanmıştı. Bu dönemde Yılmaz Güney ve Tarık Akan ikilisi sinema dünyasına yeni bir soluk, yeni bir bakış açısı ve yeni bir can suyu getirmiş oldu.
12 Eylül darbesinde bir bahane ile hayali suçlamalarla tutuklanan Tarık Akan; hücrede kaldı, işkence gördü ve yapılacak bir şey kalmayınca aklanarak tahliye edildi. Yol ve Sürü filmlerinin çekilişinde ne kadar engel varsa önüne çıktı. Çok zor koşullar altında çekilen bu filmler bu gün sinema tarihimizin baş yapıtları arasında bulunuyor.
Tarık Akan son yılların kumpas davalarını yakından izledi, gerektiğinde kumpas yüzünden hapsedilenlerin yanında bulundu, suçsuz suçlular için ön saflarda eylemlerde bulundu. Aydınlık bir Türkiye için elinden ne geliyorsa onu yaptı, insanların türlü sorunlarına karşı tepkisiz ve ilgisiz kalmadı. Tarık Akan yakışıklı bir jön, salon filmlerinde rol yapan bir oyuncu olmayı değil; halkın sanatçısı olmayı seçti.
Israti ne güzel demiş: “Granit parmakla oyulmaz.Oysa sanatçının bunu, yalnız bunu yapması gerekir. Aksi halde binlerce metre yerin dibinden kıçımızı ısıtacak kömürü çıkaranların insanlığa daha çok yararı olur..” Tarık Akan, Ferhat gibi balyoz sallamadan sert granit kayalarını parmağıyla oyan gerçek sanatçıdır.
Tarık Akan aramızdan ayrılalı birkaç gün oldu. Henüz acılar tazeyken arkasından övenler de oldu, sövenler de. Ne yazık ki sanatla siyasi görüşü hiç olmayacak şekilde birbirine karıştıranlar Tarık Akan’ın arkasından sövgü yarışına giriştiler. Esef edilecek ve Türkiye’ye has bu durum karşısında “meyveli ağacı taşlayan çok olur” demekten başka söylenecek söz bulunmuyor.