Zamanında yağ kuyruğu vardı
Geçtiğimiz haftaki köşe yazımda Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan krize değinmiş ve ortaya çıkan gerilimin ülkemize etkileri üzerine kısa kısa görüşlerimi paylaşmıştım. Geçtiğimiz hafta ile bugün arasında geçen süre zarfında marketlerdeki yağ kuyrukları, yağ bulma çabası ve ülkenin farklı yerlerinde ‘stokçuluk’ gibi mevzular ülke gündeminin en üst sırasına oturmuş durumda.
Stoklarda yeteri kadar yağ bulunmadığına dair açıklamalar ve söylentilerin ardından millette oluşan “Savaş devam eder de yağ bulamazsak” düşüncesi vatandaşı marketlerde yağa adeta hücum etmeye itti. Bazı marketlerin raflarında yağ göremedik. Yetkililer yeterli yağın olduğunu, herhangi bir sorunun yaşanmadığını dile getirdiler malumunuz olduğu üzere. Yetkililerin açıklamalarının doğruluğunu, yanlışlığını tartışmıyorum ancak şu bir gerçek ki 2022’nin Türkiye’sinde insanlar yağ almak için adeta birbirleriyle savaştı. Talep fazla olunca yağ fiyatlarında da artış görüldü.
‘Yağ fiyatları ve yağ kuyrukları’ tartışılırken, sosyal medyada paylaşılan görüntüler maalesef ülkemizde yaşanan bir gerçekliği gözler önüne seriyordu. 3-4 teneke yağ alanlar, depolarda yağ stoklayanlar… Herkes ihtiyacı kadar alsa ortada zaten bir sorun olmayacak. Açgözlülük ve doyumsuzluk maalesef huy haline gelmiş insanlarda. Afrika kıtlığını hatırlatır cinsten görüntülere şahit olduk. Benzer manzara ile salgının ilk yaşandığı dönemlerde de karşılaşmıştık açıkçası. Gerçekten gidişatımız gidişat değil. Bu panik hayra alamet değil hanımlar, beyler.
Şimdi, esas mevzuya geleyim ve bazı politikacılara ‘çimdik’ atayım. “Zamanında yağ kuyruğu vardı” ve türevi cümleler üzerinden iktidar çok ekmek yedi. Doğruya doğru. ‘Şu kuyruğu vardı, bu kuyruğu vardı diyordunuz bak ne oldu şimdi?’ diye soracağım tabii. Yağ kuyruklarını görünce, “Şöyle oldu, böyle oldu. Memlekete sahip çıkın. Kapıda savaş var, olur öyle. Bu günler de geçer” minvalinde iktidar kanadından açıklamalar yapanlar var. E tamam da; eskiden de dünya güllük gülistanlık bir yer değildi. Yine savaşlar vardı, yine mağdurlar, mazlumlar vardı. Dünya o zaman da pek konforlu bir yer sayılmazdı.
Bir ‘çimdik’ de vatandaşa; eskiden biz millet olarak paylaşımcıydık. Paylaşım tokluk getiriyordu. Böyle değildik biz. Bolluğun, imkanın olmadığı günler daha dünkü günler. Ne oldu birdenbire?