Tuz mu kokacak yoksa?
Tuz mu kokacak yoksa?
Ak Parti’de olanlara akıl sır erdirmek mümkün değil. Ahmet Davutoğlu parti kuracağı dedikoduları aylardır konuşulmakta hatta belki de yıllar oldu. Her ne hikmetse bu parti kurulmadı. Neredeyse il başkanları şuydu buydu derken değişik isimler dönem dönem anıldı, yani il başkanları bile değişti ama parti ortada yok. Tabii ki Sayın Davutoğlu’nun kendi bileceği iş, ister kursun, ister kurmasın. Ama zannediyorum, parti kurulmadan, kurulması konusu ortadan kalkacak gibi gözüküyor.
Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz gün Şehir Üniversitesi ile ilgili başta Ahmet Davutoğlu olmak üzere Ali Babacan, Mehmet Şimşek, Feridun Bilgin gibi isimleri de zan altından bırakacak bir açıklama yapıyor. Ayrıntısını herkes biliyordur o nedenle burada tekrar yer vermeyeyim.
Burada ilgimi çeken iki konu oldu: Birincisi Sayın Cumhurbaşkanı sanki muhalefet partisinin milletvekillerinden veya genel başkanlarından bahsediyor gibi bahsetti. Halbuki, bu isimler kendi partisinin bürokratlığını, bakanlığını yapan isimler olduğu gibi, aynı zamanda kendisinin isteği üzerine başbakanlık makamına getirilmiş bir kişiden bahsediyor.
Yani kısaca bu Şehir Üniversitesi işinde garip şeyler olduğunu, haksız kazançlar olduğunu, bir de üzerine üstlük eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de kendisine “arzu ederseniz siz çözersiniz” diyerek Halkbank kredisini de dile getirerek bahsettiğini hepimiz gördük, dinledik.
Anlaşılan şu ki, muhalefetin bas bas bağırdığı yolsuzlukların geldiği aşamada Cumhurbaşkanı Erdoğan kendisinin cumhurbaşkanlığını armağan ettiği Abdullah Gül ve yine kendisinin Başbakan yaptığı Ahmet Davutoğlu’nun hakkında bu tür şeyler söylemesi oldukça manidar.
Tabii ki bunun üzerine muhakkak ki bu hafta çok fazla konuşulacaktır. Ama Ahmet Davutoğlu da Cumhurbaşkanının açıklamasının üzerine hemen cevaben bir açıklama yayınladı. Davutoğlu “Şu anda görev yapanlar da dahil olmak üzere yaşayan bütün Cumhurbaşkanları, Başbakanlar, kamu bankalarının bağlı olduğu bakanlar ve özelleştirme yüksek kurulunda görev yapmış yetkililerin ve onların birinci ve ikinci derece hısımlarının ve akrabalarının mal varlıklarını ve bu varlıklardaki değişimi, bu kişilerin siyasete girdikleri, devlet görevi üstlendikleri günden bugüne kadar araştırmak ve soruşturmak üzere TBMM’de gerekli komisyonlar oluşturulması gerektiğini” ifade etti.
Bu ne demek şimdi derseniz, söyleyeyim: Hani ABD başkanı sıkışınca ortaya Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ailesinin mal varlığı lafını atmıştı ya, aynı taktiği şimdi de Ahmet Davutoğlu uyguluyor gibi gözüküyor.
“Yaşayan tüm cumhurbaşkanlarının, başbakanların ve bazı bakanların mal varlıklarını ve mal varlıklarındaki değişimi araştıracak bir komisyon oluşturulsun” demenin direkt olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı aldığını çocuklar bile anlamış olsa gerek.
Siyaseten bir parti genel başkanının yıllardır beraber omuz omuza yürüdüğü cumhurbaşkanı, başbakan ve bakanları hatta bürokratı için böyle bir açıklama yapması pek beklenir bir şey değildir. Bunun dışında da yine bu ülkede başbakanlık yapmış ve yaptığı başbakanlığı Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından almış olan birisinin Cumhurbaşkanına karşılık olarak, mal varlıkları araştırılsın diyerek gözdağı vermenin de çok etik olduğunu sanırım düşünemeyiz.
Peki, vatandaş açısından baktığımızda ne demek lazım? Cumhurbaşkanı başbakanı usulsüzlükle suçluyor, başbakan cumhurbaşkanına “mal varlığına bakalım” diyor. Yani ortada sorun olan bir şeyler olduğu ortada ancak vatandaş bunlardan bihaber ve herkes Cumhurbaşkanı’na “madem ortada usulsüzlük var, şimdiye kadar neden önlemi alınmadı” demeli ve Davutoğlu’na da “cumhurbaşkanının mal varlığı ile ilgili bildiğin bir şey mi var” demeleri gerekmektedir.
Buradan çıkacak sonuç; vatandaş açısından hangi parti olursa olsun 17 yıllık tek başına iktidar bizim gibi ülkelerde şaibeye açık ve vatandaşın mutlu olmadığı iktidarlar yöntemidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.