Türkiye Suriye ilişkileri
Türkiye Suriye ilişkileri
Rusya ile ilişkilerimizden sonra Suriye ile ilişkilerimize de şöyle bir göz atalım istiyorum. Tabii ki Suriye ile ilişkilerimizden bahsederken PKK elebaşı Öcalan’ın Suriye’ye kaçması ve baskılarımızla oradan sınır dışı edilmesine dönmek gerekir. Öcalan’ın sınır dışı edilmesi sonrasında, 20 Ekim 1998 tarihinde imzalanan Adana Protokolü ile Türkiye-Suriye ilişkileri hızlı bir iyileşme sürecine girmişti.
Dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in, 2000 yılında Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad’ın cenaze törenine gitmesi önemli bir adım oldu. Hemen ardından Suriye Başkan Yardımcısı Abdülhalim Haddam, Ankara’yı ziyaret etti.
Beşşar Esad’in Temmuz 2000’de başlayan iktidarı ve özellikle 2002 yılında Ak Parti’nin Türkiye’de işbaşına gelmesi ile birlikte karşılıklı üst düzey ziyaretler hız kazandı. Dönemin Suriye Dışişleri Bakanı Faruk Şara, Ocak 2003’te yıllar sonra iki ülke arasındaki ilk üst düzey ziyaret için Türkiye’ye geldi. ABD’nin Irak işgalinde Türkiye topraklarını da kullanmaya ilişkin tezkerenin, 1 Mart 2003’te TBMM’de reddedilmesi, Irak işgaline karşı olan Suriye ile Ankara'nın daha da yakınlaşmasına yol açtı.
Suriye, Türkiye ve İran, Nisan 2003’te üçlü bir anlaşma imzaladı. Anlaşmanın dikkat çeken maddesi, bağımsız bir Kürt devletinin engellenmesi konusundaki işbirliğiydi. İlişkideki bu iyi gidiş, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’in 2004 yılında Türkiye’ye yaptığı resmi ziyaret ile en üst noktaya çıktı. Suriye tarihinde ilk defa Suriye Devlet Başkanı Ankara’ya geldi.
Aralık 2004’te Suriye’ye resmi ziyaret yapan dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan da konuyla ilgili olarak, "Uzak olan ilişkilerin nasıl yakınlaştığının göstergesidir" ifadesini kullanmıştı. Suriye Başbakanı Naci Otri ise, “İlişkilerimiz gelecekte her alanda daha da gelişecektir” demişti.
Suriye ve Türkiye, bu dönemde siyasi ilişkilerin gelişmesine paralel olarak başta ticaret olmak üzere, kültür, turizm, güvenlik, gümrük, ulaştırma, tarım gibi birçok alanda ortak projeler hayata geçirdi. Ocak 2007 itibariyle Türkiye-Suriye Serbest Ticaret Anlaşması’nın yürürlüğe girdi. 2008 yılında herhangi bir sonuca ulaşamasa da Türkiye, İsrail ve Suriye arasında arabuluculuk yaptı. Esad ile Erdoğan arasındaki yakın ilişkiler, liderlerin aileleriyle birlikte Ağustos 2008’de Bodrum’da tatil yapacak kadar iyiydi.
İki ülkenin orduları, sınır bölgelerinde 27 Nisan 2009 tarihinde başlayan üç günlük bir askeri tatbikat düzenledi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Şam’a 15-16 Mayıs 2009 tarihlerini kapsayan bir ziyaret düzenledi. Bütün bu süreç içinde, Ankara, Şam rejimine ilki 2005 yılında olmak üzere sık sık 'reform' tavsiyesinde bulundu. İki ülkenin ortak bakanlar kurulu topladığı, vizelerin kalktığı ve ilişkilerin zirve yaptığı dönemin ardından Arap coğrafyasında isyanlar 2010 yılının sonlarında başladı. İsyan dalgası 2011 başlarında Suriye’ye ulaştı, rejim karşıtlarının ayaklanması ve ordu birliklerinin sert müdahalesi ülkenin bu günlerin habercisiydi.
Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu 6 Nisan 2011’de Şam’a gitti ve 'Olağanüstü Hal'in kaldırılmasını, Kürtlere kimlik verilmesini ve ordunun şehirlere sokulmamasını tavsiye etti. Hatta o günlerde, reform konulu bir konuşma yapması beklenen Beşşar Esad’a yararlanması için bir konuşma metni taslağı bile gönderildi, ancak Esad beklenen konuşmasını 15 Nisan’da yaptığında, Ankara’nın tavsiyelerine uymadığı anlaşıldı.
28 Nisan 2011’de de Recep Tayyip Erdoğan’ın 'özel temsilcisi' sıfatıyla MİT Başkanı Hakan Fidan, Şam’a gitti. Fidan’ın ziyaretinden bir gün sonra, ülkedeki şiddetten kaçan Suriyeli ilk sığınmacılar Türkiye’ye ulaştı. 7 Mayıs 2011’de Davutoğlu reform çağrısını yineledi. Ağustos ayında bir kez daha Şam’a giderek, Esad ile 6,5 saatlik bir görüşme yaptı. O görüşmede reformla ilgili 14 maddelik bir yol haritası çıkarıldı, ancak çok geçmeden Esad’in bu haritaya uymayacağı anlaşıldı. 11 Ağustos 2011’de Erdoğan şu açıklamayı yaptı: "Ben lafı eğip bükmeyi sevmem, samimi bir ifadeyi burada kullanmak istiyorum. Deniz tükenmektedir, bu yol çıkmaz sokaktır. Dökülen kan, halkınızla aranızdaki bağı kopartıyor. Her damla kan, uluslararası toplumu size karşı önlem almaya biraz daha yaklaştırıyor."
Ancak bu çağrılara da uyulmayınca Davutoğlu 15 Ağustos’da "Artık Suriye ile konuşulacak bir şey kalmamıştır" açıklamasını yaptı ve Kasım ayında Şam yönetimine karşı, mali varlıklarının durdurulması, Suriye devlet bankaları ile ilişkilerin kesilmesini, ticari ve ekonomik ilişkilerin dondurulmasını ve Suriye ordusuna silah ve askeri malzeme tedarikinin durdurulmasını da kapsayan yaptırımlar uygulayacağını açıkladı. 2010 yılında 2,5 milyar dolara ulaşmış ticaret hacmi hızla düşerken, Türkiye’ ye sığınan Suriyeli mülteci sayısı da aynı hızla artmaya devam etti ve 2013 yılında toplamda yarım milyonu geçti. Suriyeli muhalifler İstanbul'da ofis açarken, silahlı muhalif girişim Özgür Suriye Ordusu’nun liderliği de Türkiye’nin Suriye sınırındaki Hatay kentinde konuşlandı. Türkiye’nin Şam Büyükelçiliği 2012 Mart ayında kapatıldı. Suriye rejimi ise, Türkiye’nin muhalif unsurlara para ve silah yardımı yaptığını iddia ediyordu.
Mayıs 2018’de Suriye'nin Moskova Büyükelçisi Riyad Haddad, St. Petersburg Uluslararası Ekonomi Forumu'nda, gazetecilerle sohbeti esnasında “Suriye topraklarına yasalara aykırı olarak giren ABD ve Türkiye'nin ülkeden çıkması gerektiğini söyledi. Kasım 2018’de Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, “Yakın zamanda Türkiye ile Suriye arasında 6 görüşme oldu. En önemlisi de Tahran’daki bu görüşmeler Tayyip Erdoğan yönetiminin talebi üzerine oldu. Türkiye kaynaklarından öğrendik. Kimsenin tekzip etme ihtimali yok” diye bir açıklamada bulundu.
Şubat 2019’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Soçi Zirvesi’ndeki “Geleceğimizi 1998 tarihli Adana Mutabakatı çerçevesinde değerlendiriyoruz” sözleri Ankara-Şam arasında yeniden üst düzey temas gerçekleşmesi olasılığını çok güçlü bir şekilde gündeme getirdi. Bu durum Ankara-Şam ilişkilerinde "yepyeni bir başlangıcın" habercisi alabileceğini akıllara getirdi.
17 Ekim’de Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif arasında bir telefon görüşmesi yapıldı. Görüşmede Suriye’nin kuzeydoğusundaki son gelişmeler ele alındı. Taraflar, Fırat’ın doğusunda Şam’ın egemenliği ve toprak bütünlüğüne saygı duyulması temelinde, durumun uzun vadeli bir istikrara kavuşturulması için Şam ile Ankara’nın diyalog kurmasının önemine değindi. Rusya ve İran’ın taraflar arasında temas kurulmasına yardımcı olmaya hazır oldukları vurgulandı. Suriye Devlet Başkanı Esad, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın terör yanlılarını desteklemeyi bırakması durumunda Şam’ın Ankara ile ilişkileri yeniden tesis etmeye hazır olduğunu 5 Mart 2020’de ifade etmişti.
Yani Suriye ile de ilişkilerimiz bir düzelme aşamasına girmiş durumda. Tabii ki komşu devletlerle ilişkilerimizin iyi durumda olması ülkemizin güçlü durumunu korumada da çok yardımcı bir rol oluşturacaktır. Suriye’de bir komşu devletimizdir.
Dostlukla kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.