Bir 9 gün tatil daha bitti
9 gün tatil dedim ama biz gazetecilere 9 gün değildi maalesef. Ama zaten şöyle bir düşününce de 9 gün tatil yapmak oldukça zor bir iş olsa gerek. Her ne kadar tatile giderseniz gidin, kafanızdaki sorunlar da sizlerle gelecek. Ve bugün pazartesi ve işte o sorunlarla uğraşmak için beklenen gün geldi bile… Bu arada ülke olarak çalışmaya çok daha fazla ihtiyacımız varken ufacık tatilleri 9 güne çıkarıyor olmamızdan bahsetmek bile istemiyorum.
RAMAZAN AYI DA GELDİ VE GEÇTİ
Bu sene 29 gün oruç tutarak Ramazan ayımızı idrak ettik. Umut edelim ki, her ayımız, her günümüz Ramazan ayı hassasiyetinde geçsin. Çünkü aslında İslam’a göre belki senede sadece bir ay oruç tutuyoruz ama geride kalan 11 ay da Müslüman olduğumuzu unutmamalıyız. Bu Ramazan’da da Konya resmen “durgun bir su” gibiydi. Hayat durmuş vaziyette idi. Öğleye kadar dışarılarda kimseler yoktu. Öğleden sonra yavaş yavaş bir hareket geliyordu. Akşam üzeri, kalabalık, bir kargaşaya dönüşüyordu. Ardından iftar vaktinde yeniden bir sessizlik çöküp, daha sonra iftarın ardından sahura kadar, kahve ve çay muhabbeti ve akabinde sabaha doğru yatış ve yine öğleye kadar uyku… Genelde Konya’da geçen bir Ramazan ayı, bu şekilde tamamlandı.
Bu sene Büyükşehir Belediye Başkanımızı ayın başında yaptığı açıklama dahilinde Konya’da iftarlarda pek göremedik. Belediyenin Ramazan ayında, Konya halkı için kurduğu çadırlar da bu sene yoktu. Sayın Başkan ilk açıklamasını yaptığı dönemde de, Konya halkı için kurulan bu sofraların gerekli olduğunu belirtmiştim. Ve görünen o ki, Ramazan ayında bu sofralar kurulmalı ve Konyalı iftarını açabilmeliydi. Ama Konya Büyükşehir Belediyesi İstanbul’daki Konyalı hemşerileri için düzenlediği bu iftar sofralarını Konya’daki hemşerileri için düzenlemeye gerek duymadı. Bu arada Belediyenin İstanbul’da verdiği iftarların İstanbul seçimlerine yatırım olduğu ihtimalini işin doğrusu düşünmüyorum. İstanbul’daki vatandaşlarımızın yedikleri iftara göre değil, alacakları hizmete göre bir değerlendirme yapacak kültür seviyesinde olduğunu biliyorum. İnanıyorum ki Belediye bu hatasından seneye Ramazan ayında dönecektir.
ÖĞRENCİLER TATİLDEN TATİLE KOŞUYOR
Bildiğiniz üzere öğrencilerimiz 31 mayıs tarihinden itibaren bayram tatiline girmişlerdi. Bugün itibariyle ders zili çaldı ve 9 gün tatilden sonra eğer giderlerse bu hafta da okula gidecekler. Ve bu haftanın sonunda 14 haziranda tekrar yaz tatiline girecekler. Zaten okullarda ders işleyenlerin olduğunu sanmıyorum. Yani çocuklarımız bir hafta daha gidip gidip gelecekler. Maksat sadece gün tamamlamak. Halbuki 31 mayıs itibariyle, çocuklar, direk yaz tatiline girseler, sanki bir kayıpları mı olacak? Bu 1 haftada “atomu parçalamayı”mı öğrenecekler? Yani eski mantıktan artık kurtulmak gerekli. Yani “yeni Türkiye”de bu iş çok basit. Bakanlık, İl Milli Eğitim Müdürlüklerine bir yazı yazar, 31 mayısta tatil edin öğrencilere der, iş biter. Gerekirse karneler veya gerekli diğer dokümanlar arkadan hazırlanabilir. Çocuklarımızı boş işlerle avutmayalım. Bu fazladan bir hafta çocuk evinde oyun oynasa bile okuldaki bir haftasından yararlı olacaktır.
PROTOKOL BAYRAMLAŞTI
Öncelikle şunu söyleyeyim; artık ülkemizde bu “protokol” lafından bir vaz geçmeliyiz. Yani artık “Yeni Türkiye”de birileri kendisini halktan farklı bir yerde konumlandırmamalıdır. Cumhurbaşkanımız “vali vatandaşın ayağına gidecek” demiyor muydu? Politikacılar zaten bundan sonraki dönemde halktan kopuk ve ayrı olamayacaklarını, aksi halde koltuklarını koruyamayacaklarını zaten biliyorlar. Dolayısıyla “protokol” mantığı da aslında ortadan yavaş yavaş kalkacaktır.
Her dini bayramda da, Valiliğin organizasyonuyla, Konya’da Mevlana Kültür Merkezi’nde Konya “Protokolü” bayramlaşır. Bu seremoniye, Bakan, Vali, Milletvekilleri, Belediye başkanları, Askeri Erkan, Emniyet Müdürü, Basın Kuruluşları, Kurum ve kuruluşların il ve bölge müdürleri, Oda, sendika, dernek başkanları ve benzeri kişiler katılır. Herkes birbiriyle bir tokalaşır önce, sonra da, protokolün bir kısmı yukarıdaki kendilerine ayrılan oturma yerlerine oturur, bir müddet sonra da kalkar gider. Protokolün geri kalan “havasız” protokol de kokteyl masalarının etrafında birbiriyle sohbet eder. Protokol bayramlaşması dediğimiz budur.
Bir kere orada oturulacaksa, tüm gelenlerin oturabileceği bir ortam hazırlamak kimsenin aklına gelmemektedir. Ya da ondan daha da kolayı, orada oturacak bir yer olmasının gereksizliğidir. Yani orada “ayakta duranlarla” “oturanlar” arasında “protokol” açısından bir fark olmamalıdır. Orada herkes birbiriyle sohbet edebilmeli, alacağını alıp, vereceğini vermelidir. Ve bayrama da bu birlik ve beraberlik ortamında girilmelidir. Bakın bir de böyle deneyin, göreceksiniz Konya bayramlaşması, bu şekilde çok daha renkli olacaktır.
DAVUTOĞLU PARTİ FALAN KURMAZ
Tabii ki bayram öncesi değinmemiz gereken konulardan birisi de Ahmet Davutoğlu’nun mu desek yoksa Ahmet Davutoğlu onuruna verilen mi desek, bir iftar toplantısıydı. Tabii ki ısrarlara dayanamayarak gittik davete. Ahmet Davutoğlu’nun memleketindeki bu iftara katılım benim gördüğüm kadarıyla çok zayıftı. Ama işin doğrusu zaten burada bakılması gereken “acaba Ahmet Davutoğlu parti kuracak mı” konusu olmamalıdır. O yüzden de kimlerin katıldığı, kimlerin destek verdiği, kimlerin para sağladığı, kimlerin yanında olduğu veya olmadığının bence hiç mi hiç önemli değildir. Çünkü Ahmet Davutoğlu parti falan kurmayacaktır, kuramaz da…
Burada önemli olan Ahmet Davutoğlu’nun konuşmasıdır önemli olan. Konuşmasında Osmanlı’daki “hal fetvasını” hatırlatır mahiyette, “yeni bir hal” gerekliliğinden bahsetmiş ve konuşmasını “Ya yeni bir hal, ya da izmihlal” diye bitirmiştir ki, bence çok ağır bir cümledir. Bu cümleyi bu denli alenen kurabilen ve kullanan bir kişinin politik bilgisinden ve de politikacılığından kuşku duymak gereklidir. Bu konuda aslında yazacak çok şey vardır ama zannediyorum ki bu konuşma gereken yerlerde, gerektiği şekilde algılanmıştır ve muhakkak ki gerektiği gibi de cevaplanacaktır.
MİLLİ TAKIM FIRTINA GİBİ ESTİ
Aslında her ne kadar 9 gün desek de Konya’da buna bir de Ramazan ayını eklemek lazım tatil olarak. Yani 1 ay 9 gün tatil demek daha doğru olur sanırım. O nedenle de yazacak çok şey olduğunu belirteyim. O nedenle de bugün biraz uzun oldu. Ancak Milli maça değinmeden geçmek olmazdı.
Bayram tatilinin son gününde Konya’da Fransa ile yaptığı maçı kazanarak, Türk Milleti’ne bir bayram hediyesi veren A Milli Futbol Takımımızı gerçekten, en kalbi duygularla tebrik etmek gereklidir.
Bu konuda eleştiri yapmak istemiyorum, daha sonraki yazımda bu konudan detaylı olarak bahsedeceğim. Ancak şunu söylemeliyim, bu tür organizasyonlar federasyonların veya derneklerin eline bırakılamayacak kadar önemli organizasyonlar olduğu için bu tür organizasyonlarda aksaklıklar çıkmaması için Spor Bakanlığı nezdinde olması için gerekli hazırlıklar yapılmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.